Ama o zaman tradutor Espanhol
6,025 parallel translation
Biliyorum ama o zaman Bitcoin nasıl senin bilgisayarında son buldu?
Lo sé, pero ¿ cómo esta Bitcoin termino en su computadora?
Ama o zaman da gözlerin pörtlemiş gibi gözükür.
Entonces parecerá que tienes los ojos saltones.
Zalim birisiydi ama o zaman görememiştim.
Era un hombre cruel aunque entonces no pude verlo.
- Ama o zaman seni göremem ki.
Pero entonces no voy a poder verte.
Bütçede daha yüksek bir gelir gösterebiliriz. Ama o zaman zaman yedek akçe miktarını da arttırmamız gerekir. Bunun iyi bir yöntem olduğunu sanmıyorum.
Podríamos incluir más ingresos, pero entonces estaríamos incluyendo una contingencia mucho más grande, que no estoy segura de que sea un mensaje brillante.
- Ama o zaman...
Pero...
Gidebilirim, ama o zaman beklediğin cevapları alamazsın.
Puedo marcharme, pero nunca tendrás las respuestas que estás buscando.
Oglunuz ile iliskimin kisa oldugunu biliyorum ama o zaman içerisinde Danny'nin ahlakli, merhametli ve iyi ruhlu biri oldugu açikti.
Sé que mi relación con tu hijo fue breve, pero en ese momento, me quedó muy claro que Danny era muy compasivo, honesto y bueno.
- Ama o zaman yalan söylemiş olurum.
- Pero eso sería mentir.
Ama o zaman Nicki hareketi benim verdiğimi nasıl öğrenecek?
¿ Pero entonces como sabrá Nicki que yo te di el movimiento?
Ama o zaman da hala birinin bu kostümü giyip tırmanmasına ihtiyacımız olacak.
Pero aún necesitaríamos a alguien que se ponga el traje y escale el muro.
O açıdan da bakabilirsin ama demek istediğim her ne olursa olsun, yeni bir ev almak için uygun bir zaman değil.
Bueno, quizá tu quieres verlo así, pero la cuestión es, que por otra parte, no es realmente una buena época para ampliar la hipoteca.
Ama madem böyle istiyor, neden yapmıyorsun o zaman?
Pero si es lo que quiere, ¿ por qué no lo haces y ya?
İşler epey değişir o zaman, ama yazın çocukları İspanya'ya götürmeyi düşünüyorduk.
Bueno, eso cambiaría mucho las cosas.
O zaman bana bir tane hastane bul. Ama burada olmasın.
Entonces me encontrarás uno en algún lugar fuera de la red.
"Anlıyor değilim ama madem böyle birisin o zaman sakın bundan utanayım deme."
"No lo entiendo, pero si es quien eres, ni se te ocurra avergonzarte de ello".
Ben her zaman bir ucubeydim ama o, olduğum şey için gurur duymamı sağladı benim.
Siempre he sido un monstruo, pero me ha hecho sentirme orgullosa de lo que era.
Ama o sadece üç haftalık. Artan merakın anlamı... tehlikelerle yüzleşme zamanı yakın demektir.
Pero este pequeño, con apenas tres semanas de vida e impulsado por la curiosidad, está a punto de enfrentarse a ellos.
Onlara benim hayatimi almalari icin yalvardim ama... o daha sadece bir cocuktu / / önunde cok uzun zaman vardi
Les rogué que tomar mi vida, pero... Ella era sólo un niño, tenía tanta vida por delante.
Sizinle birlikte Sonsuzluk Çayırı'na gelemem çünkü o zaman ipucunu benden aldığınızı anlarlar. Ama hatırladığım kadarıyla tesisin bir haritasını çizdim.
No puedo acompañarlos porque Eternal Meadows sabrá quién habló, pero hice un plano de sus instalaciones lo mejor que pude.
İlk başta, hayatımın yarısını burada harcadığım için garipseyeceğini düşündüm ama şimdi o kadar zaman geçti ki bir şey saklıyormuşum gibi gelecek.
Al principio, pensé que lo encontraría raro ya que paso media vida aquí, y ahora pienso que he esperado tanto tiempo que parece que esté intentando esconder algo.
Ayrıldığımızdan bu yana, bakarsan o kadar da uzun zaman olmadı ama, nişanlandığımı benden duymanı istedim, başkasından değil.
Entonces, desde que terminamos Al parecer, no hace mucho, Yo quería que supieras que estaba comprometido, por mi, no por alguien más.
Branch'ı çocukluğumuzdan beri tanırım, O bir Connally, yani her zaman öfkeli birisi, ama bundan hiç haberim yoktu.
Poder y eran niños, ya que he conocido y él es el salto de Connally siempre ha tenido a los estribos, pero yo no tenía ni idea.
Hayır. Ama eğer protesto edersen ve yıllar geçtikte daha çok protesto olursa, o zaman belki de kutsal kurallarını değiştirebilirler.
No, pero si protesta y con los años, más y más gente protesta, quizá ellos podrían cambiar esas reglas.
Bilmeme gerek yoktu ama peki o zaman.
No tenía que saber eso, pero, está bien.
Ama bir mahkûm kendisi talep ederse o zaman kabul edecekler mi diye sunmak durumundayım.
Pero si el pedido lo hace el mismo recluso, estoy obligado a elevar la solicitud.
Ama o ne zaman olur bilemem.
Nunca sabes cuando va a ser, ¿ me entiende?
