Dün sabah tradutor Inglês
1,050 parallel translation
Catherine dün sabah hiçbir açıklama yapmadan gitti.
She left yesterday morning without saying a word.
Yanlış mı hatırlıyorum yoksa dün sabah da buradan geçmedin mi?
- Beppe! I thought it was you!
- Evet efendim, dün sabah! Buna yetkisi var! Ne yazık ki!
Yessir, yesterday morning.
Soyadını bilmiyorum. Daha dün sabah tanışmıştık.
I don't know his family name.
Dün sabah kardeşin öldü.
Your brother is dead. Yesterday, in the morning.
Dün sabah bazı şeyler söylemiş anladığım kadarıyla.
Well, it seems she made a statement yesterday morning.
Dün sabah çalındı ~
It was stolen yesterday morning- -
Telgrafı dün sabah yola çıkmadan önce çektik. Şu anda burada olduğumuza göre, adres yanlış olamaz, Profesör Zalamea.
We sent it before we left, yesterday morning, and yet we must have had the right address, Professor Zalamea, since here we are.
O ikisi dün sabah erkenden ayrıldılar.
Those two left early yesterday morning.
- Dün sabah.
- Yesterday morning.
Dün sabah Paris Belediye Başkanı Bay Titinger buradaydı. Titinger mı?
Yesterday morning, the Mayor of Paris was here, Monsieur Titinger.
Dün sabah, Laura'nın cesedi bulunduktan sonra çavuş McAvity ve Schultz tarafından sorgulanmıştım ve onlara şöyle demiştim :...
Yesterday morning, after Laura's body was found... I was questioned by Sergeants McAvity and Schultz... and I stated...
Daha dün sabah evlenmiştik.
We were only married yesterday morning.
Ama General Carnaby'nin uçağı dün sabah düştü sanıyordum.
But I thought Gen. Carnaby's plane crashed only yesterday morning.
Dün sabah serbest bırakılmış.
She was released yesterday morning.
Maalesef dün sabah bulunan cesetle ilgili bir haber yoktu.
Too bad there was nothing about the body... they found on the beach yesterday morning.
Dün sabah buraya geldiğimde yaşadığım şaşkınlığı düşünsenize.
Imagine my surprise when I arrived here yesterday morning.
Dün sabah, baş ağrısı ve kusması vardı.
was yesterday morning, had headache and vomiting.
Mavis'e sorun, dün sabah saat 07 : 15'te Los Angeles'ten geçerken yolda onu aradım.
- Yes. Victoria, there's a possibility that Gerry's death is connected with a story he was investigating.
Onları dün sabah yaşlı bir kadın getirdi.
A little old lady dropped them by yesterday morning.
Dün sabah 300,000 Duka altını buldum... Efendimin pantalonunun içinde.
Yesterday morning, I found 300,000 ducats in the coat tails of Monseigneur.
Sam dün sabah öldü.
Sam died yesterday morning.
En son kurşunu, dün sabah alnında denedim. Öldüremedim.
I tried last one on your head but I couldn't kill you.
Dün sabah hayattaydı.
She was alive yesterday morning.
Dün sabah tanışmıştık.
We've met yesterday morning.
Dün sabah 10 da Claridge Oteli Lobbysinde
Yesterday at 10 AM a lady from Angoulême was wearing it... in the lobby of the Claridge
- Dün sabah neredeydiniz?
Where were you yesterday morning?
Üstelik Mona dün geceki partiden sonra ortadan kaybolmuş... ve sabah dörde kadar eve dönmemiş.
What's more, Mona disappeared from that party last night and she did not come home till 4 : 00 a. m.
Dün olsa yapamazdım, bu sabah kütüphaneye uğradım.
Oh, I couldn't quote him before I went to the library this morning.
Belki dün öyleydi, ama bu sabah işler değişti.
That's exactly why I called you this morning.
Samuel Fennan, dün akşam kendini vurmadan... iki buçuk saat kadar önce bu sabah uyandırılmak için santrali aramış.
Samuel Fennan asked for this morning's alarm call about two and a half hours before he shot himself last night.
- Dün gece ve bu sabah tanıştık.
- We met last night and this morning.
Dün gece ya da bu sabah taşınmış olmalılar.
They must've moved in last night or this morning.
Dün dua ettim dediniz ya! Bu sabah da etmeyiver!
You said your prayers last night.
Koca Mary küçük Gussie'yi bu sabah yordu. Dün gece değil.
Big Mary tired little Gussie out this morning, not last night.
Bu sabah uyandığımda, dün geceki kadar güzel ve tatlı bir kız olabilir mi diye düşündüm.
I woke up this morning wondering if you could possibly be... as lovely and sweet as you were last night.
Bu sabah evden ayrıldığımda, uyuyordun... bu yüzden telefon açıp dün gece için üzgün olduğumu söylemek istedim.
When I left the house this morning, you were asleep... so I just wanted to call you up and tell you that, uh... I, uh... I'm sorry about last night.
Üstelik dün akşamki yemekten ve bu sabah kahvaltıda yediğim kremalı çilek, jambon, yumurta, poğaça ve tereyağından sonra.
After that enormous meal last night... and strawberries and cream this morning... and bacon and eggs and croissant and butter.
Bu telgraflar dün akşam ve bu sabah geldi.
These telegrams came in last night and this morning.
Dün gece, sabah erkenden... şehre gitmek istediler.
Last night they decided... to go to the city early in the morning.
Onları dün gece tab ettik ve bu sabah filmine yerleştirdik.
We had them processed last night and cut them into your movie this morning.
Dün gece ızgara vardı ama bu sabah yoktu.
There was a grille last night, but not this morning.
Dün bütün sabah bahçedeydi.
He was in the garden all morning.
Oh, Komiser, bu sabah için özür dilemek istiyorum, fakat ben... ben size içtenlikle söylemeliyim ki, dün gece hakkında bir şey anımsamıyorum.
Oh, Lieutenant, I'd like to apologize for this morning, but I... I must tell you honestly,
Bu sabah, dün gece okuduğum derginin üzerinde ne bulduğumu bilmiyorsunuz.
You don't know what I found this morning on top of the magazine I'd been reading to send myself asleep.
Ne bu sabah ne de dün tekne yoktu.
There's no boat in the morning, there was nothing yesterday.
Ben de bu sabah, karısı dün gece intihar etmiş bir adamla karşılaştım.
I met a man this morning whose wife killed herself last night
Pansiyon sahibi dün gece genç bir subayla geldiğini söylüyordu. Ve bu sabah o subayın bir kadın olduğunu keşfetmiş.
The host declares that last night he asked for a lodging with a young officer who this morning he discovered was a woman.
Oh, Mr.Douglas'dan.Dün 3 kez, bu sabah da 2 kez aradı.
Oh, that's Mr. : Douglas : He called three times yesterday and twice this morning :
Ona dün gece ve bu sabah ulaşmayı denedim ama onu bulamıyorum.
I tried to last night and this morning, but I cant find her.
Dün gece eve getirdi ve polislerin sabah arabamı buraya çekmelerini sağladı.
He brought me home last night, and... And then he had the police bring my car back this morning.
sabah 162
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127