Sonradan tradutor Inglês
4,357 parallel translation
Sonradan anlamış olabilirim, evet.
Well, maybe in hindsight, yeah.
Babanın şeffaflık sözüne dayanarak soruyorum belki de geçen yılki röportajda söylediğin ve sonradan değişen durumu bize açıklamak istersin
Well, in keeping with your father's platform for transparency, perhaps you'd like to comment on the flip-flop from last year's interview.
Aslında, toplumsal standartlarda bu bir yorum ve sonradan görmelerin beklentisi.
Actually, it's a commentary on societal norms and the expectations of the nouveau riche.
Sonradan bulduğum tüm boş bira şişeleri daha büyük arkadaş gruplarıyla mı takılıyor diye beni meraklandırdı.
All the empty beer bottles that I found later made me wonder if she was running with an older crowd.
Tedbirli olalım ki sonradan üzülmeyelim.
Better safe than sorry.
Günlük olay kaydını soracaktım sana ama sonradan kabalık olur diye düşündüm.
I was going to ask about your rap sheet, but I thought that was rude.
Bana 45'lik silahla ilgili doğruyu söylüyor olsan bile silahın daha sonradan eline geçtiğini hayal etmek çok zor değil..
Even if by some remote chance in hell, you are telling me the truth about the.45, it's no stretch to imagine that it came into your possession at a later time.
Belki... Belki sonradan Preston vicdan azabı hissetti.
Maybe he had... maybe he had a pang of conscience.
- Sonradan ekleyeceğiz.
- We'll lay that in later.
Şu "kamilleri" sonradan montajlayamaz mıyız?
Can't we just CGI these suckers in?
Bazı insanlar... buna bu odadaki bir anne de dahil ona bakmamam gerektiğini düşünüyordu. Ama sonradan hayatımda başıma gelen en iyi şeyin o bebek olduğu anlaşıldı.
Some people... including at least one mother in this room... thought I shouldn't even keep her, but she's turned out to be the greatest thing that's ever happened to me.
Aptallığı sonradan işe yarayabilir.
I'm looking forward to a lot of fun from this idiot.
Sonradan fark ettim ki ben hep böyleyim.
And I realized after... I feel that way all the time.
Ve, sonradan Roger DeKoven'la da çalışan o zamanki menajerim bana,... sesimin çocuksu olduğunu söyledi.
And my agent, who I later learned was angling to sign Roger DeKoven, told me my voice was childish.
2. olarak, daha da önemlisi ben bu gruba sonradan katıldım ve ne kadar ürkütücü olduğunu iyi biliyorum.
And B, more importantly, I was the outsider to this group, and I know how frightening that can be.
Sonradan ticaret haline geldi ve...
And then begins to be a business and...
Yani, borcu sonradan ödemesi gereken sizsiniz sonuçta. Ama yedek öğretmensiniz, anlatsanıza nasıl ödeyecektiniz o borçları?
I mean, you're the one who would be left with the debt and, you're a substitute teacher, so explain to me how that was gonna work.
- Sonradan ailesini terk eden.
Who then abandoned the family.
Tabii, sonradan herifin bağlantılı olduğu ortaya çıktı.
Of course, it turns out the prick was connected.
Sonradan fark edersin ki Kazanmak ve kaybetmek hiçte önemli değildir.
And often then you realize winning and losing isn't the point at all.
Sonradan düzenleme yapabiliriz.
We can always edit it out later.
Öyleyse ikiniz de gözlerinize bu damlayı damlatacaksınız. Gözleriniz 24 saat içerisinde kızıla çalarsa elimizdeki bu damla damlatılmadığı sürece sonradan sakinleşseniz dahi oldukları gibi kalacaklar. Eğer giderken kızıla dönerse gözleriniz alışverişe falan girişmeden geri dönün anlaşıldı mı?
I'm going to put this medicine in your eyes. even if you managed to calm down your eyes won't turn back for the remainings hours. you'll have to stop doing the errands and return immediately.
Hayatta olduğumuza göre bizi sonradan öldürmeye kalkmaz.
But he hasn't so he's got no killing intention.
Polisler sonradan cebe indirebilmek için her zaman, az tahminde bulunur. - 40 milyon Dolar.
Cops always estimate low in case they can pocket some.
Başta evet ama sonradan niye düşündüm?
I was, but then I thought, why?
- Sonradan çarpıyormuş.
- It's was, like, a late...
- Sonradan çarpıyormuş.
