Gidip bakalım tradutor Inglês
1,404 parallel translation
- Haydi, gidip bakalım.
- Well, let's go find out.
Notlarımız asılmış mı diye gidip bakalım mı?
Then why don't we see if our grades are posted?
Evet, ahbap. Kenny'lerdeler, gidip bakalım.
Yeah, dude, we'll show you, they're over at kenny's.
Gidip bakalım...
We should check...
Gidip bakalım.
Let's go check it out.
- Gidip bakalım.
Le s go see. - All right.
Hadi gidip bakalım!
Let's go look.
Gidip bakalım isterseniz...
Well, why don't we just go check it out?
Gidip bakalım o zaman.
Let's go find out.
Gidip bakalım.
Let's take a look.
- Sahi mi? Gidip bakalım o zaman.
So let's go and take a look.
Gidip bakalım.
Let's go take a look.
Gidip ne yapabileceğimize bakalım.
We'll go, and we'll see what we can do.
Gidip maymuna bakalım mı?
Wanna go check out the monkey?
Gidip öğren bakalım, neymiş?
Why don't you find out what that's about.
O zaman gidip bi'bakalım.
Then let's check it out.
Tamam, gidip bir bakalım.
Right, let's go take a look.
Gidip bak bakalım, Bay Ripert bu konuda ne diyecek?
Go and see what Mr Ripert has to say about all this.
Evet, hadi gidip evde mi diye bir bakalım.
Yes. We'll see if he's at home, shall we?
Pekala, gidip ne istediğine bakalım.
- All right, let's go see what he wants.
Hadi gidip kapışın bakalım!
GO! GO GET IT! GO GET IT!
Hadi gidip güvenliğe bakalım.
Now, let's check the security.
Gidip çiçeklere falan bakalım.
Let's check out the flowers and stuff.
Yani, üstünü giyin... ve gidip cevaplara bakalım.
So, put your shirt back on... and let's go look up answers.
- Gidip ne istediğine bir bakalım.
- Let's go see what he wants.
Gidip şu ölü arkadaşa bakalım, sonra da yemek yeriz.
You and me will go look at the dead fella... then grab a bite ofbrunch or somethin'.
Şimdi gidip şu ölü çocuğa bakalım.
Now... let's you and me go look at that dead body, hmm?
Haydi, gidip Kay'in kim olduğuna bakalım.
Let's go find out who Kay was.
Haydi o tarafa gidip ne olduğuna bakalım.
Let's go round there, see how it's going. - We are under heavy bombardment.
Dur numarasını alayım. Hadi gidip şu heriflere bakalım Dostum!
No, you gotta get your ass back to that booth.
Belki doğrudur, oraya gidip kendimiz bakalım.
Maybe it's worth going there and seeing for ourselves.
Git bakalım, Lidija şimdi meşgul. Gidip kendine bir dondurma al. Merhaba!
Go now, Lidija is busy now, go and buy yourself an ice cream.
Gel usta, gidip bakalım.
Let us go ahead and see.
Hey, hadi şu dediğin "Seaview Hills Park" tarafına gidip bir bakalım.
Hey, let's try looking at that "Seaview Hills Park" you mentioned.
Gidip bir bakalım isterseniz?
So let's go take a look, OK?
Bence hemen oraya gidip pencereden bakalım.
I say we haul our stupid asses over there and look in the freaking window.
O kafeye gidip neyin ne olduğuna bakalım. Kim bilir?
Why don't we head to that coffee shop and see what's what?
Sadece gidip bir bakalım, ve iyi olduklarından emin olalım.
All I'm saying is we go take a look for ourselves, make sure they're okay.
Gidip bir bakalım.
Let's get down there.
Hadi gidip bir bakalım.
Let's check it out.
Hadi gidip bir bakalım.
- Let's check it out.
Arkadaşım Kenny bende bir tane var dedi. Gidip bir bakalım.
Well, my friend Kenny says he's got one, so let's go check it out.
- Dur bakalım anlamış mıyım? Ben sana alma dedikten sonra bile gidip Mentalo mu aldın? Hayır.
So, let me get this straight, even after I told you not to, you went out and bought it anyway?
Spor salonuna gidip, etrafa bir bakalım mı?
How about we go check out the gym?
Dedektif McNulty ve dedektif Santangelo arşive gidip eski dosyaları inceleyecekler bakalım herhangi bir şey ayarlayabilecekler mi?
Detectives McNulty and Santangelo are going to the hall to review old murder files... and try to manufacture a fresh prosecution.
Gidip şu köprüye bakalım.
Let's go see this bridge.
Hadi gidip kedi eve dönmüş mü bakalım.
Let's go see if the cat's come home.
- Gidip bir bakalım.
- Let's go and check.
Gidip yakından bakalım.
We're gonna go see ourselves.
Elvis, sen göle gidip etrafı bir kolaçan et. sofie ve ben de kulübelere bakalım, not bırakmışlar mı diye.
Elvis, why don't you go down to the lake, and then to the obstacle course to look for them, and Sofie and I'll check their cabins, and if they're not there, we'll leave a note.
Hadi gidip şu bayana bakalım.
Let's go look at that lady.