Ayrılmak mı tradutor Espanhol
1,023 parallel translation
Benden ayrılmak mı istiyorsun?
¿ Quieres abandonarme?
Ayrılmak mı istiyorsun Ethan?
¿ Quieres abandonar, Ethan?
Benden ayrılmak mı istiyorsun?
¿ Quieres dejarme?
- Ayrılmak mı?
- ¿ La separación?
- Ayrılmak mı?
- ¿ Irnos?
Şimdi burda mı kalmak istiyorsun yoksa burdan ayrılmak mı?
¿ Quiere irse y volver con él?
Ayrılmak mı istiyorsun?
¿ Quieres marcharte?
Ayrılmak mı istiyorsun?
¿ Cómo te vas a separar?
İstediğin benden ayrılmak mı?
¿ Que quieres dejarme?
- Ayrılmak mı?
- ¿ Irme?
- Ayrılmak mı?
- ¿ Me dejas?
- İngiltere'den ayrılmak mı?
- ¿ Irse de Inglaterra?
- Ayrılmak mı?
¿ "Partir"?
Bizden ayrılmak mı istiyorsun gringo?
Querías dejarnos, gringo.
- Ayrılmak mı? Spock, ciddi olamazsın.
No hablará en serio, ¿ verdad?
Fransa'dan ayrılmak zorunda kalınca çok ağlamıştım. Hatırladın mı?
¿ Recuerdas lo que lloré cuando nos fuimos de Francia?
Konuşacağımız o kadar şey varken, ne yazık ki, çabucak ayrılmak zorundasın.
Es una lástima que tenga que salir corriendo cuando hay tantas cosas que podríamos haber discutido.
Kalbimde büyük bir acıyla yılandan ayrılmak zorunda kaldım.
Fui obligado a separarme de ella, con gran dolor en mi corazón.
Ayrılmak, hatırladığım en güzel şey.
Lo que más recuerdo es la partida.
Sonra küçüklüğümde evden ayrılmak istediğimi hatırlarım.
Pero entonces recuerdo y deseo marcharme a casa.
İki hafta içinde ayrılmak zorundayım.
Ha reservado mi billete, debo irme dentro de dos semanas.
Yoldaşlarım, şehrimizden ayrılmak zorunda kaldığımız bu zor ve nihai saatte sizlerin sakin, organize ve disiplinli olmanızı istiyoruz.
Camaradas, en esta hora difícil y decisiva en que dejamos nuestra ciudad, os llamamos a la calma, a la organización y a la disciplina.
Güney Rampart Caddesi'ndeki rehinci açılmak üzeredir... Oraya gidip gitarımı rehinden kurtaracağım. Sonra da bu şehirden gidiş o gidiş hemen ayrılacağım.
Es casi la hora de que abran la casa de empeños de la calle South Rampart... y voy a ir allí para recuperar mi guitarra... y voy a abandonar esta ciudad... me iré para siempre.
Başka ayrılmak isteyen var mı? Şimdi!
¿ Quién más quiere renunciar?
Adadaki tüm siyahları işe alırsak yaşlı kadının köşeye sıkışacağını ve adadan ayrılmak zorunda kalacağını düşünüyorsun sanırım.
Supongo que piensa que sacando de la isla a los negros, la vieja acabará yéndose también, ¿ no es eso?
Ama çığlıkların insanları çekti ve derhal oradan ayrılmak zorunda kaldım.
Luego, muy a mi pesar, Helen, habría tenido que ir detrás de usted.
Sabah erkenden buradan ayrılmak zorundayım.
Debo partir por la mañana.
Pinerolo'daydım, tümeninim önündeydim ve ayrılmak üzereydik.
Estaba en Pinerolo salía para el frente con mi regimiento.
Pekala, bakacağım. Bir balıkçı atılmak için tehlikeye ayrılıyor yuvasından. Ve veda ediyor karısına.
¡ Está bien! Adiós - dice a su esposa morena.
Sizi eğitime sokacağımız süre içerisinde Rickson'ın ekibinden ayrılmak ister misiniz?
¿ Le gustaría ser transferido de la tripulación del Capitán Rickson mientras perfecciona su entrenamiento?
Eğer ayrılmak istiyorsanız, hakkımı helal ettim.
Si queréis iros, podéis hacerlo.
Ben 5 yaşımdayken babamdan ayrılmak zorunda kalmışım.
Yo fuí separado de mi papá cuando tenía cinco años.
Kyoto'dan ayrılmak zorunda mısın?
¿ Debes dejar Kioto?
- Ayrılmak mı?
- ¿ A despedirte?
Buradan ayrılmak zorundayım.
Tengo que irme de aquí.
Ayrılmak üzere olduğunu bilseydim, burs fonundan asla kaçmazdım.
De haber sabido que te ibas, no aceptaba lo del fondo para becas.
Her neyse, ve amacı ne olursa olsun sanırım buradan ayrılmak tamamıyla bize kalmış.
En fin y sea cual sea su objetivo creo que sería aconsejable que todos nos fuéramos de inmediato.
Hey, Kim ayrılmak istiyormuş, bayım?
¡ Oigan! ¿ Quién quiere irse, hombre?
Elbette, Ayrılmak zorundayım günün birinde.
Desde luego, algún día me tendré que marchar.
Bir keresinde ondan ayrılmak istedim ama beceremedim, ben de onunla kaldım.
Pensé abandonarla una vez, pero ha funcionado tan bien que me he quedado.
Bir görev için ayrılmak zorundayım. Korkarım bunu bensiz yapmak zorundasın.
Tengo que partir en una misión, tendrás que hacerlo sin mí.
Zavallı kadın bu ayaktakımı oradayken evden ayrılmak utanç verici olmuştur.
La pobre mujer no sale de casa por vergüenza y aquel canalla...
2 Kasım'da Los Angeles'tan ayrılmak için bilet aldığımı hatırlıyorum. Çünkü 4 Kasım'da...
Recuerdo que compré unos billetes... para irme de Los Ángeles el 2 de noviembre, porque el 4 de noviembre...
Ama şimdi kasabadan ayrılmak zorundayım.
Te dejo tus $ 50.000.
Yanınızdan ayrılmak zorundayım.
Debo abandonarlos.
Kustum ve ayrılmak zorunda kaldım.
Casi vomité y tuve que irme.
Birazdan ayrılmak zorunda olacağım.
Pronto tendremos que irnos.
Birazdan ayrılmak zorunda olacağım.
Pronto deberé partir según sus instrucciones.
Evden ayrılmak için göze aldığım fedakarlık... uzun ve zorlu yolculuk, tamamen meteliksiz oluşum... geldiğim yerde benzer bir iş bulmamın imkansızlığı... ve nihayet nişanlım, ki kendisi buralıdır.
el sacrificio que hice al marcharme de casa, el viaje largo y difícil, mi carencia de recursos, la imposibilidad de encontrar ahora un trabajo igual en mi país, y finalmente mi novia, que es de aquí.
En çok canımı sıkan şey arkadaşlarından ayrılmak çocukları babalarını kaybetmekten daha çok üzmüş gibiydi.
Me preocupaba que a los niños les molestara más dejar a sus amigos de Seattle que perder a su papá.
Neden ayrılmak zorundayım ki?
¿ Por qué debo dejarlo?