Gerek kalmadı tradutor Espanhol
1,211 parallel translation
Öyle bir yaptın ki deriyi kapamaya bile gerek kalmadı.
Tal y como lo has hecho, casi no habrá que cerrarlo.
Aslında girmeme gerek kalmadı.
De hecho, no necesito entrar.
Ona gerek kalmadı.
No hace falta seguirlo.
Buna gerek kalmadı, Kaptan.
No será necesario, Capitán.
Hayır, Dave. O sadece her tehlike anında erkek arkadaşının yanına koşması gerek kalmadığını anladı, hepsi bu.
No Dave, aprendió a que Erin no necesita que él... tenga que ser el caballero blanco que tiene que salvarla a la primera señal de peligro.
Efendimiz... artık çocuğa gerek kalmadı.
Mi Señor... ya no nos hace falta el muchacho.
Oraya yerleştirdim. Böylece saatlerimi kurmama gerek kalmadı.
La puse ahí para no tener que corregir mis relojes.
Jürideki bayanlar ve baylar hizmetinize gerek kalmadı. Artık dağılabilirsiniz.
- Damas y caballeros del jurado... sus servicios ya no son requeridos y pueden retirarse.
Bir görüşme ayarlayacak. Benimle yatmana bile gerek kalmadı.
Conseguiste tu reunión y ni siquiera tuviste que acostarte conmigo.
Gördüğünüzde çağırmanız gerekiyordu. - Gerek kalmadı.
¡ Debías pedir ayuda cuando se presentara!
Yazındaki tezini çürütmek için ağzımı bile açmama gerek kalmadı.
Mis objeciones encontraron oídos muy receptivos.
- Görüyorsun, artık gücünü saklamana gerek kalmadı.
¿ Ves? No necesitas retenerte.
Gerek kalmadı. Cinayet ağır bir suçtur.
Matar es delito.
- Hayır. Gerek kalmadı. Onlar söyledi.
- Nos lo contaron ellos.
- Hayır, gerek kalmadı.
- No, estoy bien.
Gerek kalmadı.
No hay necesidad.
Gerek kalmadı.
No tuviste que.
Üstümü çıkarmama bile gerek kalmadı.
Y todavía no me he quitado el sostén.
Gerek kalmadı.
No, no hizo falta.
Gerek kalmadı.
Está hacia abajo.
- Gerek kalmadıkça...
- No dispararé...
Genel Müdür Yardımcısı, seni görmesine gerek kalmadığını söylemek için arıyor. Platformda olanların suçu gereken kişilere uygun şekilde dağıtıldı.
Es el vicedirector que le llama para decirle que no necesita verle, que ya han responsabilizado a alguien de lo sucedido.
Bu durumda, ücretiniz burada. Tam olarak ödeme yapıyoruz ama artık hizmetinize gerek kalmadı.
En ese caso estos son sus honorarios, pagados en su totalidad según lo acordado, pero ya no necesitamos de sus servicios.
Artık iki yıl beklememize gerek kalmadı.
Ya no tenemos que esperar dos años.
Artık timsahlar konusunda endişelenmene gerek kalmadı.
Sí, ahora ya no tienes la amenaza de los cocodrilos.
Beni hiçbir yere götürmene gerek kalmadı.
¿ Que no tengas que llevarme a todas partes?
Tetiği çekmeme gerek kalmadı.
No tuve que tirar del gatillo.
Onları fırlatmaya gerek kalmadı.
No tengo que agitarlas.
Sana gerek kalmadığında ve seni iyice kullandığında eski bir halı gibi atacak.
Cuando ya no te necesite y estés usada... Te arrojará como un trapo viejo.
Arkandan temizleme gerek kalmadı o zaman.
No tendré que ir limpiando detrás de ti.
Artık doktorlara falan gitmene gerek kalmadı.
No siempre es necesario que acuda a un médico brujo.
Buna gerek kalmadı.
No será necesario.
Yani, istediklerinizi yaptım, burada durmama gerek kalmadı.
Hice todo Io que querías que hiciera, así que no hay razón para que me quede.
Gerek kalmadı.
- Ya no hace falta.
Lynne'in bir şey demesine gerek kalmadı.
Lynne no tuvo que decirme nada.
İşini çok iyi yaptığın için GPS uydusunu kullanmamıza gerek kalmadı.
Su eficaz reconocimiento nos ahorró la utilización del GPS.
- Hayır, bayan. Gerek kalmadı.
No tuvieron que hacerlo.
Sanırım tatlıya gerek kalmadı.
Supongo que no querrán postre.
O da bana baktı. Hiçbir şey söylememe gerek kalmadı. İkimiz de biliyorduk ki, onu seviyordum ve çok üzgündüm.
Yo la miré, ella me miró y no tuve que decir nada porque ambos sabíamos que yo la amaba y estaba arrepentido.
Gerek kalmadı. Yapma.
- Han pasado tres horas.
Gerek kalmadı.
No ha hecho falta.
Artık hangi üniversiteye gideceğini dert etmene gerek kalmadı, çünkü taksi parası üniversite paran kadardı.
La buena noticia. No tienes que preocuparte más por la universidad Porque el dinero de la universidad es para el taxi
Keller'ın Hank'in cinayetiyle ilgisi yokmuş, bu yüzden Massachusetts'te kalmasına gerek kalmadı.
Keller no estuvo involucrado en la muerte de Hank así que Massachusetts no tiene razón para retenerlo.
Çizgi film iptal edildiği için artık çizecek konu bulmama gerek kalmadı.
Sí. Y ahora que cancelaron mi programa, no necesito material.
Kısır! Artık söylememe gerek kalmadı.
Bueno, no hay necesidad de decir eso.
- Gerek kalmadı tatlım.
- Ya no lo harás, cariño.
Ama artık eskisi gibi hayatlarımız için endişelenmemize gerek kalmadı. Haftada en az bir şilin alırsam artık zengin biri gibi hissedebilirim.
No tenemos tememos por nuestra vida como antes, y aunque gano un chelín menos, me siento más rico.
Artık sahte bahanelere gerek kalmadı.
[Suspira]
Ameliyat olmana gerek kalmadı.
No necesitas cirugía después de todo.
Buffy'nin gelişimini size aktardığımda denetlemeye gerek bile kalmadığını göreceksiniz.
Déjame contarte su progreso y creo que verás que tu evaluación no será necesaria.
Fazla zamanım kalmadı. Ölmeden önce anneme ne olduğunu bilmem gerek.
Yo voy a durar poco tiempo, pero no me quiero morir sin saber qué fue de mi madre.
kalmadı 44
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerekmez 98
gerekirse 81
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerekmez 98
gerekirse 81