English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yarın

Yarın tradutor Inglês

115,991 parallel translation
Bu yolculuk yarın içindi.
This trip is all about tomorrow.
Eminim yarın daha iyi olursunuz.
I'm sure tomorrow will be better for you guys.
Yarın iyi olacak.
Tomorrow is gonna be just fine.
Donna iyi de görüşme yarın ve yenilerden kimseyi tanımıyorum.
Donna, that's great. But this meeting is tomorrow and I don't even know these new associates yet.
- Velocity şerefsizi yarın buraya gelip anlaşma yapmak için yalvardığında Ne cevap vereceğimizi düşüneceğim. - Sen ne yapacaksın?
- What are you gonna do?
- Yarın ne diyeceğini buldun mu?
Figure out what we're going to say tomorrow?
O halde endişelenmeyi bırak çünkü yarın kaybetmeyeceğiz, kazanacağız.
Then stop worrying about what we're doing because tomorrow isn't about losing. It's about winning.
Gaz sıkıntısını çözeceğiz ve.. ... yarın 1 alana 1 bedava kampanyasıyla geri döneceğiz.
We'll, uh, we'll get that gas leak fixed up, and we'll be back tomorrow with two-for-one hurricanes.
Ben ölüyüm. Yarını bekleyebilir.
I'm dead, it can wait until tomorrow.
Anne, yarın için yemek yapmaya mı başladın şimdiden?
Mom, you're already cooking for tomorrow?
Yarın seni o sahneden kuşağınla geçerken izleyeceğim. Bir asinin palaskası gibi. Tüm dünyaya "devamsızlık yok, geç kalma yok" diyor.
I will watch you stride across the stage with a sash, like a rebel's bandolier telling the world "No absents, no tardies."
Kendisi dinozorları seviyor ve yarın ikimiz de göz nezlesi olacağız.
He loves dinosaurs, and tomorrow we're both gonna have pink eye.
Yarın sabah ilk iş yola çıkıyoruz.
We'll leave first thing in the morning.
Ama yarın Hope'un doğum günü.
But tomorrow's hope's birthday.
Ona söylemek için yarını bekleyecektim ama artık gerek yok sanırım.
I was waiting till tomorrow to tell her, but I guess I don't have to now.
Yarın sabah uluslararası bir istihbarat soruşturması yapılacak.
There's an international intelligence inquiry tomorrow morning,
Şerifle yarın yine konuşurum.
I'll speak with the sheriff again tomorrow.
Yarın mı?
Tomorrow?
Bak istersen yarın otele bırakabiliıim.
I can drop you at the hotel tomorrow. Huh?
Sultan sen buralan yarın toparlarsın.
Sultan, you can tidy up here tomorrow.
Ben de yarın odamı boşaltıp otele geçeceğim zaten.
I was going to move out to a hotel tomorrow anyway.
Yarın oraya gidip artık bu işte olmadığımızı söyleyeceğim.
I'll go over there tomorrow and tell him we're out.
Kalan yarının yarısının sermayesi yoktu. % 60'ı ise içki sektöründe çalışmak istemediğini fark ederek uyandı.
Half of the other half don't have the capital, and 60 % of the rest of them woke up realizing they don't want to work in the liquor business.
Yarın firmayı terk ederse, 15 dakikada moloz yığınına döneceğimizden bahsetmeme bile gerek yok.
not to mention if she left tomorrow, this firm would be a pile of rubble within 15 minutes.
- Yarından itibaren resmi olarak, firmanın en yeni kıdemli ortağı olduğum için yeni bir ofise ihtiyacım vardı.
- Needed one, because as of tomorrow, i am officially the firm's newest senior partner.
Yarın, törenden sonra.
Tomorrow, after the Ceremony.
Abby'ye söyleyin, yarın boşuna gelmesin.
Tell Abby don't bother coming to school tomorrow.
Abby'ye söyleyin, yarın okulda görüşürüz.
Tell Abby I'll see her at school tomorrow.
Bu kadar çılgınlık yetmiyormuş gibi yarın sahilde aile günü yapacağız.
- Oh. So with all that craziness going on, tomorrow we're taking a family day at the beach.
- Yarın bakarsın.
- Maybe tomorrow's project.
Yarın ebeveynlerimle sahile gidiyorum.
So tomorrow, I'm going to the beach with my parents.
Yarın sahile gitme sebebimiz bu. Gerçi artık yarınki sahil işi iptal olmuşa benziyor.
That's why we're going to the beach tomorrow, although now we're probably not going to the beach tomorrow.
Yarın siz onun ödünü alırken ben de formülü hazırlayacağım.
Tomorrow I'll prep the formula while you two collect her bile.
Yarın benim ya da kocam için uygun değil.
Tomorrow's not great for me or my husband.
Yarın için endişeleniyorum, ya hazır değilsek?
Um, I'm freaking out about tomorrow and what if we're not ready?
Mülakatım yarın.
My hearing's tomorrow.
Yarın karakter ve uygunluk mülakatım olacak. - Benim için konuşmanı rica edecektim.
I got this hearing tomorrow for the Character portion of the Bar, and I wanted to ask if you'd speak for me.
Yangın gece yarısı başladı.
The fire started in the middle of the night.
Silahlanma yarışının ortasındayız.
We're in the middle of an arms race.
Zamanımın yarısını, başıma açtığın boktan şeylere tepki göstererek harcıyorum.
Half the time, I'm reacting to the steaming pile of fart-pebbles you hand me.
- Yarın 12 saniye olur.
- Tomorrow, it will be 12. - No, you don't understand.
May'in triatlon'da yarışmasına yardımı olacağını sanmam. - Mack.
Yeah, well, I doubt it's helping May run a triathlon.
Yaklaşık yarısını.
About half.
Buradaki insanların yarısının kıyafetleri ve bavulları kayboluyor.
Half the people in here are missing clothing, luggage.
Nehrin yarısına gelince beni vuracaksın.
When I'm halfway across, you'll shoot me.
- Saat gece yarısını geçti, Evelyn uyuyor.
Look, it's after midnight. Evelyn's sleeping.
Yanağından içeri girmiş, Yarısı dışarda kalmış, yarısı ağzın içinde.
It had been driven through her cheek so it was half in, half... half out of her mouth.
Ekstazimin diğer yarısını istemediğine emin misin?
Are you sure you don't want the other half of my Molly? It'll relax you.
Davalarımın yarısı, klinikte yaptıklarım gibi olacak. Fakat bu sefer, büyük bir firmanın kaynakları arkamda olacak.
Half of my cases, the kind the clinic does, only this time, with the resources of a big firm behind us.
Orada öğrettikleri şeylerin yarısını bile kullanmayacak. Sen de trigonometriyi hiç umursamazdın.
She's not gonna use half the stuff they teach in there and you never cared about trigonometry.
Büyükannem Jenny bir adamın yarısını yiyip öbür yarısını çöle mi gömdü?
Did Grandma Jenny eat half a man and bury the rest of him in the desert?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]