English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ A ] / Açın şunu

Açın şunu tradutor Inglês

525 parallel translation
- Hadi, açın şunu.
Come on, open up there.
Açın şunu!
Open up!
Açın şunu.
Open.
Açın şunu.
Open it.
Açın şunu!
Open it up!
Açın şunu be!
Open the door!
Açın şunu.
Open it up.
Bay Bedford, açın şunu!
Mr. Bedford, open up!
Açın şunu.
Let's break it open.
Açın şunu!
Open!
Tamam, açın şunu.
Right, get it open.
Çabuk açın şunu.
Quick, open it up.
Hey, açın şunu!
Hey, open her up!
Açın şunu.
Open that.
Açın şunu!
Open this up!
Açın şunu!
Open it!
- Açın şunu.
- Turn'em on.
- Pekala, açın şunu.
All right, open it up.
- Hadi açın şunu.
- Let's open it.
Açın şunu!
Answer!
- Kırın, kırın şunu! - Kanun namına kapıyı açın!
Break it down!
Şunu bana açıklayın...
Explain to me, my dear...
Pekala dostlarım, şunu açıklığa kavuşturalım hiçbir suretle, buradan kıpırdamayacaksınız.
So, my friends, let's be clear, under no circumstances are you to move from here.
Hadi ama millet, kesin şunu, açılın.
Come on, fellas, break it up, spread out.
Efendim, lütfen jüriye şunu açıklar mısınız? Savcı bey beni tanık kürsüsüne oturttuğuna göre... savunma avukatı olarak, kendi kendimi sorgulamaya da hakkım olmalı.
Would Your Honour kindly explain to the jury that since the district attorney has placed me in the position of a witness I am permitted, as the defence attorney, to cross-examine myself?
Haydi, açın şunu.
Come on, open it.
- İlk olarak şunu açın.
- Open this first one here.
Bekar, birinci tarafın iştirakçisi olarak şunu soruyor, tabii açık ve resmi olarak Mary Kate Danaher, evde kalmış kız... Ve ikinci tarafın iştirakçisi...
... bachelor, and party of the first part to ask of you, strictly and formally, here Mary Kate Danaher, spinster and party to the second part...
Açıklayın bana şunu. - Bir parti eksik veya fazla, ne fark eder?
- What's one party more or less?
- Mahsuru yoksa sadece şunu açın.
IF YOU DON'T MIND, JUST OPEN UP.
Ama beni vurursan, tüm bu adamların önünde şunu açıklığa kavuşturalım, siz Julie Maragon'u almak için burada değilsiniz.
But, if you shoot me down, let's have it clear, in front of all these men. You're not here to get Julie Maragon out.
Beyler, şunu açıkça anlayın, hiçbir metod kasa açmada % 100 işe yaramaz.
Guys, let's clarify one thing right now. No method is 1 00 percent sure when dealing with safes.
Askeri mahkeme yönergesi açıkça şunu belirtiyor "Askeri mahkemede avukat... gerçeği ortaya çıkarmak için elinden geleni yapmalıdır, ve karşı tarafın her hamlesine ya gerçeklerle yanıt vermeli, yada onları çürütmelidir."
The manual for court-martial clearly states, "The trial judge advocate " should do his utmost to present the whole truth "and to oppose every attempt to suppress the facts or to distort them."
Sanki Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi... anneliğinin acısını çeker gibi... trenin onu kaçınılmaz kabusuna götürürken... çıkardığı ritmik piston seslerinde... çıkarttığı delirtici seslerde şunu duyuyordu mahvolmuş olan Mariannina...
wringing her hands in her lap, her womb condemned by God to suffer the divine pangs of motherhood, while the train raced on as in an inescapable nightmare, the rhythmic thrust of the pistons pounding in the delirious ears of poor, ruined Mariannina...
Sen de şu anda beni, bunu açıklamak zorunda bıraktın. Bu da şunu kanıtlıyor, Bay Tennyson.
Now you have forced me to uncover the situation proving, mr.
Mahkeme, şunu söylemekten pişmanlık duyuyor ki Kaptan William Bligh'ın ataması, bu açıdan hatalıydı.
The court regrets to note that the appointment of Captain William Bligh was, in that respect, a failure.
Şunu baştan açık açık konuşalım, biz sizin alıştığınız barbar davranışlara tahammül edemeyiz.
Let it be clear from the start, we will not tolerate the barbaric behavior to which you are accustomed.
Shagal'ın kızının aşkına, aç şunu!
For the sake of Shagal`s daughter, open it!
Hiç değilse şunu açıklayın, bu sabah iki kere telefon eden siz miydiniz?
Tell me just one thing. Did you phone me twice this morning?
Şunu da belirteyim görüyorum ki çoğunuz politikacıların ne olduğu konusunda... gözü açılmış durumda.
Let me also say that I know that many of you are disillusioned... about what politicians - quote, unquote - have made of this world.
Lütfen kes şunu. Aç mıydın?
Were you hungry?
Şunu açık tutar mısın?
Hold that open for me.
Bunu acımasız bulabilirsiniz, ama şunu belirteyim ki yönetim danışmanlarımız bir pantomim atı çalıştırmamızın gerekliliğinden kuşku duyuyorlar.
Now, you may think that this is harsh, but let me tell you that our management consultants actually queried the necessity for us to employ a pantomime horse at all.
Sana açıkça şunu soruyorum... On yıl evli kaldığım bir kadını öldürebilir miyim?
But I ask you, in all conscience, is it likely I would murder a woman I'd been married to for ten years?
Ödeme yapmazsan, benim gibi acı çekersin Şunu kafana iyi kazı bu şekilde 3 aydan fazla dayanamazsın
If not, you'll suffer a beating like me that promises to split your flesh such that you can't get up for 2 to 3 months
Şunu açıkça söylemem gerek... yarın içimizden biri öldürülürse... yada Mu Yu Ji'i kurtaramazsak... kaçabilenler kaçsın çünkü son haberleri yaymak... herşeyden daha önemli
I want to make it clear If anyone gets killed tomorrow Or if we can't save Mu Yu Ji
Sana şunu söyleyeyim, Peter..... biraz fazla açık sözlü olursam lütfen beni bağışlayın,..... ama Peter bunu hak etti ve biraz bilgiye ihtiyacı var.
Let me tell you one thing, Peter... Please excuse me if I'm rather outspoken, but Peter is asking for it and he needs to be enlightened.
Şunu açık ve seçik olarak bilmenizi istiyorum Earl Williams'ın ölüm emri bu kasabadaki tüm radikal unsurların ölüm emridir.
Now I want you fellas to tell it loud and clear that the death warrant for Earl Williams is a death warrant for all the radical elements in this town.
Eğer kararınız içindeki milyonlarca insanı ve binlerce Amerikalı savaş tutsağını orada acı ve sefalet içerisinde bırakıp Luzon'un yanından geçip gitmekse şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ;
If your decision be to bypass Luzon with its millions of people, thousands of American prisoners of war, to continue to languish there in agony and despair,
- Şunu it ve kapı açıIsın.
- Push that and the door opens.
"Şunu, şunu yaptın." "Evet, şunu yaptım." Danica, radyonun sesi aç. Birileri dinliyor olabilir.
- "You're so and so?" "Yes, that's me." Danica, turn up the volume, someone may be listening.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]