You put tradutor Turco
69,606 parallel translation
So you put it in the middle of a university?
Yani bunun bir üniversitede ortasında koydu?
Action, you put your uncle in the hospital.
Eylem, amcanı hastaneye yatırdın.
You put all that ingenuity together, and you wonder, why can't we all just gel along?
Bütün bu yaratıcılığı bir araya getirdin, Merak ediyorsun, neden hep birlikte gelemiyoruz?
So you put it in the barn, covered it in tarpaulin and it's been there ever since?
Onu ahıra koymuşsun, muşamba ile kapatmışsın o zamandan beri burada mı?
- You put that tracker app on our phones.
- Telefonlara takip uygulaması yüklediniz.
- Can you put that on my bill?
- Bunu faturamın üstüne koyabilir misin?
This isn't exactly something you put in a living will.
Bu, yaşayan iradeye koyduğunuz bir şey değildir.
The coin you put in a dead person's mouth to get them across the River Styx.
Onları Styx Nehri'ne geçmek için Ölü nün ağzına para koyarlardı
Could you put the ball away?
Topu kaldırır mısınız?
Because that's the position you put me in year after year.
İşte beni yıllarca, içine soktuğun durum bu.
And you got a clear shot, just for a second, so you line him up, you put him dead in your cross hairs, take a deep breath, steady your nerve, and then...
Temiz bir atış fırsatın var, bir saniyeliğine hayvanı hizalıyorsun, önce göstergende öldürüyorsun onu derin bir nefes alıyorsun, sinirlerini sağlam tutuyorsun ve sonra...
Then where, where did the fuck did you put it?
O zaman nereye koydun lan çantayı?
If whoever this leads to is good for this, you put him in the box and call me.
İşin içinden kim çıkarsa çıksın tutuklayıp beni arayın.
Eh... - You put your hand on the chin. - Uh-huh.
Elini cenene koy.
That'll put you in the map room.
Böylece harita odasına ulaşmış olacaksın.
We put our lifes on the line for you.
Sizin için hayatımızı tehlikeye attık.
You may as well put the next one in me.
Bir sonraki kişi olarak beni alabilirsin.
You'll go where you're put and be thankful my oath obliges me to treat saint and sinner alike.
Seni koyduğum yerde kalacaksın ve yeminime şükredeceksin. Beni aziz ve günahkarlara eşit davranmaya zorluyorsun.
You want to put off talking about your own daughter?
Kendi kızın hakkında konuşmaktan mı kaçıyorsun?
Look, if this is some kind of revenge haunting, don't forget I shot you to put you out of your misery.
Bak, bu bir intikam alma şeklin ise unutma seni sefaletten, kurtarmak için ateş ettim.
Don't you think you should put it someplace a little further out?
Daha uzak bir yere koyman gerektiğini düşünmüyor musun?
And the only way you're gonna be able to hear us is with this earbud, but don't put it in until you're in the room.
Ve bizi duymanın tek yolu da bu kulaklık, ama odaya girmeden bunu kullanma.
I'm gonna put the camera right here on the dresser across from the bed, so you can't miss me.
Kamerayı, yatağın karşısına, dolabın üzerine koyuyorum böylece beni gözden kaçırmazsınız.
Where do you want me to put the accent?
Aksanın nereye koyulmasını istersin?
You've defied him, so he means to put you in your place.
Ona meydan okudunuz, size haddinizi bildirmek istiyor.
Shall I put you down for 30 guineas?
Seni 30 gine alayım mı?
Shall I put you down for 70 guineas next time?
Bir dahaki sefer 70 gine sana kalsın mı?
Meaning to put you behind me.
Seni ardımda bırakma niyetiyle.
I should put you on abscess duty.
Seni apse görevine vermeliyim.
You never told me you were gonna put me in a class full of juvenile delinquents.
Beni sabıkalı çocukların içine atacağını söylememiştin.
I figured if you guys had the balls to put that picture on my desk, then you're probably old enough to hear about what prison was like, what I did to get there, how I thought about being killed every single day.
O kağıdı masama koyma cesaretiniz varsa hapishanenin nasıl bir yer olduğunu, benim oraya nasıl girdiğimi nasıl her gün öldürüldüğümü düşündüğümü duymaya da cesaretiniz vardır diye düşünmüştüm.
