Gerektiği kadar tradutor Espanhol
686 parallel translation
Çok budala ve düşüncesizim ve bundan, olması gerektiği kadar bahsetmiyorum ama içten içe sana büyük minnet duyuyorum.
A veces soy tan alocada que no sé decir lo que siento pero te estoy tan agradecida.
Benim yapabileceğim şey ise bu hareketin toplumsal tartışmalarına yerleşmiş bir kaç yanılgıyı açıklığa kavuşturup meseleye bakmaları gerektiği kadar derin bakmayan bazıları tarafından bize karşı öne sürülen bir takım yakıştırmaları düzeltme olacaktır.
Lo que yo quizá pueda hacer es aclarar algunos malentendidos sobre este movimiento que han surgido en la opinión pública y revisar algunos de los epítetos con los que nos califican aquellos que no conocen nuestras ideas en profundidad.
Gerektiği kadar okuma yaparsan, dokuzda kapandığını bilirsin.
- Deberías saber que cierra a las 9.
Gerektiği kadar.
El tiempo que sea necesario.
- Gerektiği kadar.
- Lo suficiente.
Sadece güvenmem gerektiği kadar.
- ¿ Y usted? - Sólo lo indispensable.
Bilmem gerektiği kadarını biliyorum.
Excepto el principio.
Olması gerektiği kadar kötü değil.
No está tan mal como debería estar.
Olması gerektiği kadar.
- Bastante.
- Bayan Channing'in işleri yolunda.. .. bu nedenle beni gerektiği kadar meşgul edecek pek birşey yok.
- He arreglado las cosas de la Srta. Channing, y ya no hay suficiente trabajo para mantenerme ocupada.
Ama korkarım Fransız işbirlikçilerimiz olmaları gerektiği kadar destek olmuyor.
Temo que nuestros amigos franceses no cooperan como debieran.
Belki, olmam gerektiği kadar yanında olamadım ama sana söz veriyorum ki, bundan böyle izinli olduğum her anımı bunu telafi etmekle geçireceğim.
Sé que no estuve ahí siempre que debía pero pasaré todo el tiempo que tenga compensándote por ello.
Yürek gerektiği kadar, beceri de gerekir.
Se necesita habilidad y corazón.
Yani bu gece olman gerektiği kadar.
¿ Feliz como deberías estarlo?
Bebek bekleyen bir babanın olması gerektiği kadar mutlu olmamış olabilirim.
Soy una decepción, no lo que tú esperabas.
Sen olman gerektiği kadar mutlu muydun?
¿ Cuando seas feliz como antes?
Sinir sisteminin olması gerektiği kadar kuvvetli değilsin.
Tu sistema nervioso ni por asomo es lo sano que debería ser.
Bir nota yazıldığı kadar uzun olmayabilir ve olması gerektiği kadar uzun işaretlenmemiş olabilir.
La nota no tiene que ser tan larga como está escrita Y no tiene que ser marcada como sujetada.
Karen sana karşı olması gerektiği kadar kibar.
Karen es muy amable contigo.
- Gerektiği kadar.
- El necesario.
- Gerektiği kadar.
- Tanto como necesites.
Bunu istediğiniz için memnun oldum. Çünkü istemeseydiniz olmanız gerektiği kadar uyanık olmadığınızı düşünecektim.
Me alegra que me lo pida, porque si no... sabría que no está tan alerta... como debería.
Adamlarımdan biri gerektiği kadar nakiti gemiye getirecek.
Uno de mis agentes traerá el dinero necesario a bordo.
- Gerektiği kadar.
- El tiempo que haga falta.
Gerektiği kadar yok mu sende?
¿ No tienen todo lo que necesitan?
Avukat değilim. Belki teorilerim olması gerektiği kadar iyi değil.
No soy abogado... y quizá mis teorías no sean tan buenas.
- Olması gerektiği kadarı bende olacak. - "Ne zaman ve nerede?"
Tendrá exactamente lo que necesita.
Maalesef, tasarının gerektiği kadar sert olduğunu sanmıyorum.
Lo siento, pero no pienso que la ley sea tan dura.
Niebo için yemek yapmak, gerektiği kadar sürer.
Niebo se toma su tiempo cocinando.
- Gerektiği kadar, sayın bakan.
- Lo que haga falta, gobernador.
Bir kadının olması gerektiği kadar kiloluyum ben, bir oğlan gibi sıska değil!
