Onun suçu tradutor Inglês
1,586 parallel translation
Ama maçları kazanabilmek için... -... oğlumun hayatını karartıyorsun? - Anne, onun suçu değ...
But you're messing with my son's life to win football games?
Ama tamamen onun suçu değildi.
But it wasn't his fault.
- Onun suçu değildi.
- It wasn't her fault.
bu onun suçu değil baba.
It's not his fault, Dad.
Hepsi onun suçu.
This is all his...
Hepsi onun suçu. Jo Hani.
It's all his fault.
- Onun suçu yok.
- He is not to blame.
Herşeyin onun suçu olduğunu söylemiştin. Oysa şimdi görüyorum ki, seninmiş.
You told me it was all his fault, and now I find out it was yours.
- Onun suçu.
- It's her fault.
Bu onun suçu değildi.
And it wasn't his fault.
Onun suçu değil... Özürlü birine vereceklermiş işi!
It's not his fault... it's a handicap person who got the job!
Bütün bu halt onun suçu!
All this shit is his fault!
Yo, hayır, onun suçu değil.
No, no, it's not his fault.
Bu onun suçu değil.
It's not her fault.
Chase ile olanlar onun suçu değildi.
What happened with Chase wasn't his fault.
Belki. Fakat tahminim şu ki, büyük ihtimalle Peter Quick şu anda bir birahanede oturmuş kendi kadar suçlu olan ve onun suçu için cezasını çeken zavallı aptal aşkı için kadeh kaldırıyordur.
But my guess is that Peter Quick is sitting in a public house, at this very moment, toasting his poor silly sweetheart who took the punishment for his crime as well as hers.
O haplari almam onun suçu degil!
It's not his fault that I took those pills!
Kardesim tabii ki bunu istemedi. Çiglik atmaya basladi. Kirmizi elbiseyi istedigini, benim sisko olmamin onun suçu olmadigini söyledi.
She, of course, didn't want to, so she started screaming and said, she wanted the red dress, it's not her fault that I'm so fat.
O hapları içmem onun suçu değil!
It's not his fault that I took those pills!
Bu onun suçu değil.
You know, it's not her fault.
- Bütün bunlar onun suçu mu?
- All this is his fault?
Bu onun suçu değil.
It's not his fault.
Ben yaparken izliyorsa yüzüne geleceği de biliyor demektir. Biliyor... Onun suçu.
If she's watching, she's gonna get a face full of cum, she knows that by now.
Nine, bu onun suçu değil.
Grandma, It's not his fault.
Ve Buddy orada öylece oturuyordu, sanki bunların hiçbiri onun suçu değilmiş de, neler döndüğünü bilmiyormuş gibi.
And there's Buddy just sitting there, like... none of this is his fault, he doesn't know what's going on.
Onun suçu değil.
It's not her fault.
Hepsi onun suçu. " diye yanıtladım.
It's all her fault. "
Onun suçu değildi.
We, it's not his fault.
Haydi! - Koçun burada olması onun suçu.
It's his fault Coach is in here!
- Belki onun suçu değildi.
- Maybe not even his fault, right?
Bense öldüm, ve hepsi onun suçu.
And I'm dead and it's all his fault.
- Yani, diyorsun ki hepsi onun suçu.
- So, you're saying this is his fault.
Peki neden onun suçu olduğuna inanıyorsunuz?
And why do you believe he was at fault?
Her ne oldu zannediyorsan, bu onun suçu değil!
Whatever you think happened, it was not her fault!
Burada olmamız onun suçu, değil mi?
It's her fault we're here, right?
Neden bunu farketmemek onun suçu olsun ki?
Wait, why is it his fault for not noticing?
Onun suçu değil.
This isn't her fault.
Polisler bir kere suçu atmaya çalıştı onun için.
Cops already tried to lay that on me.
Onun bir suçu yok.
It's not his fault.
Lemon, sadece suçu onun üstüne yıkabileceğin bir çalışan bulmaya ihtiyacın var.
Lemon, you just have to find a subordinate you can push the blame onto.
- Onun bir suçu yok.
- He didn't do anything.
Görüyorsun bana şantaj yapmaya çalışıyor. Suçu onun üstüne atalım.
Would you say, he's trying to blackmail me and pin it all on him.
Onun bir suçu yok.
- Come on. It wasn't his fault.
Onun yerine suçu üzerine almak yerine polis soruşturmasında doğruları söyleyebilirdin.
While giving yourself up in her stead... even you might break under police interrogation and spill the truth.
Onun ne suçu var?
What has he done?
Suçu önce Betsy'nin üzerine yıktın, onun mazereti doğrulandığında da Bustamante üzerine oynadın.
You set up Betsy first, and when she alibis out, you had Bustamante there to take the fall.
Onun bir suçu kabahati yok.
She's done nothing wrong.
Bu adam Mary Stacey ile ortak olup onun ölümünü düzenleyip, suçu müvekkilimin üzerine atıp böylece kendi hayat sigortasını alabilecek.
Who we believe colluded with Mary Stacey to fake her own death, frame my client, so that she could cash in her own life insurance policy.
Onun suçu değil.
You can't blame him.
Ben suçu ona attım sadece... onu neden öldürmek isteyeyim ki, ben onun içeri girmesini istemiştim.
I just framed the guy- - why would I want him dead ; I wanted him in jail.
Suçu onun üzerine atacağız.
We're going to put the frame on him.
onun suçu değildi 17
onun suçu değil 25
suçum ne 18
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onun neyi var 30
onun için 179
onun yerine 89
onun da 23
onun adı 76
onun suçu değil 25
suçum ne 18
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onun neyi var 30
onun için 179
onun yerine 89
onun da 23
onun adı 76
onun babası 21
onun gibi bir şey 154
onun mu 44
onun yüzünden 27
onun nesi var 154
onun adı neydi 18
onun için endişeleniyorum 35
onun gibi 58
onun sorunu ne 32
onun dışında 36
onun gibi bir şey 154
onun mu 44
onun yüzünden 27
onun nesi var 154
onun adı neydi 18
onun için endişeleniyorum 35
onun gibi 58
onun sorunu ne 32
onun dışında 36