Fark ettim ki tradutor Espanhol
1,577 parallel translation
Sonra fark ettim ki ben de yanıyorum.
Me di cuenta de que....... yo también estaba bajo el fuego.
Sonra fark ettim ki, sırf yetişkinler diye beni canavarlardan şeytanlardan filan koruyamazlar.
Luego me di cuenta de que solo porque ellos fueran adultos no significaba que me pudieran proteger de monstruos o demonios o lo que fuera.
Bir fersah uzaklaşınca öfkem geçmeye başladı ve fark ettim ki beni çağıran bu görev çok ciddi, Thaddicus.
Estaba a una legua de aquí cuando me calmé y me di cuenta- - La tarea que me mantiene alejado es grave.
Richard'a ulaşabileceğimi ve kardeş sevgimizin kehaneti önleyebileceğini umdum fakat sonra fark ettim ki onda da babamızın zalimliği vardı.
Me contacté con Richard, esperando que un amor fraterno pudiera evitar la profecía. Pero fue sólo para darme cuenta de que él había heredado la crueldad de nuestro padre.
Sonra fark ettim ki, eğer balık İsa için yeterince iyiyse Pierce için de yeterlidir.
Y entonces me di cuenta que si el pescado era suficientemente bueno para Jesus Es suficientemente bueno para pierce
Fark ettim ki babanızla bir zamanlar olağanüstü bir ilişkimiz olsa da artık birbirimize uymuyoruz.
Y me di cuenta que aunque su padre y yo alguna vez tuvimos algo extraordinario realmente ya no encajamos.
Ve sonra fark ettim ki en kötüsü o korku.
Y me he dado cuenta de que el miedo es lo peor de todo.
Evet. Ve fark ettim ki biz ayrı dünyaların insanlarıyız.
Y... me di cuenta que... estamos en momentos distintos de nuestras vidas.
Kapılardan geçen insanları gördükçe fark ettim ki, eğiltiyorlar kilitlenmenin nasıl bir şey olduğunun etkisini hissediyorlar.
Veo que cuando la gente cruza la puerta son bajos, se siente el impacto de ser encerrado.
Sonra fark ettim ki, kendimi tamamen temize çıkarabilmem için... Beni işaret edebilecek tek kişiden kurtulmalıyım.
Tengo que elegir entre construirme una coartada o matar a quien me podría denunciar.
Fark ettim ki, beze şeyim yüzünden asla evlenemeyeceğim...
Me di cuenta que nunca me casaré por el tema glandular...
"Şunu fark ettim ki seninle herhangi bir fiziksel temasta mağlup olurum."
He llegado a la conclusión de que en un enfrentamiento físico contigo tú me ganarías ".
Fark ettim ki Ocak ve Şubatın özet tablolarını hazırlarken, 2008 takvimini kullanmışım.
Me acabo de dar cuenta que utilicé el calendario 2008 para hacer las hojas de enero y febrero.
Mailini o zaman okudum ve fark ettim ki fark ettim...
Después leí su e-mail y me hizo darme cuenta - Me di cuenta...
Uzun bir süre onlara öfkeli kaldım. Sonra fark ettim ki annemle babam beni üzseler ve bazen büyük hatalar yapsalar bile beni yine de seviyorlardı.
Pues seguí enojado con ellos durante mucho tiempo y luego me di cuenta de que, aunque mis padres se alteraran y a veces cometieran grandes errores igual me querían.
Burada berbat durumdayım, ama bunun dışındaki tek çarem, evde eğitim vermek,... ve daha yeni fark ettim ki ben bir mankafaymışım.
Aquí soy miserable, pero mi otra opción es enseñar en casa y recientemente me di cuenta que soy una tonta.
Yani, fark ettim ki sana çok fazla güç vermişim.
estoy realizada y tengo mucha energia.
Sonra fark ettim ki, kadmiyum çekirdeğin karşıtlığını tersine çevirerek kinetik dengeye ulaşabilirim.
Cuando me di cuenta de que la inestabilidad cinética podía abordarse mediante la inversión de la polaridad del núcleo de cadmio...
