Nasıl anladınız tradutor Inglês
290 parallel translation
Nasıl anladınız?
How'd y'all ever guess that?
- Peki ya asil soydan gelmesi, onu nasıl anladınız?
- And the blood royal, how did you find that out?
- Bunu nasıl anladınız, Doktor?
- How do you know that, Doctor?
Benim olduğunu nasıl anladınız?
How did you know it was mine?
Dünden beri aç olduğumu nasıl anladınız?
How could you know I haven't eaten since yesterday?
Onun düşman olduğunu nasıl anladınız?
I don't see how you can know it's the enemy.
- Evet nasıl anladınız?
Very nice.
- Nasıl anladınız?
- How did you know?
O olduğunu nasıl anladınız?
Did she tell you she was the Madonna?
Nasıl anladınız?
How did you know?
- Bunu nasıl anladınız?
- How is that sir?
Yani, şimdi... nasıl anladınız efendim?
Well, uh... how did you know, sir?
Kocanız M - Üzgünüm, McTarry'nin öldüğünü nasıl anladınız?
How did you know your husband M - I'm sorry, McTarry - was dead?
Onun suçlu olduğunu nasıl anladınız?
How did you realise he was guilty?
O inci tanesinin orada olduğunu nasıl anladınız?
How did you know that bead was in there?
Benim bu masayı sevdiğimi nasıl anladınız?
How did you know I loved this table?
Nasıl anladınız?
What makes you say that?
Nasıl anladınız? - Lehçenizden.
How do you know that?
Nasıl anladınız peki?
I am not one of those three?
Onun Chu Liu-hsiang olduğunu nasıl anladınız?
How do you know he's Chu Liu-hsiang?
Affınıza sığınarak Bakanım, madem anlaşılmaz bir rapordu sizin söylediklerinizin tersini söylediğini nasıl anladınız?
With respect, how do you know it says the opposite if it's totally unintelligible?
Böyle bir şeyin olduğunu nasıl anladınız?
And, uh... how did you happen to be there afterwards?
- Nasıl anladınız?
- How'd you guess?
Nasıl anladınız?
HOW DO YOU KNOW?
Peder Stellini'nin artık bu küçük bedende olmadığını nasıl anladınız?
How did you know that Father Stellini was no longer inhabiting this itty-bitty body?
Nasıl anladınız?
Yes, we are. How did you know?
- Nasıl anladınız?
- How can you tell?
- Cohen olduğunu nasıl anladınız?
- How do you know it was Cohen?
Kayıp olduğunu nasıl anladınız?
When did you notice he was missing?
İşte benim broşum, ama nasıl anladınız?
That's my brooch. But how did you know?
- Ben olduğumu nasıl anladınız?
How did you know it was me?
Polonyalı olduğumu nasıl anladınız?
How could you tell I'm Polish?
? Nasıl anladınız!
How did you know!
- Burada olduğumu nasıl anladınız?
- How did you know I was here?
Bunu nasıl anladınız?
How'd you figure that?
Nasıl da anladınız Blore.
You grasp the fact very quickly, Blore.
- Ama nasıl anladınız?
But how could you tell?
Bunun nasıl büyük bir manzara olduğunu anladığınızı sanmıyorum.
I don't believe you realize what a great sight it is.
Sizin bu arabayı yanlışlıkla tarifeli bir sefer sandığınızı nasıl anladım.
I can see how you made a mistake, thinking we were the regular stage.
Size nasıl yardımı dokunabileceğini anladınız mı Bayan Groza?
Could you see where this would be helpful to you, Mrs. Groza?
Ancak nasıl biri olduğunu görünce, neden evden koşarak çıkıp dışarıdan ona telefon etmeye çalıştığınızı anladım.
You see, when I saw the type of woman that she was, it suddenly occurred to me... why you were in such a hurry to rush out of that house and get to an outside phone.
- Yanlız olduğumu nasıl anladın?
How did you know I would be alone?
Seçmelerde rolümü okuyunca bu kızın nasıl biri olduğunu hemen anladım. Bu kız istediği bir şeyi görüyor ve gidip alıyordu. - Bu kim?
I just wanted to be apart o that we looked at hundreds of people for Seth, for Ryan, Kirsten, everybody we ended up casting to the show as soon as the right person came in you just knew it
Büyük Kanyon'dan daha derin ve aynı derecede muhteşem olan Taurus Litterol vadisinin ortasında öylece dikilmenin ve daha önce görmediğiniz kadar aydınlık bir güneş ve kapkaranlık bir gökyüzü eşliğinde,... ışıl ışıl parlayan bu yeri görmenin ve ardından o kara gökyüzüne kafanızı çevirip, ... Dünya denen bu parlak mı parlak mavi bilyeye bakmanın nasıl olacağını öngörmenin olanağı olmadığını anladım.
a place deeper than the Grand Canyon and equally as spectacular, and see this brilliantly illuminated landscape... with a brighter sun than anyone had ever stood in before, with a blacker-than-black sky, and then to top the whole scene off, in this blacker-than-black sky... was a beautiful, brilliantly illuminated... blue marble that we call the earth.
Ve bu evde yalnız olmanın ve hayatımın sensiz olmasının nasıl bir şey olduğunu anladım.
And I knew what it would feel like to be alone in this house, to not have you in my life.
İyi bir kavunu nasıl anlarsınız, işte öyle anladım.
I knew the way you know about a good melon.
Sorunlarımızın nasıl çözüleceğini anladın mı?
See how it solves our problems?
Oğullarımızın başka kültürlerini öğrendiklerinde ve diğerlerinin ekonomilerini, iş davranışlarını, pazarlıklarını nasıl yürüttüklerini anladıklarında elde edecekleri avantajları göz önünde bulundurun.
Consider the advantage your son will have once he's learned about other cultures, and how others run their economies, conduct business, negotiate.
Bana göre t-shirtleri yoktu ama nasıl olacağımı anladınız.
They didn't have my size shirt, but you get the idea.
Sen ve Walker'ın nasıl bir güç ile uğraştığınızı anladığınızı sanmıyorum...
I don't think you or Walker understand the power...
Bizim birlikte olmadığımızı nasıl anladın?
How do you know we're not together?
anladınız mı 673
anladınız 18
nasılsın 5362
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasılsınız 3074
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasıl oldu 268
anladınız 18
nasılsın 5362
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasılsınız 3074
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasıl oldu 268
nasıl öldü 77
nasıl yani 1497
nasıl olmuş 116
nasıl ölmüş 19
nasılsın tatlım 38
nasılsın canım 26
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221
nasıl yani 1497
nasıl olmuş 116
nasıl ölmüş 19
nasılsın tatlım 38
nasılsın canım 26
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221