English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yetersiz

Yetersiz tradutor Inglês

2,803 parallel translation
Glendale'in yetersiz bir yer olduğuna inanmış durumda.
She actually believes Glendale isn't good enough.
Connor, Becker'ı kaybettik, Matt sayıca yetersiz kaldı, hemen bir şeyler yapmalıyız!
Connor, we've lost Becker, Matt's outnumbered, we have to do something now!
Connor, Becker'ı kaybettik, Matt sayıca yetersiz kaldı, hemen bir şeyler yapmalıyız!
'Connor, we've lost Becker. Matt's outnumbered, you have to do something now! '
- Soygun için yetersiz.
So much for robbery.
Onun insani olmayan mükemmelliğinin yanında hepimiz yetersiz kalıyoruz.
We all fall short of his sickening inhuman perfection.
Yöntemlerimiz nedeniyle ben de kendimizi zafer için biraz yetersiz buluyorum.
I've also found that we sometimes fall short of victory because of our methods.
Saha raporları bu sefer yetersiz.
The field reports are inconclusive at this time.
En iyi ihtimalle çoğunuza bir şey hissetmiyorum ama bazılarınızdan bilfiil nefret ediyorum. Ve bunun tek sebebi ya vücut temizliğinizin yetersiz olması ya da rahatsız edici karakterleriniz.
At best, I am ambivalent towards most of you, but some of you, I actively dislike, for no other reason than your poor personal hygiene or your irritating personalities.
Bir haber odasında vakum bile yetersiz kalır.
No such thing as a vacuum, not in a newsroom.
Ne denersem deneyeyim, yetersiz kaldı.
Everything I tried, it all came back inconclusive.
Bayan Sugar maalesef bu konuda da yetersiz kaldı.
Again, I'm afraid Miss Sugar came up rather short.
- Kendini yetersiz mi hissediyorsun?
- Do you feel inadequate?
- Tamamen yetersiz hissediyorum.
- I feel totally inadequate.
Bunun ne kadar yetersiz geldiğini kulağın duyuyor mu senin?
Do you have any idea how inadequate that sounds?
Deliller yetersiz kalınca serbest bırakılmışlar.
The evidence didn't hold up, so they were released.
Takım arkadaşlarımın yetersiz zekalarına rağmen, kazanacak bir yol buldum.
Despite the insufficient intellect of my teammates, I found a way to win!
Ne kadar yetersiz olduğunu bile bilmiyorsun. ama böyle bir öfkeye sahipsin.
You don't think of how much you lack, but have such a temper...
Ben Michel, bu ülkedeki cep telefonu sinyali yetersiz.
This is Michel. There's poor reception here, in the country.
Ben Michel, cep telefonu sinyali yetersiz.
This is Michel. The reception's rather poor.
- Yetersiz.
- You're light.
Yetersiz.
You're light.
Kan ve DNA testleri yetersiz.
The blood and DNA tests came back inconclusive.
- Yetersiz.
- As in "unsatisfactory."
- Ama bu Y'yi "yetersiz" den çok F gibi düşünün.
But don't think of U as in "unsatisfactory." Think of U as in F.
- Yetersiz kalıyorlar.
- There is never enough.
Ordu bile, ölü isyanını geride tutmada yetersiz kalıyor.
Even the army are unable to hold back the revolt of the dead.
Aile arasında yetersiz tuvaletlerin sözü mü olur?
( MURMURING ) What is inadequate toilet facilities between family?
Bir milyonerin başına nasıl gelir bilmem ama maktulün posta kutusunda iki adet "yetersiz kredi" bildirisi buldum.
I don't know how this happens to a millionaire, but I found two "insufficient fund" notices in our vic's mailbox.
"Insufficient Funds" ( Yetersiz Kredi )
"Insufficient Funds."
- Yetersiz kanıt nedeniyle.
Insufficient evidence.
Haklısınız, emeklilik sistemi hayli yetersiz.
... I agree, the pension system is woefully inadequate.
Hayır, hayır, tam zamanı, Dr. Yetersiz sorunsuz bir bacağı kesmek üzere.
No, no, yes, now, because Dr. Incompetence is about to hack off a perfectly good leg.
Takip analiz raporları yetersiz.
Trace-analysis reports were inconclusive.
Gorunuse gore Meg, cephe aliyor. Bu hepimizi yetersiz hissettirecek.
Meg seems to think she's taking some kind of stand here that's gonna make us all feel like we're inadequate.
Gel buraya yetersiz herif.
Come on, you little muppet.
Ebeveyn olarak işim bu, yetersiz hissetmek.
That's my job as a parent, to feel inadequate.
Benim hep yetersiz olduğu mu düşünür.
He just always thought that was enough for me.
Önemsiz ve yetersiz.
- Immaterial and insufficient!
Bunu yapacak olan yetersiz herif sağlam bir aptal olmalı.
A criminal that incompetent would have to be a special brand of idiot.
Evlenme teklifini kabul ettim ama kıskançlığını engellemek için bu yetersiz gibi görünüyor.
I accepted his proposal of marriage, but that seems insufficient to ward off his jealousy.
Bir kadının yetersiz olduğunu kim söylüyor?
Who says a lady can't tackle?
Onlara bakacak kadar para kazanamıyorsan ailenin yetersiz olduğunu nasıl kanıtlayacağız?
So you don't earn enough money to support them, and we'd have to prove your parents incompetent?
- Neden yetersiz motor kullandınız?
Why did you use inefficient motors?
Kalbi genişlemiş ve yetersiz geliyor.
All of you. I would go in with you,
Kiminle tanışsam senin gözünde yetersiz olacak, değil mi?
- Yer ma should apologise. - You're right, Sharon.
- Bütçem yetersiz.
- I'm under budget.
Bir çok çöl sakini için hayat, yetersiz yağmurların etrafında dönüyor.
For most desert dwellers, life revolves around the meagre rains.
Atmosfer yetersiz.
Atmosphere's way too thin.
Veri yetersiz.
The data is inconclusive.
- Benim yerime aldığınız elemanın çalışmaları yetersiz.
Chief Webber, this guy you replaced me with
- İkisi itaatsizlikten, ikisi yetersiz çalışmaktan, üçü de ahlaksızlıktan. - Hangi sebeplerle?
On what grounds?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]