Si tengo carnes donde una mujer debe tenerlas no soy flaca como un muchacho.
Çocuklarınızı çıkarabilmek için yanınızda gerektiği kadar para var mı?
Suponiendo que desembarquen sus hijas, ¿ dispone usted de dinero para mantenerlas?
Ahırdaki yeri de kirli olmaması gerektiği kadar kirliydi... At yerinde olsa bu kadar kirli olamazdı.
Y su cuadra no estaba tan sucia como debería, si pasase la noche allí.
Belki de işleri, olması gerektiği kadar düzgün yürütülmüş değildi.
¿ Y por qué? Tal vez porque sus asuntos no estaban en el perfecto orden
Bu noktadan sonra, adamın bilinci yiter ve görevli doktor mahkumun öldüğünü ilan edene dek işlem gerektiği kadar tekrarlanır.
Ahora el prisionero esta inconciente. Se repite el proceso cuantas veces sea necesario hasta que el medico de guardia diga que el prisionero ha muerto.
Bu alanda, Olması gerektiği kadar apaçık değil.
Es un área... que debería estar más clara.
Gerektiği kadar ver!
¡ Dame lo que necesito!
Adama ben söz verdim. Kahretsin! Bilmen gerektiği kadarını biliyorsun zaten.
Es curioso, pero Walter Raleigh, Alcímedes y Solzhenitsin sufrieron injustamente.
Bu da, iş başında ölene kadar çalışmaya devam etmemiz gerektiği anlamına geliyor.
Tenemos que morir con las botas puestas.
Iki kiz kardesin olmasi gerektigi kadar yakin olmadik hiç.
Nunca nos hemos llevado como deberíamos entre hermanas.
Beyler, anladığım kadarıyla İngiliz Parlamentosu'nda Afrika'daki müttefik kuvvetlerine başkomutanlık için kime görev verilmesi gerektiği sorusu sorulunca bazı üyeler benim adımı önermişler.
Señores, creo que recuerdan la última discusión en el Parlamento sobre el mando supremo de las fuerzas aliadas en África. Algunos sugirieron mi nombre.
- Gerektiği gibi yapacağız, o kadar.
- Se hará como te dije.
Bu ipler ne kadar gerektiği gibi bağlandıysa o kadar.
Tan cierto como que estás sujeto con cuerdas.
Bir hafta kadar sonra bir not geçti elime. Mektubu geri almak için ne yapmam gerektiği yazıyordu.
Una semana después, recibí una nota diciendo qué hacer para recuperar la carta.
- Tabii kimsenin evlat edinmemesi veya Rhoda gibi çocuk yapmaması gerektiği gibi saçma bir inanışa kanacak kadar aptal değilsek. - Bundan eminim.
- Lo sabía.
Kız dedi ki, "İri yarı, kuvvetli bir erkeğin sahip olması" gerektiği parmak sayısı kadar. "
Y ella dijo "ese es justo el número de dedos... " que un hombre grande y fuerte debe tener ".
Aşırı misafirperverlikten senin de onlar kadar aptal olman gerektiği konusunda ısrar eden aptal insanların kibirinden.
Y la arrogancia de los estúpidos que creen que eres como ellos.
Lewis Kalesine kadar belki 12 ya da 15 günümü alır ve ne kadar sürerse sürsün şu anda ne yapmam gerektiği umurumda değil.
¡ Son 12 ó 15 días hasta Fort Lewis... y no me importa qué tenga que hacer... con tal de llegar!
Şaka bir yana... demek istediğim şuydu... birbirimizi bu kadar sevdiğimize göre... ve artık kendimizi yetişkin olarak görmemiz gerektiği için...
Bueno, en serio, lo que quise decir es que ya que nos tenemos tanto cariño, y ya que ahora somos adultos, yo...
Burada bulunmam gerektiği kadar bulundum.
Ya cumplí estando una hora.
Alman olduğun için, sapına kadar Alman olduğun için ve işsiz kalmış olduğun için ve dünyanın düzeni böyle olduğu için ve dünyanın böyle bir düzende olmaması gerektiği için sana bir şey söyleyeceğim. Ne söyleyeceğimi biliyor musun?
Como eres alemán, alemán de verdad... y como estás en paro... y como el mundo es muy injusto... y como no debería ser así, te voy a decir algo. ¿ Sabes qué?
kadar 19
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerek kalmadı 36
gerekmez 98
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerek kalmadı 36
gerekmez 98