Konusacak tradutor Inglês
6,864 parallel translation
- Sen hevesli müziksever ol indie grupların b-side parçalarından, Tom Verlaine'in gitar solosundan dem vur ben de "şirketinizden bahseder misiniz" dediklerinde konuşacak sektör çocuğu olayım.
You be the enthusiastic music lover, bang on about indie B sides and the guitar solos of Tom fucking Verlaine or whatever, and I'll do the industry thing when they say,'Tell us about the label'.
Önce kim konuşacak?
So, who talks first?
- Bay O'Dwyer'la konuşacak mısınız?
Are you going to talk to Mr. O'Dwyer? Yeah.
O zaman konuşacak bir şey kalmadı.
Then we've got nothing left to talk about.
Konuşacak kimsem yok.
I have no one to talk to...
Sonrasında konuşacak bir şey olur.
Something to talk about afterwards.
Konuşacak çok konumuz var, değil mi?
( SIGHS ) We have enough a lot to talk about huh?
Sıradaki ise, patronun 15 dakika içinde benimle telefonda konuşacak.
Next, your boss on the line with me in 15.
Burada durup seninle anlambilimsel konuşacak vaktim olmadığı için yaptım bunu.
I did that because I don't have time to stand around and argue semantics with you.
Konuşacak şeylerimiz var.
We have things to talk about.
Konuşacak başka kimsem yok.
I didn't know who else to talk to.
Konuşacak çok şeyimiz var.
We've got a lot to talk about,
Ve konuşacak tonla şeyiniz var. Ikiniz de düğünümüzde konuşma yapacaksınız.
And you have plenty to talk about, you're both doing readings at our wedding.
Kılıcım konuşacak yerime.
My voice is in my sword.
Konuşacak ne var?
What's there to talk about?
Konuşacak bir şey yok.
There's nothing to talk about.
Eğer konuşacak birine ihtiyacın olursa 10'a kadar çalışıyorum.
If you need anyone to talk to or anything... I work until 10.
Pekâlâ, bunu konuşacak vaktimiz yok.
Okay, we don't have time to talk about this anymore.
Yaptığım çok... Yaptığına sevindim. Yoksa bir sonraki buluşmamda konuşacak bir şeylerim olmazdı.
I'm glad you did, otherwise I'd have nothing to talk about on the next one.
"O" konuşacak diyorlar.
They re saying she s to speak.
Görünüşe göre ikinizin konuşacak çok şeyi var.
It seems you two have a lot to talk about.
- Konuşacak bir şey kalmadı.
There's nothing left to talk about.
Konuşacak çok şeyimiz var.
We'll have lots to talk about.
Bu ziyaretim sırasında konuşacak mıyız yoksa böyle sessiz sedasız oturacak mıyız?
Are we gonna talk at all on this visit or are we just gonna sit quietly like this?
Kendi adına konuşacak.
It's gonna speak for itself.
Kadın konuşacak.
She's the one who talks.
Konuşacak çok şeyimiz var bence.
I'd say we're due a catch-up.
Harry konuşacak.
Harry will talk.
- Konuşacak kimsem yok ki zaten.
I don't have anyone to talk to, anyway.
Benimle bu şekilde konuşacak konumda değilsin.
Go on.
Biliyorsun, bir destekçi bulmamı söylediler, konuşacak birini ve...
You know, they said to get a sponsor, someone to talk to, and...
Kendi adıma konuşacak olursam şimdi oldukça iyi.
Now, pretty good, if I do say so myself.
- O zaman konuşacak bir şey yok demektir.
Well, then there's nothing more to talk about.
Şu anda burada konuşacak olduğumuz şeyleri ne bir arkadaşınıza, ne babanıza, ne karınıza, ne köpeğinize söyleyeceksiniz.
Whatever is discussed in this office cannot be repeated... not to your colleague, not your father, your wife... not even your dog.
Neler yaşadığını anladım. Bu yüzden konuşacak birine ihtiyacınız olursa, beni arayın, tamam mı?
I did understand what she was going through so if you need someone to talk to, do call me, all right?
Bu konuyu eski kocasından konuşacak kimsesi yok muymuş?
She doesn't have anyone else to talk to about something like this - except for her ex-husband? - Come on.
- Zizek konuşacak.
Žižek is speaking.
Bunun hakkında konuşacak mıyız...
Are we gonna talk about...
Normalde, aya kement atmakla ilgili konuşacak kimseyi bulamazsın.
I mean, you wouldn't have anybody talking about lassoing the moon.
Ama konuşacak bir şeyim kalmadı.
But I'm done talking.
Orada benimle konuşacak mısın?
Are you gonna... We're gonna go talk over there?
- Konuşacak bir şey yok, Dan.
- Why can't we just talk? - There's nothin'to talk about, Dan.
Çünkü bence konuşacak çok şeyimiz var.
'Cause I think there is stuff to talk about.
Eğer konuşacak... konuşacak birisine ihtiyacın olursa...
I want you to know that if you need- - - If you need someone to talk to...
Er ya da geç biri konuşacak ve tüm bu olayımız bitecek.
Sooner or later, someone's going to talk and that'll be it, it'll be over.
Şüphesiz Londra'da konuşacak çok şeyim var.
I'll certainly have a lot to say in London.
Konuşacak daha eğlenceli bir şeyler bulamıyorsan çeneni kapalı tut bundan sonra.
If you can't find anything more cheerful to talk about, keep that mouth of yours shut in future.
Konuşacak çok şey var Vincent.
Lots to talk about, Vincent.
Gel, Artus, Konuşacak meselelerimiz var.
Come, Artus, we have things to discuss.
Gördüğüm yerden konuşacak olursam, biz bunu engellemek için...
From where I sit, I think it is clear that we must act to prevent...
John babamla konuşacak.
John's talking to the old man about it.
konuşacak 21
konuşacaksın 18
konuşacak bir şey yok 62
konuşacak çok şeyimiz var 48
konuşacak mısın 40
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuş 892
konuşmalıyız 270
konuşacaksın 18
konuşacak bir şey yok 62
konuşacak çok şeyimiz var 48
konuşacak mısın 40
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuş 892
konuşmalıyız 270
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşmuyor 31
konuşma 379
konuştuk 50
konuşmak istemiyor musun 16
konuşsana 113
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşmuyor 31
konuşma 379
konuştuk 50
konuşmak istemiyor musun 16
konuşsana 113
konuş benimle 497
konuşmuyoruz 17
konuşuyoruz 54
konuşur 18
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşmuyoruz 17
konuşuyoruz 54
konuşur 18
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21