Çok derin tradutor Inglês
1,509 parallel translation
Onlar kazmaya başladılar mı çok derin kazarlar, o delikten asla çıkamazsınız..
When they dig, they dig so deep you can't get out of that hole
Başınızı döndürürler ceplerinizi temizlerler, sizi zor duruma sokup yok olurlar.. Çalmadıkları bir ruhunuz kalır.. Onlar kazmaya başladılar mı çok derin kazarlar, o delikten asla çıkamazsınız..
Spinning like tops, orchestrating rip-offs... they'll clean your pockets, cock a snook and be off... there ain't a legit soul from who they never stole... and they dig so deep you can't get out that hole
Çok derin, kemiğe kadar gelmiş.
It's deep. To the bone.
Su çok derin Sonia.
The water's very deep, Sonia!
Oğlum, çok derin görünüyor.
Son, this seems to be very deep.
Çok derin değil ama yine de kurtulan var mı?
It's not very deep, but survivors?
Ufak tefek bir adam, çok derin kazmak zorunda değilsin.
He's a little guy, so you don't have to dig so deep.
Çok derin.
That's way to deep.
Çok derin!
It's profound!
Öyle görünüyor ki ; işi yüzünden çektiği acılar çok derin. Sen de bunları yaşamışsındır.
It turns out the pain that she felt as a result of her job was profound, something with which you're familiar.
Tam olarak buz değil de, daha çok derin-dondurmuş.
Well, not exactly. It didn't really freeze him as much as freeze-dry him.
Çok derin yarılmış.
It's a pretty nasty cut.
Çok derin değilse.
- lf it's not too deep.
Çok derin bir gözlem!
Big insight.
Temizlikçi Tina'nın kiracısı Tıp öğrencisi. Çok derin uyuyordu, oradan aldım.
Tina the Cleaner's got this lodger, medical student, and she was fast asleep, so I just took it.
Zihinsel olarak bu savaşı çok derin olarak düşünüyorsun.
You're very deep in thought mentally preparing for the battle.
Öyle görünüyor ki onunla çok derin bir ilişkiniz var.
It appears as though you have a very profound connection with him.
Çok derin.
It's too deep.
Çok derin, Earl.
That's deep, Earl.
- Yara çok derin.
- The wound is deep.
Bu çocuğun içinde çok derin problemleri var.
That kid has some deep-seated problems.
- Adamım, kıçının girintileri çok derin.
- Man, your ass indentation is so deep.
Çok derin.
And deep, very deep.
Bir şeyler hakkında çok derin düşünür, ve kaçınılmaz olarak birine sardırır, fakat sanırım bu kez buna özellikle sardırdı, çünkü öyle önemli bir problem ki.
He thinks very deeply about things and inevitably one is wrapped up, but this time I think he was particularly wrapped up in this, because it was such an important problem.
Amazon çok derin suda kendi yaratıklar gizler ve karanlık, hiçbir kaşifler şimdiye kadarki derinliklerinde nüfuz başarılı olduğunu.
The Amazon hides its creatures in water so deep and dark, that no explorers have ever succeeded in penetrating its depths.
"Getto, bizde çok derin izler bıraktı."
The ghetto left a permanent mark.
Sormak istediğim çok derin sorular vardı.
I had some very, very profound questions that I wanted to ask.
Çok derin.
It's so deep.
Çok derin düşüncelere dalmış gibi görünüyordun.
You looked like you were thinking hard.
Orası çok derin.
It's too deep there.
Evet. Bir tek şey değil, çok derin de değil.
Yeah, not just one thing and not very deep.
Çok derin bir güven eksikliği olmalı.
There must be a deep well of insecurity in there.
Benim gunahlarim, senin gibi tatli bir cocuga bakmak icin cok buyuk ve derin.
My sins are too great and too deep... for me to take care such a sweet child like you.
Efendim, çok dalgınsınız olağandan daha derin.
Sir? You are brooding. More so than usual.
Zaten çok kalın bir derin var.
