Yürüyüşe çık tradutor Inglês
787 parallel translation
Bir gün biz yürüyüşe çıktık.
One day when we took a walk. Gop tiry tiry boombee ah!
Öğrenci arkadaşlarla yürüyüşe çıkmıştık çok geçmeden arabada oturan bir ejderhayla karşılaştık ormanda sihirli bir göl olduğunu söyledi bize.
Let's see. I was out with some other students on a walking trip... and pretty soon we came to a dragon sitting in an automobile... who told us there was a magic pool in the forest.
- Yürüyüşe çıktık.
- We went walking.
Biz yürüyüşe çıkıyoruz Bayan Faraday.
We're going for a walk, Mrs. Faraday.
Öğrenci arkadaşlarla yürüyüşe çıkmıştık hatırladığım kadarıyla, çok mutluydum.
I was out on a walking trip with some other students... and as I remember it, I was very happy.
Bu açık cezaevinden kurtulup, kırlarda bir yürüyüşe çıkmaktan başka hiçbir şey istemiyorum.
I should like nothing better than to get away from this clearing house of crime. Take a walk in the country.
Kırlarda bir yürüyüşe çıksanız iyi olur, müfettiş.
Better take that walk in the country, Inspector.
- Yürüyüşe çıkıyorum.
- I'm going for a walk.
Çok yürüyüşe çıkardım ve bu kızı hep yanımda götürürdüm, konuşabilmek için.
I used to hike a lot, and I'd always take this girl with me, so I could talk to her.
Bu, parkta yürüyüşe çıkıp çıkmayacağına bağlı.
It all depends on whether he goes walking in the park.
- Hayır, benimle yürüyüşe çıkıyorsun.
- No, you're coming for a walk with me.
Yürüyüşe çık.
Go for a walk.
Yürüyüşe çıkıyorum.
I'm going out for a walk.
Yürüyüşe çıkıyorum.
I'm going for a walk.
- Yani, bir yürüyüşe çık.
In other words, take a walk!
Yürüyüşe çık.
Take a walk!
Hatırlıyor musun... Kardeşin ön için ayrılmadan, o ve arkadaşıyla yürüyüşe çıkmıştık.
Do you remember... before your brother left for the front, we went hiking with him and his friend.
Şimdi, yalnız başına küçük bir yürüyüşe çıkıyorsun.
Down the alley and out on the dock. Me and Bowen will follow.
Nehir kıyısında da yürüyüşe çıkmıyoruz artık hiç.
We never go walking at the river anymore.
Giyindi ve yürüyüşe çıktık.
We went out for a walk.
Zavallı Nutsy uzun bir yürüyüşe çıkıyor.
Poor Nutsy is takin'the long walk.
Güzel bir kızla yürüyüşe çıkmayalı uzun zaman oldu.
It's been a long time since I went walking out with a pretty girl.
Kısa bir yürüyüşe çıkacağım.
I'm going to take a little trip.
Yürüyüşe çıkalım sonra geri döneriz diye düşündük, ama konuşmaya daldık.
We thought we were gonna go for a walk and then we thought we were gonna come back, but we got to talkin'.
Sahilde yürüyüşe çıktık.
We went for a walk down on the beach.
Elaine ve ben yürüyüşe çıktık.
Elaine and I went for a walk.
Akşam yemeğinden sonra yürüyüşe çıkacaksak, yukarı çıkıp temizlenmen gerek, eminim.
And if we're going for a walk after supper, you'll want to go upstairs and wash up, I'm sure.
Seni anlamak için yürüyüşe çıkıyorum.
I'm going for a walk... Be seeing you!
Nehir kenarında yürüyüşe çıkmıştık,..
We took a walk by the river and...
Su başına git. Meydanda otur. Ormanda yürüyüşe çık.
Go down to the water, sit in the square... take a walk in the woods.
"Deniz kenarında yürüyüşe çıkıyorum" nasıl dersin?
And how do you say, "I am going for a walk by the sea today"?
Daha sık yürüyüşe çıkmalıyız.
We ought to go for walks more often.
Ve yürüyüşe çıktık.
And we went for a walk.
Şimdi, ben küçük bir yürüyüşe çıkıp, onu iyice sevmen ve onunla gerçek bir dost olman için zaman tanıyayım.
Now, I'll just go for a little walk and give you some time to love him up and get real friendly with him.
Kahvesini içip giyindi kısa bir yürüyüşe çıktı. "
She had her coffee, dressed went for a brief walk. "
- Martha ve ben yürüyüşe çıkacaktık.
- Martha and I were going for a walk.
Uzun bir yürüyüşe çıkıyorlar.
They're going on a long hike.
Carlos'la yürüyüşe çıkmıştık ve aklına harika bir fikir geidi.
We were just taking a walk and Carlos had the most wonderful, sweetest idea.
Yürüyüşe çıkıyorum.
A walk.
Ben yürüyüşe çıkıyorum.
I'm going out for a walk.
Git, Pierre, yürüyüşe çık.
Go along, Pierre, go for a walk.
- Önemli bir şey yok, yürüyüşe çıkıyorum.
- Nothing important, going for a walk.
Yürüyüşe çıkmamalıydık.
We should not have walked
- Bir yürüyüşe çıkmıştık.
- We went for a walk.
Canım sıkıldı ve yürüyüşe çıktım ama gidecek bir yerim yoktu.
I got bored and went for a walk, but I had nowhere to go to.
Ben yürüyüşe çıkıyorum.
I'm going for a walk.
Hanımım bana bir elbise ve bir valiz vermişti ve şehirde bir yürüyüşe çıkmıştık.
The mistress had given me a dress and a suitcase... and we went for a walk through the city.
"Ormanda yürüyüşe çıkmıştık." "Durmuş ve kemerimden tutmuştun."
"We were walking in the woods and you stopped and held my belt..."
Artık yürüyüşe çıkmayacağız, tamam mı?
No more walks, never again.
Yürüyüşe çıktık.
We went walking.
Yürüyüşe mi, çıkıyorsun?
Gone for a walk?
yürüyüşe çıktım 16
yürüyüşe çıkalım 19
yürüyüşe çıkıyorum 22
yürüyüşe çıkmıştım 20
çıkış 38
çıktı 108
çıkıyor 42
çık dışarı 1147
çıkar 159
çıkın 334
yürüyüşe çıkalım 19
yürüyüşe çıkıyorum 22
yürüyüşe çıkmıştım 20
çıkış 38
çıktı 108
çıkıyor 42
çık dışarı 1147
çıkar 159
çıkın 334
çıktım 33
çikolatalı 25
çıkarın 68
çıkart 35
çıkalım 82
çıkacağım 19
çıkmak 16
çıkıyorum 133
çıkıyorsun 19
çıkardım 26
çikolatalı 25
çıkarın 68
çıkart 35
çıkalım 82
çıkacağım 19
çıkmak 16
çıkıyorum 133
çıkıyorsun 19
çıkardım 26
çikolata 110
çıkartın 17
çıktın 19
çıkmadı 21
çıkarın beni 132
çıkaramıyorum 22
çıkacak 23
çıkmıyor 19
çıkar beni 102
çıkabilir miyim 18
çıkartın 17
çıktın 19
çıkmadı 21
çıkarın beni 132
çıkaramıyorum 22
çıkacak 23
çıkmıyor 19
çıkar beni 102
çıkabilir miyim 18