It ' s tradutor Turco
1,959 parallel translation
- It's more complicated than that.
- Olay bundan daha karışık.
The UN gets four blocks of free parking on the east side of Manhattan and that's it.
Birleşmiş Milletler Manhattan'ın doğu tarafında dört blok bedava park yerine sahip ve olay bu.
- That's not it.
- Olay bu değil.
It's not up to me.
Ben karar vermiyorum.
We want to make sure, no offense, our message is clear before it's distorted by the press.
Alınmayın ama mesajımız basın tarafından bozulmadan önce doğru bir şekilde yayılmasını istiyoruz.
It's not that she's not interested.
İlgisini çekmediğinden değil.
She's just waiting for it to happen and I'd rather get in on the ground floor.
O sadece olmasını bekliyor ama ben temeline girmek istiyorum.
It's a Quaker tradition and a peaceful way of maintaining order when your movement has no leaders.
Bir Quaker geleneği ve hareketinin bir lideri yokken düzeni sağlamak için barışçıl bir yol.
And you can't have a protest unless the media's covering it.
Ve medya haber yapmıyorsa bir protesto yapamaszınız.
If there was a way to blame it on you, don't you think I would have done that by now?
Eğer seni suçlamanın bir yolu olsaydı sence şimdiye kadar çoktan yapmış olmaz mıydım?
It's about a really deman- - Know British rock.
Aslında bir iste- - İngiliz rock müziği biliyor musun?
- Damn right it's fine.
- Tabii sorun değil!
"With the lights out, it's" "less dangerous"
With the lights out, it's less dangerous â ™ ª
I don't care I don't care if it's old
I don't care I don't care if it's old
It's over
It's over
The band wore leather, and the boys were lookin'so pretty
It's a good thing to say, " Hey, boys, you're gonna go far
It's a good thing to say, " Hey, boys, you're gonna go far
Yeah, we got it on 2-inch tape down at Sound City
Wearin'those trends with all my friends Rockin'all night like it'll never end
There's always room for two to a car that offers no pity
There's always room for two to a car that offers no pity
Whoo-hoo-hoo Got it on 2-inch tape down at Sound City
Jamie's got it.
Jamie'ye bırak sen.
When it's my day, I punch in, go home, nap, do shit with my boyfriend, come back, do Bobby, go back home, and still don't punch out.
Günüm geldiğinde işe giriş kaydımı yaptırıp eve gidiyor uyuyor, erkek arkadaşımla bir takım şeyler yapıp geri gelip Bobby'i eğlendiriyor, tekrar eve gidiyor ve hâlâ işteymiş gibi gözüküyorum.
Well, it's good to get to know people away from the salt mine, you know?
Dışarda insanlarla kaynaşmak daha rahat oluyor işte bilirsin.
Could you look after her while we figure it out?
İdareten bakamaz mısın?
It's what it unleashes in me that I'm afraid of.
Korktuğum şey içimde uyanan canavar.
- It's fine. It's just with all the, um, shipments and everything. And just- - it's totally fine.
- Sorun yok tabii de şimdi onca kargoyu falan düşününce yani bir sorun yok tabii.
It's just- - I'm just not used to being, um, submissive.
Nasıl desem itaatkar davranmaya alışık değilim ben.
It's good for us to grow... as people.
Birer insan olarak olgunlaşmamız önemli elbette.
Yeah, it's not her fault she got a lazy eye.
Göz tembelliği olması kendi suçu değil ki!
It's not the homo thing that gets me,'cause gays hit on me all the time and it doesn't bother me.
- Lastik patlamış. Bana dokunan şey eşcinsel olayı değil yani eşcinseller bana sık sık asılırlar ki rahatsız da olmuyorum.
It's his first big family crisis.
Ailesiyle ilgili yaşadığı ilk ciddi sorun.
He's taking it pretty hard.
Epey ciddiye alıyor.
As you know, our bodies are God's temple, and it's as if we're adding on a little wing or two.
Sizin de bildiğiniz gibi bedenlerimiz birer tapınak ve bizler de ufak kanatlar eklemeye çalışıyoruz buna.
It's completely my fault.
Tamamıyla benim suçum bu.
- I think it's dry.
- O kurumuş artık.
I thought it was because of the crappy grade I got on my bread mold project, but they kept on excusing themselves to discuss it in private.
Ekmek küfü projemde aldığım not yüzünden sanıyordum ama ikide bir özel olarak görüşmek için bahane arıyorlarmış.
You know how you plunge a toilet when it's backed up?
Tuvalet tıkandığında nasıl pompalarız biliyorsun değil mi?
Think of it as one dude plunging another dude's toilet.
Bir herifin, diğerinin tuvaletini pompaladığını düşün.
I don't know, V, at some point we might have to accept that it's not meant to be.
Bilmiyorum V, bir noktadan sonra bunun kaderimiz olduğunu kabullenmemiz gerekebilir.
- Baby, it's okay. - No, it's not.
- Bebeğim sorun değil.
They figure out it's Aunt Ginger.
Bunun Ginger hala olduğunu bulurlar.
It's my fourth.
Bu daha dördüncü.
I don't care if it's your 44th. We don't do buybacks.
İsterse kırk dördüncü olsun, burada şirketten ikram yapmıyoruz.
- Let's do it.
- Hadi bitirelim şu işi.
Mom said it's the body's tribute to female sacrifice.
Annem bunun, kadınların fedakârlıklarının somut bir örneği olduğunu söylemişti.
My entire world got rocked, and it's, like, not even on your radar.
Benim dünyam sarsıldı ama sanki farkında bile değilmiş gibisin.
It's just a drunk old lady in there.
Silah milah yok tamam mı? Alt tarafı sarhoş bir teyze var içeride.
Well, if it isn't the toughest badass fag beater this side of the Chicago River.
Şuna bakın, Chicago Nehri civarındaki en belalı ibne avcısı buradaymış.
Fiona's fits better, doesn't it?
Fiona'nınki daha çok yakışmış değil mi?
Ох, нет детка, это странно.
Oh, hayır bebeğim. It's trà ¨ s kinky.
Work it, make it, do it
# Çalış, çabala, yap
It's like it's for a Borrower.
Bebekler için sanki.