Gözlerime inanamadım tradutor Inglês
96 parallel translation
Ama Mösyö Duval, önce gözlerime inanamadım.
But, Monsieur Duval, at first I could not believe my own eyes.
Ama bu yabani hayatta yerlilerin arasında sizi bulunca, gözlerime inanamadım.
But when I found you were one of those savages... returning to your native heath, my grateful eyes could hardly believe it.
Gözlerime inanamadım.
I couldn't believe my eyes.
Pazar yerinde seramiklerinizi gördüğüm zaman, gözlerime inanamadım.
When I saw your ceramics at the market, I could hardly believe my eyes.
Önce gözlerime inanamadım.
First off, I couldn't believe my eyes.
Gözlerime inanamadım.
I couldn't believe my eyes!
Seni mahkeme binasının orada görünce, gözlerime inanamadım.
Well, when I saw you crossing from the courthouse, I just couldn't believe it was you.
Bilirsin onu müzede gördüğümde gözlerime inanamadım. Hmm!
You know, I couldn't believe my eyes when I saw it in the space museum.
Ancak Julia'yı tekrar yanımda görünce gözlerime inanamadım.
But that horror of seeing Julia next to me again.
Trenden indiğinizi gördüğümde gözlerime inanamadım.
I could hardly believe it when I saw you getting off the train.
Ve bugün uyandığımda gözlerime inanamadım!
And then today, you know, I woke up, and I couldn't believe it.
Peruğu çıkardığınızda gözlerime inanamadım.
When you took that wig off, I just couldn't believe it.
Aradıktan sonra saatime baktım ve gözlerime inanamadım.
After you called I looked at my alarm clock.
Gözlerime inanamadım.
I couldn't believe the results.
Gözlerime inanamadım, zavallı yaratık.
I couldn't believe my eyes, poor little thing.
Gözlerime inanamadım!
I could not believe my eyes!
" Kapıyı açtığımda ise, gözlerime inanamadım.
" And when I opened the door, I could hardly believe my eyes.
Sizi burada arkadaşları arasında görünce, gözlerime inanamadım. Ailesi.
I could hardly believe my eyes when I saw you among his friends here.
O kadar sessizce ve esrarengiz bir şekilde suyun üzerine çıkıp sonra tekrar battı ki gözlerime inanamadım.
It came up and went under so mysteriously and silently... that I couldn't believe my eyes.
Gözlerime inanamadım.
Jesus H. Christ. Just like that, I couldn't believe it.
Mösyö Poirot, umarım böyle rahatsız ettiğim için kusuruma bakmazsınız fakat sizi gördüğümde gözlerime inanamadım.
Monsieur Poirot, ooh I hope you will forgive me for intruding like this, but when I saw you, I couldn't believe it.
O an gözlerime inanamadım.
She couldn't believe it.
Gözlerime inanamadım.
I couldn't believe it.
Seni dışarıdan görünce gözlerime inanamadım.
When I seen you through the window, I believed in the Almighty.
Bu Margie Olmstead değil mi dedim, gözlerime inanamadım.
I thought, "Jeez, is that Margie Olmstead?" I can't believe it.
Gözlerime inanamadım. İlk büyük davanız.
I couldn't imagine this is your first major case.
Onları gördüğüm zaman gözlerime inanamadım.
I can't believe you're not here to see them.
Gözlerime inanamadım. Öndeki adam elinde bağırsaklarını taşıyordu.
I couldn't believe my eyes, the first guy was carrying his intestines around in his hand.
Fakat gözlerime inanamadım.
But I couldn't believe my eyes.
Aslında seni daha sonra bıçaklayacaktı ama şu yemek kavgası başladığında gözlerime inanamadım.
He was supposed to stab me in the yard later that day. But when the food fight started, man, I couldn't believe it.
Gördüğüm zaman gözlerime inanamadım.
I couldn't believe it when I saw it.
insanlar bakıyor... bebek harika bir oyuncu, gösteri mükemmeldi gözlerime inanamadım hayvan harika bir koşucu!
People are watching... That baby is a great performer, loves a fast surface.
Kollarıyla seni sarmış öperken, gözlerime inanamadım.
HIS ARMS AROUND YOU, KISSING YOU, I COULDN'T BELIEVE IT.
Söylemek istediğim, gözlerime inanamadım.
I mean, I just couldn't believe it.
- Gözlerime inanamadım...
- I couldn't believe my eyes...
Ders kitaplarında birçok kez görmüş olsam da gerçeğini görünce gözlerime inanamadım sanki.
It was a view I'd seen many times in textbooks, but I feel kind of like I can't believe that I saw the real thing.
Yüzümden 15 cm uzaktaydın. ve lanet olsun çok güzeldin Gözlerime inanamadım.
You are six inches from my face... and you are so fucking beautiful I can't even focus my eyes.
O boş kafalı amigo kız yere yığıldığında gözlerime inanamadım.
I couldn't believe it when that cheerleader bimbo went down. It was just too easy.
- Gözlerime inanamadım.
We couldn't believe it.
Redwood Valley'i ilk gördüğümde gözlerime inanamadım çünkü cennet gibi bir yerdi.
When I saw Redwood Valley, I couldn't believe my eyes because it was like a paradise.
18 yıl sonra onu gördüğümde gözlerime inanamadım.
But when I ran into her 18 years later... I couldn't believe my eyes.
Odasına girdiğimde gözlerime inanamadım.. Hiç Barbie'si yoktu.
I couldn't believe when I went into her room... she has no Barbies.
Gazetede resmini görünce gözlerime inanamadım.
I can't believe when I saw that picture in the paper,
FBI listesine konduğumda gözlerime inanamadım.
I couldn't believe it when the FBI put me on their list.
Çok fena bir haldeydim, sonra gazetede onun resmini gördüm ve gözlerime inanamadım.
I was so bumming, and then I saw his picture in the paper, and dudes, I couldn't believe it.
Gözlerime inanamadım.
It's against everything I know about you, Brax.
Haberlerde duydum şimdi.Gözlerime ve kulaklarıma inanamadım.
I just heard the news. I can't believe my ears or my eyes.
Washington'ı çapraz sorguya tuttuğunda gözlerime inanamadım.
- Instinct.
Gözlerime inanamadım.
I just couldn't believe it.
Gözlerime inanamadım.
I had to look twice.
İş tamamlandığı sırada gözlerime inanamadım, süvari birliği çoğaldı ve bize saldırdılar.
Oh, my.
inanamadım 34
gözlerin 80
gözler 83
gözlerim 122
gözleri 78
gözlerini 24
gözlerini kapat 165
gözlerime bak 89
gözlerime inanamıyorum 72
gözlerimin içine bak 58
gözlerin 80
gözler 83
gözlerim 122
gözleri 78
gözlerini 24
gözlerini kapat 165
gözlerime bak 89
gözlerime inanamıyorum 72
gözlerimin içine bak 58