Hiçbirşey yok tradutor Inglês
629 parallel translation
Bu doğru olamaz! Bu benim için çok fazla! Yapabileceğim hiçbirşey yok!
I didn't know! and there's nothing I can do about it!
Hatırlayabildiğim hiçbirşey yok.
Not that I can recall.
"All for you." ( herşey senin için ) ( ilk şarkının sözleri okunuyor ) 540 00 : 40 : 33,363 - - 00 : 40 : 38,960 Yapılmasını istemediğim ya da yapamadığım hiçbirşey yok.
" All for you.
Onlarda hiçbirşey yok.
There's nothing in them.
Sıradağların 50,000 mile m2 de hiçbirşey yok.
There's 50,000 square miles of nothing but mountain range out there.
- Burada hiçbirşey yok.
- Nothing up here.
- Gergin değilim, zamanlama yok, hız yok hiçbirşey yok
I have no tension, no timing, no pace, nothing.
Senin hakkında sevmediğim hiçbirşey yok.
There's nothing I dislike about you.
Ve ben de Yao! Kayalar Kralı! Ve siz kızların bu konuda yapabileceği hiçbirşey yok.
A special Geiger counter then automatically traces an accurate picture of the thyroid, showing its size and location and how fast it collects the iodine.
Yapabileceğin hiçbirşey yok... hemen.
There's nothing any of you can do... now.
Hiçbirşey olmadı, tatlım, ve endişelenecek hiçbirşey yok.
Nothing came of it, honey, so there's nothing to be excited about.
Birkaç günlüğüne kullanabiliriz. Yakınında hiçbirşey yok.
We could have it for a few days for next to nothing.
Eğer başarılı olamazsan hiçbirşey yok.
Naught, if you don't make a success of it.
Aşkımızı acıklı kılan hiçbirşey yok.
No drama so perilous or magnetic No detail can make our love pathetic
Hayır, hiçbirşey yok.
No, it's nothing.
Korkacak hiçbirşey yok bunda, O yarı insan.
There's nothing to fear. She's half-human.
Liege'de görülecek hiçbirşey yok.
There's nothing in Liege.
Söyleyebileceğin hiçbirşey yok.
There is nothing you can say.
Ölürse hiçbirşey yok.
Nothing if he s dead.
Sözlümün turnuvaya katılmak istemememle ilgili yapacağı hiçbirşey yok
The girl I'm engaged to has nothing to do... with my not wanting to enter the tournament.
Eğer kararlıysan, söyleyebileceğim hiçbirşey yok.
If you insist, there's nothing I can say.
fakir bir ülke, ne ordu nede donanma, hiçbirşey yok soylu bir sınıf dışında, La Fronde nin tasarladıkları.
A poor country, with neither army nor navy. Nothing! Except for a nobility with La Fronde on their minds.
Onlara anlatacak hiçbirşey yok.
Nothing I can tell them.
Tertemizmiş, ter yok, hiçbirşey yok.
They were clean, no sweat, no nothing.
Annem... o gerçekten, çok acı çekmiş. çünkü başımı derde sokacağımdan falan emin ve bu konuda yapabileceğim hiçbirşey yok.
My mother is really, she really lives in a lot of pain because she's sure I'm going to go to hell and there's nothing I can do to tell her that there is, that it just does not exist for me.
Bir ikiyüzlüden daha sinir edici hiçbirşey yok.
There is nothing more irritating than a hypocrite.
- Onun için yapabileceğimiz hiçbirşey yok.
- Nothing to do with us.
Bize ipucu verecek hiçbirşey yok.
There isn't anything to give us a clue.
Hiçbirşey yok.
Nothing.
Ortada hiçbirşey yok, yazışıyorlar.
There nothing else to do there, so they begin to write.
Ve bunu durdurmak için yapabileceğimiz hiçbirşey yok.
And there is nothing we can do to stop it.
Burda hiçbirşey yok sadece kar, kar... ve rüzgarın sesi sesi, sesi.
There's nothing but snow and snow and snow... and the wind blowing and blowing and blowing.
Telefon yok, hiçbirşey yok.
No phone, no nothin'.
Yüzme, yat gezileri, partiler,... ve bu tür şeyler dışında hiçbirşey yok.
I mean, nothing but swimming... and yachting, partying and all that sort of thing.
Çocuklar, elimde hiçbirşey yok.
Guys, I got nothing.
Dünyada gerçekten paranın satın alamayacağı... hiçbirşey yok maalesef! yok!
Is there really nothing in this world... that can't be bought with money
- Hayır, maalesef hiçbirşey yok.
No, absolutely nothing.
Ona ilişkin hiçbirşey yok.
There's nothing on him.
Hiçbirşey yok.
Ain't nothing on it.
Şey, ondan uzak dur, kabul et üstesinden gelemeyeceğin hiçbirşey yok.
Well, far be it from you to admit there isn't anything you can't handle.
Kafanda hiçbirşey yok hepsi aşağıda.
You ain't got nothing up here. It's all down here.
Burada 1920'den öncesine ait hiçbirşey yok.
There's nothing here before 1920.
Aşağıda hiçbirşey yok.
Nothing's down there.
Hiçbirşey için darılmak yok.
No offense whatsoever.
Onların istediği hiçbirşey bizde yok öyle değil mi, Jesse?
We got nothing they want. Isn't that right, Jesse?
Mağaza fon parasıyla hiçbirşey çevirdiğim yok.Saçma sapan konuşuyor işte.
I don't have anything to do with the money in the store! She's just talking nonsense!
Sakın unutmayın, hiçbirşey karıştırmak yok.
Now remember, no messing about.
Hiçbirşey olduğu yok..
Nothing.
- Hiçbirşey, kas yok.
- Nothing, no muscle.
- Hiçbirşey yok mu?
Okay?
Hayat hakkında hiçbirşey bildiğin yok.
You don't know life.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65