Pekala, bunu sana kendini iyi hissettiğin bir anda söylemeyi bekliyordum ama fark ettim ki bu gerçekleşmeyecek.
Bien. Iba a esperar a decirte esto cuando estuvieras de buenas. Pero como me doy cuenta de que no va a pasar Bree tiene un invitado especial, su publicista.
Son zamanlarda fark ettim ki.. .. ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırım.
Últimamente comencé a darme cuenta de que soy capaz de hacer lo que sea necesario.
Yıllardır şutladığım insanlara hayat devam ediyor, her şey düzelecek derdim. Fakat az önce fark ettim ki, erkekler park yeri gibiymiş.
Durante años le dije a mis echados... que la vida continúa y todo va a estar bien, pero ahora me doy cuenta de que no hay un montón de peces en el mar.
Fark ettim ki, ondan gerçekten çılgınca bir şey istersem beni susturup, "House'u kontrol edebilirim" saçmalığını onun küçük şımarık sisteminden atabilirim.
Pensé que si le pedía algo muy loco, me derribaría y se sacaría todo ese "puedo controlar a House" de su pequeña y alegre cabeza.
Ve fark ettim ki yapabilirdim, ve yaptım da.
Y comprendí que podía. Y lo hice.
"13. Cuma" benim için büyük bir deneyimdi. Ve sonra yavaş yavaş fark ettim ki ben de hastalık derecesinde bir takipçi olmuşum.
"Viernes 13" fue la más grande experiencia para mí, y poco a poco me dí cuenta que... tenía un acosador.
Tüm gecemi bu konuşmayı yapmak için harcadım ama şimdi fark ettim ki yapılacak en iyi şey kalpten konuşmak.
( murmullos ) Estuve toda la noche trabajando en el discurso, pero ahora comprendo que la mejor cosa que puedo hacer es hablar con el corazón.
Ayrıca fark ettim ki çok fazla şeyi ayrı olarak yaparsak Atlantic City'ye giden bir otobüsün içine tıkılıp sıcak çarpması geçiren bir kadının çeyrekliklerini çalar hale gelebiliriz.
Además me he dado cuenta de que si hacemos demasiadas cosas separados podría terminar en un bus hacia Atlantic City robando monedas a una anciana con insolación
Fark ettim ki dibe doğru inen umutsuzluk sarmalımda,
Me di cuenta de que en mi decandente espiral de desesperanza
Ama heyacanım geçtikten sonra fark ettim ki..
Pero una vez que la emocion se acabo me di cuenta
Sonra fark ettim ki kimseye aşık olmadığın için böyleydin.
Y luego comprendí que eso sucedía porque no amabas a nadie.
Ben de bunu, insaniyetlerinden dolayı yaptıklarını düşündüm. Ama sonra fark ettim ki beni sadece işimi yapabilmem için tedavi ettiriyorlardı.
Y creo que fueron demasiado... amables, cuando me di cuenta... estaban arreglándome para que pudiese hacer mi trabajo.
O zaman fark ettim ki insan iradesi külleri alıp onu dondurmaya çevirebilir.
Fue ahí cuando me di cuenta que el ser humano puede tomar cenizas y convertirlas en helado.
Bu filmi yaparken kendi sesini kullanması sıkça yapılan bir şey ama istenilen hissi yaratmak için çok uygun. Ses çok önemli ancak bir noktadan sonra fark ettim ki insanlar o hissi yakaladıktan sonra ne denildiğine pek de dikkat etmiyorlar.
Es muy común que sea su voz la que cree este sentimiento y hay una cadencia en ella que es terriblemente relajante pero creo que tras un rato, ya no prestas atención exactamente a lo que dice sino al sentimiento que crea, uno cálido y sereno
Fark ettim ki geçmişinden gelen cazip bir kadın ne kadar ateşli olduğunu ve seninle yatmadığına pişman olduğunu söylerken ona senin rodeoya müsait olmadığını söyleyen olmak istemedim.
