English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ D ] / Dua mı

Dua mı tradutor Espanhol

2,336 parallel translation
Mark, dua mı ediyorsun?
¿ Estás rezando?
İş için dua mı ediyorsun?
¿ Pidiendo trabajo?
Dua mı ediyorsun?
- ¿ Estás rezando?
Dua mı? Evet. Tam olarak ne için dua etmemiz gerekiyor?
Orar, claro. ¿ por qué es que tenemos que orar exactamente?
- Dua mı ediyorsun?
- ¿ Estás rezando?
Baba gerçekten dua mı ediyorsun?
Papá, ¿ estás rezando?
Birlikte dua etmemiz lazım evladım.
Creo que debemos orar juntos, hija.
İsa'ya bize ihtiyacımız olduğunda yardım etmesi için gözlerimizi kapatıp dua edelim.
Cerremos los ojos y pidámosle a Jesús que nos ayude en este momento de necesidad.
Tanrımıza dua ederek başlayabiliriz.
Comencemos rezándole al Señor, nuestro Dios.
"Sana dua ediyorum Tanrım, sen benim sığınağımsın faniler arasındaki bu aciz kulunun duasına lütfen cevap ver."
"Clamo a ti, Señor, y te digo : Tú eres mi refugio" mi herencia en la tierra de los vivientes. Atiende a mi clamor.
Dua eden ayıcığım.
Es mi oso de plegarias.
Merhaba, tatlım. Annende olman için dua ediyordum.
Estaba rezando por que estuvieras en casa de tu mamá.
İkimiz de ihtiyarladık artık. Oturduğumuz yerde oturup hastalanmayalım diye dua edeceğiz.
Es mejor callarse y esperar no enfermarse.
Onlara ne olduğunu bile bilmiyorum. Ama karımın çocuklarımı ihmal etmemesini ve o dandik madende çalışmaya mecbur bırakmamasını umuyorum ve bunun için dua ediyorum.
No sé qué será ahora de ellos pero espero y rezo para que ella no los haga a un lado, y y los fuerce a enredarse en malas compañías.
Dua et de o kişi ben olmayayım.
Tu peor cazador, no soy yo.
Peki ya dua kısmında ne yapacağım?
Que tal las oraciones?
O halde dua et de kollarımı kaldırıp seni kucaklayabileyim.
Entonces ora para que pueda levantarme y darte un gran abrazo.
Dua ediyor, hayatım.
El solo está rezando, cariño.
Şansının dönmesi için dua edeceğim. "Benim" demek "mei" mıydı, "kei" mıydı? "Mei" ise...
Yo voy a rezar para que su suerte cambie. ¿ La mia es Mei o Kei? Si la mía es Mei o...
Bugün ayrıldıktan sonra senin için günlerce dua okuyacağım ve Buda'ya seni bağışlamasını isteyeceğim ve seni uyandırıp, gitmene izin vereceğim.
Luego de que nos separemos rezaré por ti día y noche y le pediré a Buda que te perdone. Que te despierte y te libere.
Bir dua okuyacağım ve biri sana yardıma gelecek.
Aquí Recitaré una plegaria, y alguien vendrá a ayudarte
Bir şeylerle uğraştığım zaman, o konuda dua etmek gerçekten iyi geliyor.
Sabes cuando tenía problemas con algo en verdad me ayudaba orar.
Dua ederken, kalbinden geçenleri söylemeli ve bu konuda O'ndan yardım istemelisin.
Orar simplemente es decirle lo que está en tu corazón y Pedirle que te ayude con eso.
Dua et öyle olalım Ricky, çünkü uçağı çevireceğim.
Mejor ruega porque así sea, Ricky, porque voy a girar.
Ve de hayatlartımız için dua edebilirsiniz!
Y pueden rezar por nuestras vidas!
Ey, Yüce Yaradan, senden yardım diliyor ve bölünüp giderek felakete sürüklenen Sakaar'ın selameti için sana dua ediyorum.
Gran divino creador, busco su mano, y ruego por el bienestar de Sakaar, nuestro mundo dividido y agonizante.
Bazı insanlar öncesinde dua etmeyi severler bilirsin, odaklanmakta onlara yardım eder.
A algunos les gusta rezar antes, ya sabes, les ayuda a centrarse.
Tanrımızın kollarında sonsuz huzuru ve rahatlığı bulması için dua edelim.
Recemos para que encuentre la paz eterna y la calma en los brazos del señor.