You've already got thick skin.
İpin Nestor'un asılı olduğu dalda bıraktığı iz onun kilosuna nazaran çok daha derin.
The grooves the rope left in the branch when Nestor was hanging are too deep for his weight.
kayınailesiyle cenazede tartıştı için çok kızgınlaştı. derin sona doğru yaklaştı, Jesseyi zehirledi ve arkabahçeye çitin yanına gömdü.
She gets into a very heated argument with the in-laws at his funeral, goes over the deep end, poisons Jesse and buries him in the backyard near the fence.
Şey bu dünya ile çok yanlış, Aslan vardır olduğunu Sen, derin aşağı, biliyorum.
You know, deep down, that there is something very wrong with this world, Leo.
Çok derin.
This forest, hollow.
Boğazında derin bir kesik var. - Çok kan kaybetti.
Large laceration to the throat.
Ama kalbinde derin bir nefret olduğu çok belli.
But the unshakable animosity that rules your hearts...
Göründüğünden çok daha derin.
I mean, you know, there's so many wonderful ambiguities in it.
Derin denizde bize yeni ve tuhaf gelen o kadar hayvan çok var ki, sanki bambaşka bir dünyada gibiyiz.
He must drink nearly his own bodyweight of energy-rich nectar each day.
Derin deniz balık ağları çok büyük.
As the warm air rises up the volcanoes slopes, it cools and condenses into cloud.
Avlanma çabasının, özellikle çok sert kayalardan oluşan deniz tepeleri etrafında yoğunlaştığı derin denizde ağı kayalardan korumak için tekneyle avlanan balıkçılar ağ üzerine yarım metre çapında çelik küreler koyuyorlar.
The lower slopes of the volcanoes are a living sponge. This well-watered valley is home to a female spectacled bear.
Charles Darwin diğerelerinin kötü, eski ve değişmez olarak gördüğü yerde bugün bile canlılığını koruyan derin okyanus güçlerinin şekillendirdiği çok farklı bir dünya keşfediyordu
Where others had seen it as hellish, ancient and unchanging, Charles Darwin saw a brand new land, made fresh from the depths of the ocean by forces still very alive today right beneath him.
Martılar havada çok hızlılar ve baykuş da derin tünellerinde onları takip etmek için çok büyük Avlanmak için en iyi şansı dışarı çıkan yada içeri girenleri yakalamak
The petrels are too quick in the air and the owl too big to follow them deep inside their tiny tunnels, so its best chance is to grab a bird coming in or out.
Yara gibi aşk da ne kadar derin olursa, Acısı da o kadar çok olur derler.
They say the deeper the love, the more pain the human heart feels.
Bu sırada Harold'ın aklından uçsuz bucaksız derin okyanuslar oluşturacak kadar çok dalgaya denk gelecek kadar bu seslere tanık olduğu geçiyordu.
And when Harold thought about it he listened to enough waves every day to constitute what he imagined to be a deep and endless ocean.
Ölümsüz aşktan çok daha derin.
It's so much deeper than mere mortal love.
Çok derin.
Very deep.
derinden 18
derin 50
derine 26
derinlik 26
derin bir nefes al 74
derin nefes 16
derin nefes al 140
derin uzay dokuz 20
derin nefes alın 33
çok düşüncelisin 96
derin 50
derine 26
derinlik 26
derin bir nefes al 74
derin nefes 16
derin nefes al 140
derin uzay dokuz 20
derin nefes alın 33
çok düşüncelisin 96
çok duygulandım 41
çok doğru 697
çok dikkat et 20
çok düşüncelisiniz 51
çok değerli 25
çok daha iyiyim 55
çok düşündüm 29
çok daha fazlası 28
çok dar 20
çok daha fazla 27
çok doğru 697
çok dikkat et 20
çok düşüncelisiniz 51
çok değerli 25
çok daha iyiyim 55
çok düşündüm 29
çok daha fazlası 28
çok dar 20
çok daha fazla 27