Kural yok tradutor Inglês
910 parallel translation
Artık kural yok.
Law no more.
Kural yok mu?
Law no more?
Artık kural yok!
Law no more!
Artık kural yok!
No more law!
Artık kural yok!
No more Law!
Artık kural yok.
Law... No more.
- Artık kural yok.
Law no more.
Artık kural yok.
Law no more!
Artık kural yok.
No more law!
Onlara hayran olmamı yasaklayan bir kural yok ki.
I mean, it's not against the rules that I can't admire them.
Hey, bir g-men'in vedalaşırken eski arkadaşını öpmemesi için kural yok değil mi?
Say, there's no rule that a G-man can't kiss an old friend goodbye, is there?
Senin hissettiklerin... onun hissettikleri bu konuda bir kural yok, Myra. Kitty.
Guess there are no rules, Myra... for what you feel... and what he feels.
Şimdi, dikkatinizi çekerim, hiçbir kural yok, hiçbir yasa yok, fakat onun Af Kurulu tarafından araştırılmış olması ve geri çevirilmesi başvurusu üzerinde önyargısal bir etkiye neden olabilir.
Now, mind you, there's no regulation... there's no law... but the very fact that he was investigated by the Pardon Board... and turned down... may have a prejudicial effect upon his application.
Ama düzenlemelerde bir subay kızının üzerinde gecelikle verandada kart kabul etmesini gerektiren bir kural yok.
But there's nothing in the regulations that says an officer's daughter should receive such cards on her back porch in her nightie. Pish-tush.
Ona özel kural yok.
No special rules for him.
Orası capcanlı, kural yok.
Anything goes.
Kadın yarışamaz diye bir kural yok.
No reason why a female shouldn't compete.
Sana dağıtılan ya da kaybetmeye dayanamayacağın her eli... oynamak zorundasın diye bir kural yok.
Jube, there ain't no law that says you have to play every hand that's dealt you... or play a hand that you can't afford to lose.
Kural yok?
No house rules?
- Hayır, böyle bir kural yok ama...
- No, but it's understood...
Kural yok demiştin, Albay.
You said no rules, Colonel.
Kurallara göre dışarıdan yardım alınamaz diye bir kural yok mu?
Isn't there something in the rules that says a fisherman can't get any outside help?
İşimizde kadınlar için koyduğumuz bir kural yok ama bir hata yaparsan bunu ödersin, yani başka hata yapma.
We got no rules for dames in our racket but you pay if you make a mistake, so no more mistakes.
Elin ortasında masadan kalkılmayacak diye bir kural yok.
There's nothing in the rules about leaving in the middle of a hand.
Orada hiçbir kural yok, orada ihanet edenler yok.
There are no rules, no betrayers there.
Kural yok.
No rules.
Kazan yada kaybet, kural yok.
Root, hog or die- - no holds barred.
Kural yok mu yani?
No rules at all?
Artık kural yok, sadece hakemler var.
No more rules, just referees.
Bunda kural yok. Kazananın kim olduğu hariç.
There are no rules about that, except who wins.
Burada boyle bir kural yok!
There's no such rule!
Bu yarışta hiç kural yok.
The rules are, there ain't no rules.
Kural yok.
There are no rules.
Kavga ve tartışma olacak diye bir kural yok ki!
Who says there has to be trouble and strife?
Kuralımız yok.
We haven't any rules.
Kural şu, beş arabadan azına eskort yok.
The rule is no escort for less than five wagons.
Bebeklerin burada olmaması ile ilgili bir okul kuralı yok.
No school policy against babies in here.
Ama öğretmenler, gerçekten bebeklere karşı hiç bir okul kuralı yok.
But teachers, there really isn't any school policy against babies.
Bunun bir kuralı yok mu?
Isn't there some rule about this?
Gırtlağımızı sıkmaya karşı bir kuralı yok muydu?
Hasn't he got a built-in rule against wringing our little necks for us?
Eğer bir manastırın kutsal kuralı yok edilirse... böylesine kusursuz bir rahibenin davranışları incelenerek yeniden düzene sokulabilir derler.
They say if the holy rule of a convent were destroyed... it could be recaptured by studying the behavior of such a perfect nun.
Kural bir, mineral veya sebze yok.
Rule one, no mineral or vegetable.
Kural iki, pembe ejderhalar gibi gerçek olmayan hiçbir şey yok.
Rule two, no make-believe things like, pink dragons and stuff.
Kural üç, ortadan kaybolmak yok.
Rule three, no disappearing.
Kural dört, hile yok.
Rule four, no cheating.
İnsanoğlunda olmamasını gerektiren bilinen bir kural da yok.
And there's no known law why it shouldn't occur in man.
Romantizme karşı bir kuralımız yok.
Well, there aren't any regulations against romance, Jim.
Burada kural diye bir şey yok.
There are no rules here.
Kural altı, kural altı yok!
Rule six : there is no rule six. Rule seven : no pooftahs.
Hayır bizim için gerek yok. Biz kuralı kanıtlayan bir istisnayız.
No, we're the exception that proves the rule.
Bunun kuralı yok.
There are no rules.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73