Me imaginé que si una mujer preciosa de tu pasado aparecía, hablando de lo bien que estás, y de cuánto lamenta no haberse acostado contigo, no soy la apropiada para decirle... que no estás disponible para que vuelvan a intentarlo.
Fark ettim ki sizin için de bir macera değil mi?
Sí, porque nos hemos dado cuenta de que va a ser como una aventura para vosotras, ¿ verdad?
Ama sonunda fark ettim ki ben de en az onun kadar suçluydum.
Terminé sintiendo que yo era tan culpable como él...
Aynı şeyi bugün bende de denedi. Sonra fark ettim ki, onu uzaklaştırmanın yolu onu görmemezlikten gelmek.
Intentó lo mismo conmigo hoy, y después me di cuenta la clave para que él nos deja solos es hacer caso omiso de él.
Ve fark ettim ki bir Amerikan olmak için ülkemi ve dinimi onurlandırmalıyım.
Y me di cuenta de que para ser estadounidense tenía que honrar a mi país y a mi religión.
Bugün sınıflarımdan birisi evimi geldi, ben fark ettim ki, sıra bir sonraki albümüme yapmaya gelince ayak sürümemin tek sebebi öğretmeyi gerçekten çok seviyor olmam.
Una de mis clases vino a mi casa hoy y me di cuenta de que el motivo por el que estoy dando vueltas con respecto al compromiso con mi próximo disco es que amo enseñar.
Ama fark ettim ki müspet bilim zaman alıyor bu yüzden Liz onu yakalayabilmek için hâlâ yeterli vaktin var.
Pero me doy cuenta de que la verdadera ciencia lleva tiempo, así que, Liz, tienes hasta el final del trimestre para ponerte al día.
Ve şey oldukça korkunçtu, ama fark ettim ki dönem ödevim o kadar da önemli olmayabilirdi.
Y, estaba muy asustado, pero me di cuenta que quizá mi trabajo de clase no era tan importante después de todo.
Ama sonunda fark ettim ki sabitler üzerinde yoğunlaşmaya o kadar vakit harcamışım ki değişkenleri unutmuşum.
Pero entonces, finalmente comprendí... He pasado mucho tiempo concentrado en las constantes y olvidé las variables.
Ama fark ettim ki, şimdi eve dönmezsem, bir daha asla dönmeyebilirim.
Pero me di cuenta de que si no volvía a casa ahora, nunca lo haría.
Fark ettim ki hep hayalini kurduğum şeyi o yaptı.
Me di cuenta de que él hizo exactamente lo que yo soñaba.
Ama sonra fark ettim ki yaşamımız boyunca ondan nefret edebilir ya da onu affedebilirdik.
Pero después me dí cuenta que podemos odiarlo de por vida o podemos escoger perdonarlo
Sonra fark ettim ki, yalanı bana söylemiyorsun.
Entonces me di cuenta que no me estás mintiendo.
- İyi. Sonra fark ettim ki hatalar olur.
- Y luego me di cuenta, ¿ sabes?
Fark ettim ki sen müthiş bir insansın o da öyle ve iki müthiş insan birbirini tanımalı.
Me imaginé que eres una gran persona y él es una gran persona y dos personas así deberían conocerse.
Bu yüzden, güvenli bölgemden çıktım ki dürüst olmak gerekirse o kadar da güvenli olmadığını fark ettim.
Así que, me salí de mi estado de seguridad y descubrí que si eres muy honesta contigo misma no es tan segura.
Ve devamlı senin kendinden şüphe etmen ve ofisi hak etmen konusunda düşündüm ki sözümü geri almıyorum ama ama soruna cevap vermediğimi fark ettim.
Y seguí con lo de dudar de ti mismo y lo que merecías la oficina de lo que no me retracto ni nada pero me di cuenta que nunca respondí tu pregunta.
Önce bir şarkı yazdım ama fark ettim ki Closing Time'i taklit etmişim.
Primero, escribo una canción y me doy cuenta que no está a tiempo.
Yani, sattım ama sonra bir daha sorduğunda fark ettim ki- - - Baksana.
Quiero decir...