- It was a late one.
- Sonradan...
- It hit late.
Bugün bize katılacaksın sandım, ama sonradan dönüp gittin.
I thought you were joining us earlier, but I saw you going elsewhere?
Aynen, sonradan üzülmeyelim.
Totally. Better to be safe than sorry.
Hayır. Ama bir yolunu bulup sonradan ödeyeceğim.
I don't, but I can figure out some way to pay you later.
Daha sonradan yapılacak bir mahkemedense şu anda böyle bir olayla uğraşıyor olmaktan endişeleniyorum.
I'm less worried about a trial in a year's time than I am about the here and now with this.
Ama sonradan gerçek hayat daha ağır bastı.
But then it's like real life took over.
Sonradan dikkatim dağıldı.
I got distracted...
Bir şüpheliyi öldürdükten sonra, polisler sıklıkla sonradan tamamen yanlış olduğu anlaşılan yer ve zaman bildirir.
After killing a suspect, cops often report time lines and geography that proves totally wrong.
Onlar bir ömürlerinde çok fazla katliam görür. Bazen onlar sonradan gelen bu anıları baskılar.
They see so much carnage in one lifetime that sometimes they repress those memories in the next.
Ceset buraya sonradan atılmış.
This body was dumped here.
Buraya gelen ilk kişilerin yatakta kalmasının adil olacağını düşünüyorum ve sonradan gelenlerde ödün verebilir.
I think it's fair that the people who got here first can stay, and the person who doesn't can, you know, compromise.
Bir konuşmayı saklamak ve sonradan suçsuzluğunun kanıtlanması dürüstlüğüne gölge düşürür.
Hiding a conversation and then coming clean about it later tends to get in the way of trust.
- 11'inde bir çocukla düğüne gidecektim ve daha sonradan gidemeyeceğimi öğrenince ona söyledim.
I was supposed to go to a wedding with a guy, and I would have been out on the 11th, and when I found out I was going on, I told him.
Akıllı doğup sonradan mı bozuldun?
Were you born a smarty? Or caught an infection later?
Bu sonradan çıkardığın fiyatları bana uygulayacağını bilseydim sence bir adet almaz mıydım?
If I knew you were gonna stick me with these hidden costs, don't you think I would have just bought one?
Sonradan çıkardığım fiyatlar değil.
It's not a hidden cost.
Tam olarak anladığını sanmıyorum. Uh, bu senin bize para vermeni içeriyor sonradan satılan bir ürün değil.
Uh, this involves you giving us cash, not a product that we would then sell.
Ben de gereken parayı verdim. Asıl yapmamı istediği buydu zaten. Sonradan fotoğraflara bakarım artık.
So, I'll just pay for the wedding, which is all she really wants from me anyway, and I'll look at the pictures later.
- Değerini sonradan anlama 20 / 20.
Hindsight is 20 / 20.
Hayatta karşımıza çıkan şeyler, inandığımız şeyler sonradan nasıl da bambaşka şeylere dönüşüyorlar.
How in life we sometimes believe we're looking at something And then later it turns out to be something different.
Adli tabip de sonradan bıçak ile izleri eşleştirdi.
The medical examiner later matched the blade to the marks.
Sonradan başlayan bahislerin limiti 10 dolar.
Okay, a late-bet limit starts at 10 bucks.
Bu sanki daha önce yaşadığım ama sonradan unuttuğum bir anı gibi.
It's like a memory that's almost there and then it's gone.
Sonradan yavaş yavaş bana aşçılığı öğrettiler.
_.
sonra görüşürüz 1668
sonra 2580
sonraki 111
sonra ne 44
sonra sen 24
sonra gel 22
sonra ne olur 16
sonra konuşuruz 306
sonra gelirim 43
sonra ben 38
sonra 2580
sonraki 111
sonra ne 44
sonra sen 24
sonra gel 22
sonra ne olur 16
sonra konuşuruz 306
sonra gelirim 43
sonra ben 38
sonraki soru 17
sonra da 378
sonraki durak 25
sonra ne oluyor 32
sonra ne oldu 346
sonra dedim ki 21
sonra ne yapacaksın 26
sonra dedi ki 26
sonra ne olacak 126
sonrasında 86
sonra da 378
sonraki durak 25
sonra ne oluyor 32
sonra ne oldu 346
sonra dedim ki 21
sonra ne yapacaksın 26
sonra dedi ki 26
sonra ne olacak 126
sonrasında 86