Ama müşterilerle uğraşamazsan ya da sıkılıp istifa edersen o zaman yine eleman sıkıntısı çekeriz ve ben tüm bunları yine yaşarım.
Pero si no puedes tratar con los clientes... o te aburres y te vas... estaremos cortos de personal... y tendré que pasar por todo esto otra vez.
Anneni kurtaralım mı? Kurtarabiliriz ama dersini almış sayılmaz o zaman.
¿ Deberíamos rescatar a tu madre? Podríamos, pero entonces nunca aprendería la lección.
Tüm bu zaman boyunca onunla oynadığını sandın ama o seninle oynuyordu.
Todo este tiempo... pensabas que estabas jugando con ella... pero ella jugando contigo.
Ama uzun zaman önce tanıdığım bir benlik de var ki, o da burada.
Pero el mismo que era hace mucho tiempo... Está aquí, también.
O zaman farkına varmamıştım ama şimdi düşününce,... ne olacağını sanki önceden hissetmiş.
No lo sabía entonces pero pensando en ello ahora... era como si supiéramos lo que iba a suceder.
Ama eğer cennet iyi insanlar içinse o zaman cennettedir.
Pero si el cielo es para la gente que hizo el bien, entonces estará ahí.
Ama... Ama o... Babasına vahşi şekilde saldırdığı zaman da sevgi çemberinde olduğu bir salonda değilmiydi?
¿ Pero... no estaba... en un gimnasio, rodeado de una familia, cuando... agredió brutalmente a su padre?
Yani, demek istediğim, ne zaman müsaitsen o zaman sevişirler ama parasını ödemen gerek.
Es decir... que follarán contigo cuando te venga bien, pero tienes que pagar.
Çocuklarla aran hiçbir zaman iyi değildi. Ama hoşuna gitsin, gitmesin vampirler sizin yüzünüzden varlar.
Nunca fuiste bueno con los niños pero, te guste o no, los vampiros existen gracias a ustedes.
Kendim savunayım o zaman, ABD hükümetini yargılama fırsatım olmadı, ama sorun yok.
Cuando me defendí a mí mismo, no conseguí meter al gobierno de los Estados Unidos a juicio, pero me fue bien.
O zaman yanlış anlama ama niye geldin?
Entonces no te tomes esto a mal pero, ¿ por qué estás aquí?
O zaman Kyle doğrudan bana gelebilirdin. Ama öyle yapsan bir kazancın olmazdı, değil mi?
Entonces, Kyle, podrías haber venido a mi directamente, pero hacer eso no te hubiese beneficiado políticamente.
Ama o, hapisteki zamanını doldurdu.
Pero cumplió su pena.
Ama bunca zaman yanında bir hasat kızı ya da Mikaelson cadısı yoktu.
Bueno, hace siglos, no tenías una chica de la cosecha o una bruja Mikaelson.
Ve o zaman, onlar hakkında hiçbir şey bilmiyordum, ama... Lina'nın arkadaşları, onu yüzüstü bırakacaklardı.
Y no los conocía en ese entonces, pero... los amigos de Lina la iban a decepcionar.
O zaman şu kullandığın ama kimsenin görmesini istemediğin haplarından bahset.
Todo el rato que no quieres que vea nadie.
- Ama o konuda adım atmadı, o zaman... -... asıl soru bunu yapacağını kim biliyordu?
Pero él no se había movido en eso, así que... la pregunta real es, ¿ quién sabía?
Ama Martin Houston'dan Gates'i aradığında o zaman diliminde Irak'ta olduğunu sanıyordu.
Pero cuando Martin llamó a Gates desde Houston, él dijo que pensaba que estuvo en Irak
O zaman kurarız ve patlayana kadar da yeterince uzaklaşmış oluruz. Göremeyeceğimiz kadar uzakta değil ama.
Podemos detonarlo en ese momento, asegurándonos de estar en el espacio cuando explote, pero no tan lejos como para no poder verlo.
Sana söylerdim ama suç ortağım olurdun o zaman.
Te lo diría, pero entonces serías cómplice de mi crimen.
Zaman zaman düşman olduk biliyorum ama... O kasaba ile felaketin arasında duran kişiydi.
Quizá en ciertos momentos fuimos enemigos, pero a menudo él era lo único que evitaba que en este pueblo ocurriera un desastre.
Sonuçta bulacağım ama o kadar zamanımız yok.
Con tiempo, podré, pero no lo tenemos.
O zaman çok yaşlıydı ama bu imza gerçek, baskı değil.
Estaba muy viejo entonces, pero es una firma real, no es un sello.
Her zaman affedeceğim, güveneceğim, asla ama asla yalan söylemeyeceğim tek adam o.
Es el hombre que siempre perdonaré, en el que siempre confiaré, al que nunca, nunca, mentiría.
ama o zamana kadar 18
ama oldu 35
ama öldü 33
ama orada 22
ama olsun 39
ama o 292
ama onu seviyorum 24
ama ona 20
ama onlar 41
ama olmaz 38
ama oldu 35
ama öldü 33
ama orada 22
ama olsun 39
ama o 292
ama onu seviyorum 24
ama ona 20
ama onlar 41
ama olmaz 38
ama onun 17
ama olmuyor 24
ama olamaz 19
ama olabilir 19
ama öyle 102
ama önce 166
ama o benim 18
ama olacak 26
ama olmadı 51
ama önemli değil 67
ama olmuyor 24
ama olamaz 19
ama olabilir 19
ama öyle 102
ama önce 166
ama o benim 18
ama olacak 26
ama olmadı 51
ama önemli değil 67