Beyaz mı tradutor Espanhol
4,694 parallel translation
Kırmızı veya beyaz mı? Neyin kırmızısı ve beyazı?
- ¿ Qué?
Gergedanın siyah mı yoksa beyaz mı olduğuna göre değişir.
Depende de qué le dijiste. ¿ El rinoceronte era blanco o negro?
Mavi olarak mı beyaz mı?
En el azul o el blanco?
Kocası beyaz mıymış?
- ¿ Su esposo era blanco?
Eskiden doğru anlamış mıyım, o alışveriş merkezi mavi miydi beyaz mıydı diye eşime sorardım.
Solía preguntarle a mi marido si yo estaba en lo cierto. Si ese centro comercial era azul o blanco.
- Söylesene bir sonraki karın beyaz mı olacak yoksa Asyalı mı?
- Dime algo. Tu próxima esposa, ¿ será blanca o asiática?
- Kırmızı mı beyaz mı?
- ¿ Rojo o blanco? Blanco.
O kız beyaz t-shirtü ile arkandan geliyor, Bu hayat için yer ayırttım!
La chica viene detrás de ti en camiseta blanca la estoy reservado para esta vida.
FOX News'ten VH1'deki reality show'a kitlesel medya beyaz ırkın bizim hakkımızda ne düşündüğünü netleştiriyor.
Medios de comunicación masiva... desde Fox News a Reality T.V. en VH1... deja en claro lo que los blancos piensan de nosotros.
Odadaki siyahi halkı temsilen, yerini aldığımız tüm daha yetenekli beyaz öğrencilerden özür dilerim.
En nombre de todas los personas de color en esta sala... Les pido disculpas a todos los estudiantes blancos mejor calificados... cuyo lugar ocupamos.
- Seni lanet olası Zamunda'ya geri götürecek beyaz atlı prensin olamadığım için üzgünüm.
Siento no ser tu príncipe rubio en un caballo negro... para llevarte a Zumunda.
Sıkıcılığınızdan, tesadüfi ırkçılığın Beyaz Ekmek'inden yorulup bir sürtük size tepeden bakmadan bir godoşun getirdiği Henny'i yudumlamak mı istiyorsunuz?
¿ Estás cansado de tu monótona existencia... de racismo accidental... y deseas beber licor de tu copón... sin que una perra te mire con desaprobación?
Öğrenciler ve aileler, bu beyaz adamı ve bu siyahi kızı görüp birlikte ne yaptığımızı merak ederdi.
Los estudiantes y los padres... veían a este hombre blanco... y a esta niña negra... y se preguntaban qué hacíamos juntos.
Beyaz tenli, 180 cm boyunda, 30-35 yaşlarında, kumral ve sakallı biri.
Hombre caucásico, 1,80 m. 30-35, cabello castaño, con barba.
Beyaz ya da siyah mı?
Blanca o quizás negro
Meksika Körfezinde kendimi suya bırakacaktım... büyük beyaz köpekbalıklarına yemek olacaktım.
Me iba a ahogar en el Golfo de México y ser la cena de los tiburones blancos.
Kırmızıyı mı istersin beyazı mı?
¿ Quiere las rojas o las blancas?
Tabii ağaçlı bir yolda güzel bir hanım ve beyaz bir kanişle gezintiye çıkmaya benzemez fakat buna zafiyet denir ve biz de bundan ekmek yiyeceğiz.
Nadie dice que sea un paseo por el campo con una mujer hermosa y un perrito blanco pero tiene lo que uno llamaría "vulnerabilidad" y eso es lo que nos interesa.
Beyaz Aygır arayacağım.
Voy a llamar al semental negro.
Çok fazla şekerin yanında işlenmiş nişasta da zararlı beyaz ekmek, beyaz pirinç patates ürünleri, ve hazır mısır gevrekleri sindirim kanalında anında glikoza dönüşüyor.
No se trata sólo del exceso de azúcares. Pero los almidones procesados, también. El pan blanco, arroz blanco, productos de patata, cereales para el desayuno, se digieren en glucosa, literalmente, en un instante en el tracto digestivo.
"Katolik olmamam mı, beyaz olmamam mı sorun?"
¿ No católicos, o no blancos? "
Güzel beyaz kızım, Molly'e.
Para mi hermosa hija blanca, Molly.
Apollo'yu salladıktan sonra ise beyaz şeytana hak ettiğini düşündüğüm kadar para sayarım.
Cuando causemos sensación en el Apollo, le daré algo de dinero al demonio blanco, lo que yo crea que merece.
Beyaz mı kırmızı mı?
¿ Es blanco o tinto?
