English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yemek yok

Yemek yok tradutor Inglês

1,373 parallel translation
Ana yemek yok mu?
There's no main course?
Bugün sana yemek yok.
No lunch for you today.
-, Ben yemek yok üzgünüm.
- Sorry, I don't cook.
Anneannelerde yemek yok mu?
No food chez Grams?
O kadar sevimsiz ve düşmanca bir ortam yarattı ki bugün size yeteneklerimizi ortaya koyan bir yemek servis etmemiz mümkün değil. - Yani yemek yok mu?
She is manipulative, vindictive and cruel and she has created an environment so hostile that it is impossible for us to serve today's meal at a level representative of our abilities. "
Herhangi belirgin bir yemek yok mu?
Is there any one food in particular?
- Suyun altında yemek yok, anlaşıldı.
No underwater dining. Got it.
- Tepsinde yemek yok.
- There's no food on your tray.
Solucan yok, soğuk sabahlar yok, konserve şeftali yemek yok.
No worms, no cold mornings, no eating canned peaches.
Bu gece burada yemek yok yemek yok
No eating here tonight, eating here tonight
Bu gece yemek yok Rejimdesin
No eating here tonight, you're on a diet
İki saat daha bir şey yemek yok!
- No food for another two hours!
Bugün sana yemek yok.
There'll be no handouts today.
Acılı yemek yok.
No more chili con carne.
Pastadan önce şeker yemek yok!
"No sugar before pie!"
Sana yemek yok!
Don't count on it!
İçki, sigara ve et yemek yok.
Don't drink, smoke and eat meat
Sana bugün yemek yok.
Skip your meal today.
Yemek yok, görev yok hiç şansın yok.
No food, no mission, you have no chance.
Çiçek yok, yemek yok, gezinti yok.
No flowers, no dinner, no tour of the rectory.
Ameliyattan önce 12 saat yemek yok.
No food 12 hours before surgery.
Yemek yok. Yemeğe anneme gidiyoruz.
IT'S NOT.
Kimi kandırıyorum, yemek yok!
Oh, who am I kidding, there ’ s no food!
Yemek param yok.
I have no money for food.
Yemek yiyebildiğim sürece, benim için sorun yok.
As long as I can eat, I'll be happy.
Herhalde yerine duracak kimse yok... Yemek genelde dışardan hazır gelir.
I guess there's no one to take turns with we usally have meals delivered
- Yemek masasında seks ya da politika konuşmak yok.
- No sex or politics at the dinner table, boo.
- Yemek salonuna giderken paltoya ihtiyacım yok ki.
I don't need it for the dining room.
Oturup yemek yiyecek vakit yok.
HUANG : There's no time for a sit-down lunch.
Yemek yok.
IS THAT ALL?
Yemek yiyecek yer yok.
WE HAVE NO FOOD, WE HAVE NO PLACE TO EAT THE FOOD.
Daha içmek ve fıstık yemek de yok. Kilonu korumalısın.
AND NO MORE DRINKING AND EATING PEANUTS.
Yemek sonrası için okuyacak bir şeyim yok onun için buna "okuma seansı" diyelim.
I have no reading material for my daily, post-lunch... well, let's just call it "reading session."
Kötü yemek, saat dokuzda karartma, kablolu TV yok.
Bad food, lights out by nine and no cable?
Beraber yemek yeriz, parasına Scrabble oynarız ve iki masada da yer yok.
We eat together, we play Scrabble for money... and there's really no room at either table.
Yemek yapmak istiyorsun ama robot olduğun için hiç tat alma duyun yok.
You wish to cook, but as a robot, you have no sense of taste.
- Yemek isteyebileceğin bir şey yok.
- Nothing you'd want to eat.
- Numara falan yok artık, sadece yemek.
- No more lines. Just food.
Yemek yiyebiliyor, boğazında yara izi de yok ama işte havlayamıyor.
And he eats all right, and his throat ain't scarred. But he don't seem to bark.
Eğer bu otel odasında her gün yemek olduğunu biliyorsam ve her gün yemek için kapıyı çalıyorsam ve bana kapıyı açıp içerideki ziyafeti gösteriyorlarsa, etrafa salam saçışlarını gösteriyorlarsa, yani yiyecekleri ziyan ediyorlar, ama bana yiyecek yok diyorlarsa...
If I know that in this hotel room they have food every day, and I'm knocking on the door every day to eat, and they open the door, Iet me see the party, let me see them throwing salami all over, I mean, just throwing food around, but they're telling me there's no food.
Yemek ve giysi alacak param yok.
I have no money to buy food and clothes!
Birşeyim yok.Dün gece yemek yemedimde!
Nothing.
"Spencer Ricks diyor ki,'Yemek ve temizlik yaptığı sürece sorun yok."'
"Spencer Ricks says,'That's fine, as long as she cooks and cleans."'
Hastanede yeterince eleman yok. Hastaların aile yakınları onlarla kalıyor ; onlara yemek yapıyor, temizliklerini yapıyor, çarşaflarını değiştiriyorlar.
Hospital doesn't have enough staff so the patients'family members, they stay with them.
George Washington'ın yemek yemediği, uyumadığı sümkürmediği bir tek yer yok.
Yeah, but the whole town is a historical building. George Washington ate, slept, or blew his nose all over the damn place.
- Benim yemek vaktim yok.
- I don't have a dinnertime, Lorelai.
- Son Yemek'in masasının yarısı yok.
What happened? We're missing half the table for The Last Supper.
Unutma, tatlım, saat altıda Le Petit Bistro da yemek rezervasyonumuz var ve her şey yolunda giderse tatlıyı da "Le İç Çamaşırı Yok" da yiyeceğiz.
Don't forget, honey, we have dinner reservations at 6 : 30 at Le Petit Bistro, and if all goes well, dessert at Le No Underwear.
Para yoksa yemek de yok.
No money, no groceries.
Unutma. Bu gece yarısından sonra bir şey yemek ya da içmek yok.
Remember, nothing to eat or drink after midnight tonight.
Şarhoş yavşağın benim varlığımdan bile haberi yok. Eroin bağımlısı halam akşam yemeğine bize geleceği için, annem Skinny Puppy konserine gitmeme izin vermedi. Yemek?
Drunken bastard doesn't even know I exist, but then he won't let me go to the skinny puppy concert because my heroin addict aunt is coming over for dinner.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]