Silah yok tradutor Inglês
2,685 parallel translation
Silah yok, Ama burda 3 kurşun, bir mahkeme celbi, bir cep telefonu, ve adamın kimliği var. Steven Hirschbaum.
No guns, but I got three casings, a subpoena, a cellphone, and an I.D. belonging to a Steven Hirschbaum.
Üzerinde hiç silah yok.
He didn't have a gun on him.
- Silah yok.
- No gun.
Silah yok.
No gun.
Öyle bir silah yok...
There is no weapon that...
Silah yok üstümde.
I'm not carrying.
Silah yok dedi ama...
It's not a gun call, but...
İkinizin adına da kayıtlı bir silah yok ama, bayan.
Well, you see, there was nothing registered in either of your names, ma'am.
- Hayır, silah yok!
No weapons!
Telsiz yok, silah yok.
No radio, no weapons.
- Ve yanında silahın bile yok.
And you're not even armed.
Benim servetim olan herşeyi yok ettin! Silah, para vs...
You have destroyed everything like my wealth, weapons etc...
Ne var ne yok? - Varsayalım ki, yeni evli bir çiftin birbirlerini öldürmelerini engellemeye çalışıyor olsan copunu mu kullanırsın yoksa doğrudan silahını mı çekersin?
Hypothetically speaking, if you were trying to prevent two newly married people from murdering each other, would you use your Baton, or go straight for your gun?
Ne telsiz, ne anahtar ne de silah... Hiçbir şey yok.
No radios, no keys, no weapons on any of them.
- Silahı yok.
- He's not armed.
İçeride silah kaçakçılığını kayıt altına alacak bir adamımız yok. O yüzden, Sons'ı ana hedef haline getirmemiz gerek.
Without someone inside to document the gunrunning, we need to make the Sons the primary RICO target.
Silah sesi duymuyorum, kavga sesleri de yok.
I don't hear any gunshots, and there's no fighting.
Bu bir silah ama kurşun yok.
It's a gun but no bullets.
Evet ama Mikael'in de bir silahı yok mu?
Yeah, but doesn't Mikael have a weapon?
Öldürülebilmelerinin tek yolunu yok ettiler. Yani ağaç bir nevi silah sayılır, bunu zaten biliyoruz.
Okay, so tree equals weapon, sort of, but we already knew that.
Babam öldüğünde ve silahı yok edildiğinde özgürlüğüne kavuşacaksın.
Well, once he's dead and his weapon destroyed, you'll have your freedom.
İyi Seyirler! Silah ateşlendiğine dair bir bulgu yok.
♪ ♪
Bütün gün evdeydim. Silahı yok.
I've been home all day.
At silahını, hemen! Silahım yok.
Drop your gun, now!
Bizimle oyun oynama. Nerede? - Silah ya da maske yok.
Look, hehe clock is ticking on our victim here, okay?
Yok. Silah üstünde parmak izlerini bulmamızı sağlayan Korsak'tı.
Korsak's the one that got us his fingerprints on the weapon.
Bu kez silah ya da bomba yok.
No bomb or gun this time.
Fakat cinayeti reddediyorlar, ve onları cinayete bağlayan ne görgü tanığı ne de bir kanıt var, cinayet silahımız da yok.
Now they're denying the homicide, there is no evidence or witness that links them directly to the shooting, we have no murder weapon.
Silah ve telsiz yok.
So no weapon, no wire.
Ed, silahın yok!
Ed, you need a sidearm.
Silahını indirdi! Artık tehlike yok!
His gun's down, he's not a threat.
- Hayır, ben 22'lik silahım yok dedim.
No, I said I didn't own a.22 pistol.
Charlie'nin ne zaman öldürüldüğünü bilme imkanımız yok, çünkü onu öldüren 22'lik silah sesini kimse duymadı.
We have no way of knowing when Charlie was killed, because nobody heard the.22 gunshot that killed him.
Üzerimde silahım yok, üstelik dışarıda bir ortağı var mı yok mu bilmiyoruz, yani sadece adamı sakin tutmaya çalışalım ve kimse vurulmasın.
I don't have my gun on me, plus we don't know if he has a partner outside, so let's just try to keep him calm and not get anybody shot.
Üzerimde silahım yok.
I don't have my gun on me.
Neden üzerinde silahın yok?
Why would you not have your gun on you?
Üzerimde silah saklayacak bir yer yok.
I really have no place to hide a gun. Not too close an eye, though.
Demek ismin yok. Ama bir silahın var.
Oh, you don't have a name, but you do have... a weapon.
Silah, alet, hiçbir şey yok.
No weapons, no tools, nothing.
İşin aslı, yok edici bir silah icat etmiştim.
Instead, I was, I was creating a weapon of destruction.
Silah yok.
You don't actually think she killed her own brother, do you? No gun.
Ek üretim yapabilecek enerji santrallerine sahipler. Ama nükleer silah üretmek için gerekli plütonyum miktarı yok, öyle mi?
They have power plants that can easily handle additional production not to mention unexpected amount of plutonium required to produce nuclear weapons.
Peder, bu program sokaktan düzinelerce silahı yok etti.
Reverend, this program has gotten dozens of guns off the street.
İçeriye silah alınmasına izin yok.
There's no firearms permitted inside.
Böylesi büyüklükte bir silah kimde olur, hiç bİr fikrim yok.
I have no idea who could even lift a weapon that large.
IBIS'ten bir sonuç çıkmadı ve silahın seri numarası hiçbir veritabanımızda yok.
I got no hit in IBIS, and the serial number on the gun is not in any of our databases.
Ve senin bu silah sesleriyle hiçbir ilgin yok, öyle mi?
And you had nothing to do with those shots that were fired?
Silahım yok.
I don't got a gun.
- Silahım falan yok.
I don't own a gun.
Hastamızın silahı yok. Kendi silah deposu var.
Our patient doesn't own a gun, he owns an arsenal.
- Ve benim silahım yok.
And I don't own a gun.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65