Bunun gibi bir şey tradutor Inglês
937 parallel translation
Bunun gibi bir şey yapabildiklerine göre çok iyi malzemeleri var herhalde.
They must have wonderful materials to make a thing like this.
Bunun gibi bir şey mi?
Like this?
"En içten dileklerimle, Sissy." Bunun gibi bir şey.
"Yours very truly, Sissy." Something like that.
- Bunun gibi bir şey.
- Something like that.
Bunun gibi bir şey.
Something! I - I, uh -
Evet, bunun gibi bir şey.
Yeah, something like that.
Daha önce bunun gibi bir şey görmemiştim!
I had never seen anything like it.
- Bunun gibi bir şey mi? - Daha büyüğüne ihtiyacım var.
- No, I think I need one a little bigger than this.
Susan, Shiloh savaşından bu yana bunun gibi bir şey olmamıştı.
Susan, there's been nothing like'em since the Battle of Shiloh.
"İkinci Sokak Yeniden Ziyaret Edildi." Bunun gibi bir şey olur işte.
"Second Street revisited." All that sort of thing, you know.
Bölgede sadece bir kişide bunun gibi bir şey var.
- Only one man in the territory has one like it.
Bunun gibi bir şey, sözgelimi.
Something like this, for example.
Evet, bunun gibi bir şey.
Well, something like that.
Evet, bunun gibi bir şey.
Yes, like that.
Bunun gibi bir şey.
Something like that
Eğer bunun gibi bir şey yapmasaydım.
And he wrapped it around his wrist like this.
Oh Guido, bu çok güzel. Hep bunun gibi bir şey istemiştim.
Oh Guido, this is splendid, I've always wanted one like it.
Havuzun kıyısında bunun gibi bir şey giyersen sinema kraliçesi siparişimi iptal ederim.
You wear something like that around the pool, and - And I'll cancel my order on them movie queens.
- Vicki ömründe bunun gibi bir şey gördün mü?
Vicki, did you ever see anything like it in your life? No!
Evet, bunun gibi bir şey.
Something like that.
Daha evvel bunun gibi bir şey görmemiştim.
I ain't never seen anything like that.
Herbie'ye bunun gibi bir şey yapınca değil tabii.
Not when you do something like this to Herbie.
"Demir Maskeli Adam" ın hikayesi gibi, ya da bunun gibi bir şey.
Like the case of the "Man with the Iron Mask", or something.
Bunun gibi bir şey.
Something like that.
Bunun gibi bir şey.
Things like that.
Bunun gibi bir şey yapabileceğimi hiç sanmıyorum.
I just don't think that I'd ever be able to do anything like that.
Gelecek sefer için bunun gibi bir şey düşünmeye çalış.
Try to think of something like it for next time.
Bunun gibi bir şey hiç görmedim.
I've never seen anythin'like it.
Bunun gibi bir şey mutlaka olacaktı.
Something like this was bound to happen.
Bilirsiniz, arabanın anahtarlarını yerine koymazsınız da, buluncaya değin rahat edemezsiniz ya, bunun gibi bir şey.
You know, it's like when you misplace your car keys... you can't rest till you find them.
Evet, bunun gibi bir şey.
Something like that, yes.
Eğer D.T.'ler bunun gibi bir şey ise... hayatım boyunca bir daha içki içmeyeceğim.
If this is what the D.T. S are like... I'm gonna give up the bottle for life.
Demek istediğim, bilirsin, Sanat Enstitüsündeki ağır toplardan, bunun gibi bir şey işte.
I mean, you know, he's a big cheese on the Art Institute, something like that.
Evet, bunun gibi bir şey.
Yes, something like that.
Bunun gibi bir şey.
This kind of a thing.
Evet, bunun gibi bir şey.
- Fighting? Yes, something like that.
Bu sabah buraya gelen insanlar için memurluk yaptığın gibi bir şey ve beni para aldığım şüphesi ile işten komaları bunun doğru olmadığına ben ona inandırırım.
Like my having been a lady clerk for those people who came here this morning and having been dismissed on suspicion of taking money. I'll get him to believe that that wasn't true.
Bunun gibi aptalca bir şey yapmak da ne?
What kind of a silly thing was that to do?
Şey, Bunun pek onur verici bir şey olduğunu sanmıyorum, Julia, senin gibi geçmişi olan birinin şu sansasyonel gizemli öykülerden birini yazması doğru değil.
Well, I don't think it very dignified, Julia, for a woman of your background to write one of those sensational mystery stories.
Gördüğü her şey onu gayretlendiriyordu. Ben de kendimi bunun bir parçası gibi hissedeyim diye bana yazardı.
He was stimulated by everything he saw... and he would write to me so that I would feel part of it.
Bunun gibi bir şey mi? Şirketi batırabilir.
That sort of thing?
Bu düşündüğünüz gibi bir şey değil. Bunun basit bir açıklaması var.
It's pretty easy to explain.
O zaman oradaki her şey bunun gibi asit. Bir asit denizi.
Then everything out there is acid too.
Bunun gibi gereksiz bir sürü şey biliyorum.
I know a lot of unimportant stuff like that.
Biliyor musun, bu tam Paris için düşündüğüm şey bunun gibi küçük bir yer, kareli masa örtüleri kırmızı şarap.
You know, this is exactly the way I thought Paris would be... a little place like this, checkered tablecloths... red wine.
Bana ilk defa bir şey soruyorsun ve o da bunun gibi bir durumda.
The first time you've ever asked me for anything and it has to be an occasion like this.
Komiser, gidebileceğimi söyleyen kişi sizin üstünüz, değil mi? Oh, evet, şey, bunun gibi sıra dışı bir davada gerçek uzmanların ifade alması gerekiyor. Fakat sana sormak istediğim bir soru daha var.
That's something a really clever killer might do... establish an unshakeable alibi for himself while somebody else does the dirty work.
Bunun gibi insanlara yapılacak tek bir şey var.
There's only one thing to do with people like that.
Şey, bunun gibi kötü bir araba kazasında, söylemesi güç olan türden.
Well, in a bad car accident like that, it's kind of hard to tell.
Gene de, bunun gibi başka bir yaratığa bu şey güzel görünemez mi?
And yet, to another such creature might not this one appear beautiful?
Belki yeterince güzel değilim veya bunun gibi aptalca bir şey.
I don't know. Maybe I wasn't pretty enough or somethin'. Somethin'stupid like that.
bunun gibi 190
bunun gibi mi 57
bunun gibi şeyler 48
gibi bir şey 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bunun gibi mi 57
bunun gibi şeyler 48
gibi bir şey 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17