Gereği yok tradutor Inglês
492 parallel translation
- Risk almanın gereği yok.
- There's no use taking any chances.
Okuma. Hiç gereği yok.
Don't read it It's unnecessary
Kabalaşmanın gereği yok.
No use in getting tough.
- Şimdi konuşmanın gereği yok.
- There's no need to talk about it now.
Sevgili dostum, risk almanın gereği yok.
My dear fellow, there's no use taking chances.
Hiç gereği yok.
You don't need it.
Hiç gereği yok.
There's no need.
Gereği yok. Bence siz göze alınacak bir risksiniz.
You look like a good risk to me.
Hiç gereği yok.
There's no need for it.
Burada oyalanmanın gereği yok.
There's no use hanging around here.
- Hiç gereği yok.
- Don't put yourself out.
Zaman boyutsuz kalmanın gereği yok.
No reason to be without the dimension of time.
Bence daha fazla soru sormanın gereği yok, efendim.
I think it quite unnecessary to ask any further questions, My Lord.
Gereği yok.
It isn't necessary.
Endişelenmenin gereği yok.
It's too soon to worry.
Hızlı gitmemin bir gereği yok yavaş kullanırım.
There's no need to go so fast. I usually drive slowly.
Ancak acele etmenin hiç gereği yok.
But there's no reason to rush into anything.
- Küstahlığın gereği yok.
Why bother? There's no need for insolence.
Öfkelenmenin gereği yok dostum.
No need to get steamed up, friend.
Myra'nın bir piyes yazarı olarak kazandığı paranın farkındasın ki çalışmanın hiçbir gereği yok.
You realize that with Myra's income as a playwright, there's no real necessity for you to work at all.
Yarın onu mahkeme salonuna sürüklemenin hiç gereği yok.
I see no sense in dragging her through a court trial tomorrow.
Sadece çok yorgunum. Hepimiz yorgunuz, ama bunu göstermenin gereği yok.
We're all tired, but that's no reason to show it.
İkinizden birinin ölmesinin gereği yok.
There is no need for either of you to die.
- Zahmet etme. Hiç gereği yok.
Its not necessary.
Paniğe kapılmanın gereği yok.
There is no cause for alarm.
Bu içten pazarlıklı, sinsi Buckingham'la düşüncelerimi paylaşmanın gereği yok artık.
The deep-revolving witty Buckingham... no more shall be the neighbor to my counsels.
Hava iyi olsun diye dilekte bulunacaktım ama madem eve gidiyorsunuz hiç gereği yok, öyle değil mi?
- Oh. I was going to wish you better weather, but if you're just going home there's really no reason to do so, is there?
- Hiç gereği yok.
Oh, that's not necessary.
Şey, o tutumu takınmanın gereği yok.
Well, there's no need to take that attitude.
Seni bu kadar sevmesem, Matt... Gereği yok...
If I didn't like you so much, Matt, and know you so well...
Gereği yok.
No need.
Kendini paralamanın hiçbir gereği yok Charles.
No use tearing yourself to pieces, Charles.
Aşağılamanın hiç gereği yok şimdi.
Now, you got no call to be insulting'.
Sanırım bunu tartışmamızın gereği yok... çünkü tüm cevapları bilmiyorum.
I think that... we should not discuss this... because I don't know all the answers.
Ve bu şişeye gelince... Daha fazla sorgulamanın da gereği yok.
And as for this bottle, I don't plan to investigate further.
Sanırım seni tanımıyormuşum gibi davranmanın bir gereği yok artık.
I suppose there's no use pretending I don't know you.
Gereği yok.
That won't be necessary.
Gereği yok.
Not necessary.
Ancak kayıplarımıza ağlamanın gereği yok.
But there's no sense dwelling on our losses.
Ses çıkarmadan böyle dayak yemenizin gereği yok.
No need to take a beating like this lying down.
Hiç gereği yok.
Not necessarily
Hiç gereği yok.
No need to.
Bence hiç gereği yok.
I don't see the necessity for it.
Tartışmanın gereği yok.
No need for arguments.
Odanızı aramanın gereği yok.
I guess there's no need to bother with your room.
- Bunun hiç gereği yok, Lenny.
- There's no sense in doing that, Lenny.
Ama resmî sıfatım gereği suçlamasını dinlemekten başka seçeneğim yok.
But in my offiicial capacity, I have no alternative but to pursue his accusation.
Hiç trafik yok ki, ne gereği var.
No matter, there was hardly any traffic.
Adetler gereği sizden izin almamız gerekiyor, ancak çok da vaktimiz yok.
It's customary, of course, to have someone in between and ask for your permission, but there isn't much time.
Gereği de yok.
There is no need.
Gerçekten hiç gereği yok!
It really isn't necessary.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65