Bir isim tradutor Inglês
16,340 parallel translation
Ferrari artık kendi başına bir isim. Arabalara Ferrari deniyor ve kazanmaya başlıyorlar.
The cars are called Ferrari, and they start winning.
Kendisi için bir araba üreticisi olarak bir isim yapmak isterse, Bir korvette katil kurmak zorunda kaldı.
He knew if he wanted to make a name for himself as a car manufacturer, he had to build a corvette killer.
Bir kız için güzel bir isim mi?
Is it a nice name for a girl?
Ben sadece köle ilanındaki bir isim değilim.
I ain't just a name on a slave bill.
Ona bir isim vermiştik ama.
We did have a name for him, though.
Benim verdiğim bir isim.
A name I gave it.
Ne net bir fotoğraf ne de bir isim var. Fakat onu Avrupa'da 2 yıl boyunca takip ettim.
We have no clear photos, nor do we have a name, but I've tracked him across Europe for two years.
Sahte bir isim olduğu aşikâr ama Christopher Hall ismiyle çapraz araştırmaya koyduğumda bunu buldum.
Obviously it's a pseudonym, but when I cross-referenced it with "Christopher Hall," I found these.
O gözlüklere hemen bir isim buluyorum.
Those goggles are getting named immediately.
Yeni bayan arkadaşımızdan çok geçmeden bir isim alacağız.
We'll get a name out of our new lady friend soon enough.
İyi bir isim hafızam vardır.
Got me a... a good memory for names.
"Kan dağı" gibi bir isim takıp karanlık güçlerinin olduğunu söylemişlerdi.
They called it "blood mountain" or some such thing, that it had dark powers.
- Ne kadar güzel bir isim.
That is such a nice name.
- Bu bir isim bile değil.
- That's not a name.
Polise bir isim vermemiz gerkiyor.
Who did this? We need to give the police a name.
Joe Boardman iyi bir isim.
Joe Boardman is a good name.
Cehennem Mutfağı'nın Şeytanı nasıl bir isim hem?
What kind of name is The Devil of Hell's Kitchen, anyway?
Bir isim ver.
You give me a name.
Yalnız bence daha iyi bir isim bulmanız gerekecek.
- I think you're gonna have to find a better name.
Çirkin bir adam için çirkin bir isim.
An ugly name for an ugly man.
Dışarıda kendine bir isim yapmış olabilirsin ama bu "büyük kutu" benden sorulur.
You may have made a name for yourself on the outside... but I run the big box.
Bir isim istiyorum.
I want a name.
Bir isim istiyorum.
Who is that? I want a name.
Büyüdüler, güçlendiler zenginleştiler Asya'ya yayıldılar ve sonunda kendilerine bir isim verdiler.
They grow in size, power, wealth... spread across Asia... and finally give themselves a name.
Ona bir isim veriyorlar.
They give him a name.
Bana sorarsan cuk diye oturan bir isim olmuş.
It's a very on-the-nose name, if you ask me.
Korkutucu, sert bir isim.
Scary, violent reputation.
Bana sorarsan oldukça isabetli bir isim olmuş.
It's a very on-the-nose name, if you ask me.
Sizin için ayrı bir işim var.
I have another job for you two.
İsim hakkı için bir milyon dolar, nereye gerekiyorsa isminizi koymak hakkı için.
A million dollars for naming rights, for the right to put your name where it matters.
Eğer seçtiğiniz isim, XIII. Pius XII. Pius ile bir paralelliği işaret etmek içinse endişe etmek için sebebimiz var demektir.
I think that if the name you have chosen, Pius XIII, is intended to signal a continuity with Pius XII,
Belki bende senin gibi başarıyı yakalayamazdım, ama benimde bir arka planda bir işim olurdu.
Or completed the photography course... Maybe I wouldn't be as successful as you, but at least I'd have a back up.
- Çok güzel bir isim.
Such a pretty name.
Ama Hirado'da bir işim vardı.
But I had business in Hirado.
.. başka bir yerde işim var.
I have business elsewhere.
Eğlenceden uzak maaşlı bir işim var.
It's just a salaried job, nothing interesting.
Şu anda sizin için bir işim yok.
Right now I got nothing for you.
Sana göre bir işim var.
I got a job for you.
- Sakin ol, halletmem gereken bir işim vardı.
Relax, I had something to take care of.
Herhangi bir isim? Küçülme.
Any name?
Harika bir işim oldu. Perçin yapan bir şirketin fuarlarında Muslukçu Jack'i canlandırıyorum bu sayede emlak eksperliği işini bıraktım.
I got a really great job playing Jack the Plumber at trade shows for a company that makes high-end rivets, and it's enabled me to quit my job as a real estate appraiser.
Evet, geldim ama bir işim çıktığından geri dönüyorum.
Yes, I am here, but I have to leave for an urgent matter.
- Elimde görmeni istediğim bir şey var. Burada ne işim var Matt?
What am I doing here, Matt?
Bu işim için kötü bir durum.
This is bad for business.
Benim de yürütecek bir işim var Dedektif.
Well, I do have a business to run, Detective.
Belki bir sevgi ifadesidir. İsim de olabilir.
Could be a name.
Yapmam gereken bir işim var.
Look, I have a job to do.
Seninle işim bitince de Dedektif Decker seni soğuk, karanlık bir odaya koyar.
And after I'm finished with you,
Haberin olsun kardeşim, beni öldürmene gerek yok çünkü burada bir işim kalmadı.
Well, guess what, brother, you don't need to kill me, because I'm done here.
Kusura bakma, bir işim var şu tarafta.
I have a thing... over here.
Bakın, benim bir işim var, dostum.
Look, I have a job, man. I earn that.
bir işim çıktı 20
bir işim var 34
isim 189
işim 71
isim yok 36
işim yok 17
işimi 37
işim var 162
işim bitti 87
isimsiz 20
bir işim var 34
isim 189
işim 71
isim yok 36
işim yok 17
işimi 37
işim var 162
işim bitti 87
isimsiz 20
isimleri 17
isimler 56
isimleri ne 17
işim çıktı 17
işimi seviyorum 42
işim vardı 18
işimiz bu 17
işim başımdan aşkın 20
işimin bir parçası 16
işimiz var 61
isimler 56
isimleri ne 17
işim çıktı 17
işimi seviyorum 42
işim vardı 18
işimiz bu 17
işim başımdan aşkın 20
işimin bir parçası 16
işimiz var 61