Beyaz bir sayfa açarım.
Podría empezar de nuevo.
Yıldırım Harekatı Beyaz, burası Kızıl Lider Köpek.
Perro Rojo Jefe a Relámpago Blanco. Briar Grove es un 47.
Benim laboratuvarda aldığım beyaz hap ile sizin aldığınız tamamen aynı şeyler.
La pastilla blanca que tomé del laboratorio... y las que toma usted, son exactamente iguales.
Büyük Afro saçlarımız yok, ve kısacık şortlar ile kırmızı, beyaz, mavi renkli top ile oynamıyoruz.
No tenemos enormes peinados afros ni jugamos con pelotas rojas, blancas y azules. En pantaloncitos cortos.
Beyaz bir kadınla, beyaz bir erkek aradığımızı biliyoruz.
Sabemos que estamos buscando - a un hombre y una mujer caucásicos.
Dünkü vahşi metro saldırısına geri dönecek olursak, Beyaz Saray bir bildiri yayınladı. Başkan, New York'daki olayları yakından takip ettiğini, ve bütün dualarımızın bu trajediden etkilenen ailelerle olduğunu söyledi.
Como consecuencia del brutal atentado de ayer en el metro la Casa Blanca ha convocado una rueda de prensa para decir que el presidente está siguiendo los hechos de Nueva York y que sus pensamientos y plegarias están con las familias
Diyorum ki, diyorum ki bu garayla işler yürümezse, kendime bir beyaz erkek bulacağım.
Solo digo... Solo digo... que si no funciona con este negro, me conseguiré un novio blanco.
Beyaz ve bronz karışımı.
Un remolino pálido y moreno.
Beyaz adamın bakışlarından hiç hoşlanmadım.
No me ha gustado nada la arrogancia del blanco...
Ben de ırkçı değilim ama kızımın Avrupalı beyaz bir Fransızla... - Evlendiğini görmeyi arzu ederdim.
- Yo tampoco soy racista, y habría preferido que mi hija se casase con un blanco europeo francés.
Lütfen! Onlar beyaz! - Aman Tanrım!
- ¡ Por favor, son blancos!
Bana üç beyaz kişi daha lazım.
Necesito a tres blancos más.
İleri tetkiklere göre, adamım bu beyaz sürtük bir, belki de iki haftadır ölü gibi kokuyor.
Haciendo un examen más exhaustivo, negro esta perra blanca huele como si llevara muerta una semana. Tal vez dos.
Beyaz şaraba ihtiyacımız var.
Necesitamos el vino blanco.
Ama burada olay siyah ya da beyaz olmak değil, tamam mı?
No se trata de blancos o negros.
- Mor ve beyazından var mı?
- ¿ Tienes las moradas y blancas?
Bornoz giymiş birkaç beyaz adamın amcıklarımızı yasalaştırmaya çalıştığını ataerkil bir toplumda yaşıyoruz.
¡ Maldición! Ya vivimos en una sociedad patriarcal donde un par de raros y viejos hombres blancos legislan nuestras vaginas.
Beyaz Saray mı?
La Casa Blanca?
Hayır, yapma, beyaz erkeklerle çıkmayı bıraktım.
¿ Y Jeff, el amigo de Jim? No. Vamos.
Oh, çünkü beyazım.
Porque soy blanco,
Dan, Beyaz Saray'a mı koşturdun?
Dan, ¿ te fuiste corriendo para volver a la Casa Blanca?
Kendimi senin o koca, harika, şişman ve beyaz vücudundan alıkoyamadığım zaman...
Cuando no puedo meterme en... en tu grande, precioso, gordo y blanco cuerpo.
İkinci ligdeki son maçımız Quebec Mounties'e karşıydı. Beyaz kardeşler beni sıkıştırıp dizimi kırdılar.
En mi último partido en las ligas menores con los Quebec Mounties unos hermanos blanquitos me empujaron por la espalda contra la valla y me destrocé la rodilla.
Tarlalar ve mısır vardır... ve kendi çıkarları için oy vermeyen bir ton boktan beyaz vardır.
Hay llanuras y maíz... y una puta tonelada de gente blanca que no vota lo que más le conviene.
Şu siyah beyaz giysilere kusacağım.
Estoy harto de esos chalecos blancos y grises.
Beyaz arkadaşım olarak geleceksin tabii ki.
DIOS, NO. USTED es sin duda alguna como mi amigo BLANCO.
Haftaya Gezgin Wallace yıldızımızla tanışmak için Büyük Beyaz Kuzey'e seyahat edecek.
La próxima semana, Wallace se va de viaje a el Gran Norte Blanco a encontrarse con una estrella.