Şu asker abiye dua etsek, olmaz mı?
- Sí. ¿ No cree que deberíamos orar por el soldado?
Şu asker abiye dua etsek, olmaz mı?
¿ No crée que debería rezar unas plegarias por nosotros?
Benim canım Rose'um. " Tanrı'ya bu mektubun seni sağlıkta ve sıhhatte bulması için dua ediyor ve ona inanıyorum.
" Querida Rose, confío y rezo a nuestro Señor para que esta misiva te encuentre sana y con buen ánimo.
Bulaşıcı mı? Sadece suyu içersen, ki içmen için dua ediyorum.
Sólo si bebe agua, cosa que ruego a Dios que haga.
Sanırım bekleyip dua edeceğiz.
Supongo que debemos esperar y rezar.
Dindar mısınız bilmem ama şimdi dua etmenin tam zamanı.
No sé si son religiosos, pero sería un buen momento para rezar.
Kayıp ile paylaştığımız hayatın dengeli olmasına dua ediyoruz.
Y rezamos para que la pérdida sea balanceada por la acción de gracias... por la vida que fue compartida con nosotros.
Tanrım, bunun için hep dua etmiştim.
¡ Jesús! He rezado por esto todos los días.
Dua ediyoruz, Tanrım, sen bizi...
Oramos, Señor, para que eleves...
Kutsal ayinde birlikte dua edebiliriz. Hem böylece nişanımız Tanrı katında da kabul olurdu. Ne dersin?
Podemos tomar el sacramento juntas... y enlazar nuestro compromiso.
"Çocuklarımız ve ailemiz için dua edin lütfen." - Bu kadar.
Por favor, recen por nuestros hijos y nuestra familia. "
Dua edenleriniz için bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım bugün kaybettiğimiz 9-10 askerin ve onların ailesinin ve onların yaralanan ailelerinin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım. Sonra ben sizleri işlerinizin başına göndereceğim.
Para los que rezan hagamos un momento de silencio en memoria de los diez de los diez o nueve soldados que perdimos hoy y por sus familias y las familias de aquellos que fueron heridos y luego dejaré que sigan haciendo lo que hacían.
Dua odasına gidip oradaki karışıklığı çözmeye çalışacağım.
Voy a subir a la capilla, a ver si puedo solucionar ese desastre.
Sadece bizi şeytandan koruması için dua ediyorum, anladın mı?
Sólo digo una oración para que nos protejan del mal, ¿ comprendes?
Adamlarım dua ettiler, hadi bayramı kutlayalım.
Los chicos han ofrecido oraciones. Vamos a celebrar el Eid.
Bu yüzden dua edip inzivaya çekildim ama hiçbir şey, yaptığım hiçbir şey onu aklımdan çıkartamadı.
Entonces recé y me fui a aislamiento. Pero, nada, nada de lo que hice pudo..., mmm... apartarla de mi mente.
Guadalcanal'dayken, hayatta kalmak için bir formül geliştirdim. Bazı zamanlar dua edip dayanmaya çalıştım sadece.
En Guadalcanal desarrollé una especie de fórmula de vida... en la cual había veces en que sólo rezabas y esperabas.
Alışveriş yapacağım sanıyordum, ama Saint Mary'i geçince onun yerine dua edeyim dedim.
Pensé en ir de compras, pero luego pasé por Santa María y en cambio decidí rezar.
Dua etmeleri gerektiği halde, alım satım yaparken tefecileri görmüş.
Encontró prestamistas vendiendo y comprando donde debían estar orando.
Tüm ayarlamalarımızı yapmalı ve elimizden geldiğince dua etmeliyiz.
Así que todos debemos hacer nuestros arreglos y rezar como mejor podamos.
Kendi kendime, beni daha büyük ve havalı gösterecek bir iksir olması için dua etmeye başlamıştım.
Comencé a desear que existiera una poción mágica para poder beberla y hacerme mayor más en la onda.
Bu sürede sadece Valdaire sırlarını öğrenmeye çalışmadım. İşlediğim birçok korkunç günahın bağışlanması için de dua ettim.
Buscaba no sólo desvelar los secretos de Valdaire, sino también enmendar mis muchos y muy terribles pecados.
Sonra bir sebepten, niye bilmiyorum, arabamdan çıktım, kiliseye gittim ve dua etmeye başladım.
Y por alguna razón- - No sé por qué. Salí del auto, entré a la iglesia y comencé a rezar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]