Gretchen, I'm sorry to put you in this position, but I have to ask you to please don't tell anyone.
Gretchen, seni bu duruma soktuğum için üzgünüm ama bunu kimseye söylememeni isteyeceğim.
But you better put that dog on a leash and shut that shit down, or I'll shut you down.
Ama şu köpeğini bağlasan iyi olur ve şu yaptığı işi durdur yoksa ben sizi durdururum.
Yes, she is, and if you make a scene in front of my kids on the day that we put our dad into the ground, I swear to God, I will beat the shit out of you, because she's my mother, and I'm gonna let her say her piece.
Evet edecek, eğer çocuklarımın önünde babamızı toprağa verdiğimiz bu günde olay çıkartırsan yemin ederim, seni öldüresiye döverim çünkü o benim annem ve konuşmasına izin vereceğim.
Sounds to me like you had a friend at the front desk who put your résumé at the top of the pile.
Özgeçmişini, destenin en üstüne koyan bir arkadaşın varmış gibi duruyor.
I put in a lot of effort. Seriously, Harvey, why are you here?
Cidden, Harvey, niye geldin?
You're a piece of shit. You have no right being here the day we put my father in the ground.
Babamı toprağa verdiğimiz günde burada olmaya hakkın yok.
Harvey, we both may have played a part in the last 20 years, but I was an adult, and I put you in that position.
Harvey, son 20 yılda yaşananlarda belki ikimizin de hatası vardır ama yetişkin olan bendim ve seni bu duruma soktum.
I called you over here to tell you that... I put my foot down with Mike.
Seni buraya Mike'a söylediğimi anlatmak için çağırdım.
But now he needs surgery, and I put in for the time off weeks ago, and I have to be there for him, but now that I'm telling you this, I'm thinking maybe I could fly back a few days early, or I could get there a day later- stop, stop, stop.
Ama şimdi ameliyata ihtiyacı var haftalar önce izin için başvurdum ve babam için orada olmalıyım ama şöyle yapabiliriz belki birkaç gün erken giderim ya da birkaç gün geç giderim -
You were covered in blood when they put you on my chest.
Seni göğsüme koyduklarında üstün başın kan içindeydi.
I put your mail on your desk and you have an appointment later with the Director of Point Calculations.
Postalarını masana bıraktım. Puan Hesap Müdürü seninle görüşmek istiyor.
Your medical relief mission to Kazakhstan, that really put you over the top, you got a ton of points for that.
Kazakistan'da yaptıkların seni sıralamada epey yukarı taşıdı. İyi puan aldın oradan.
Now, the safety's on, but you never put your finger on the trigger until you're ready to take your shot, okay?
Şimdi, emniyet açık ama ateş etmeye hazır olana dek... -... elini tetiğe koyma, tamam mı?
I'm sorry I put you through all this.
Sana bunları yaşattığım için üzgünüm.
Why don't you put that down before somebody gets hurt?
Bekle.
Ugh, put on a robe, would you?
Bir şey örter misin şuna?
Put all the things that connect you to Ranjan in this box
Sizi Ranjan'a bağlayan her şeyi bu sandığa koyun.
You know what? My doctor put me on a new thyroid medicine.
Bak ne diyecegim, doktorum yeni bir tiroit hapi verdi.
You didn't remember to put the button on your goddamn overalls!
Bir dugmeye basmayi hatirlayamadin!
"You know what? Let's put a at the end of a ballad"?
"Bakin, hadi baladin sonuna sunu koyalim" desin?
you put the 16
puta 30
put your coat on 23
put your 20
puto 26
putt 36
putting 65
put your hands up 343
put it down 1121
put your back into it 52
puta 30
put your coat on 23
put your 20
puto 26
putt 36
putting 65
put your hands up 343
put it down 1121
put your back into it 52
put it on me 21
put your hands in the air 121
put it out 105
put him through 93
put it up 74
put him on 122
put the phone down 76
put it back 246
put your head down 57
put the kettle on 29
put your hands in the air 121
put it out 105
put him through 93
put it up 74
put him on 122
put the phone down 76
put it back 246
put your head down 57
put the kettle on 29