Gıdelım tradutor Espanhol
17,616 parallel translation
Bu kadının "Salyangozun Hayatı" nı yayınladığını hatırlayalım.
Recuerda que es la misma mujer que publicó "La vida del caracol".
Düşmanlarımın göğsünden çıkardığım kalplerin boyu ile yargıla.
Júzgame por el tamaño del corazón que arranco del pecho de mi rival.
Neden çalıştığım birine bulaştım ki?
¿ Por qué me involucré con alguien del trabajo?
Bir keresinde Barcelona'daki bir otelin çatı katından üzerimde sadece matador başlığı ile atlamıştım.
Una vez escapé del techo de un hotel en Barcelona vistiendo solamente un gorro de matador.
# Genişletmek için krallığı, savuşturacağım tüm kuşkuları #
♪ Estoy poniendo ev'ry reparo lado apoderarse de las riendas del reino ♪
Sanırım o çocuğun hatası olmadığını hep biliyordum.
Creo que siempre he sabido que eso no fue culpa del muchacho.
Vagon beyin aldığımız GPU'lar da Makine'nin sinir sistemi.
El vagón es el cerebro, y las tarjetas gráficas que hemos adquirido son el resto del sistema nervioso de la máquina.
- Bern'deki restoran. Rusya Federal Güvenlik Servisi elemanlarına Amerikan teknoloji firmaları aleyhine casus yazılım dağıtmak için kullanılan yayılma modülünü sattığınız yer.
El restaurante en Berna donde vendió a miembros del SFS ruso su módulo de propagación usado para distribuir spyware contra empresas de tecnología de los EE.
İnternetteki çevirmenlere güvenmediğini anladım, tamam ama restoran sahibi olan şu arkadaşın canavar sana söylediği sözü birebir yazdığında biraz olsun şaşırmamış mıdır?
Entiendo que no confíes en... los traductores automáticos de Internet... Pero tu amigo, el del restaurante... ¿ No crees que estaría un poco impactado?
" Burada, dalgaların çarptığı gün batımı kapılarında elinde meşalesiyle güçlü bir kadın duruyor, alevi yıldırım gibi ve adı Sürgündekilerin Anası.
" Aquí, en nuestras puertas del ocaso bañadas por el mar se erguirá una poderosa mujer con una antorcha cuya llama es el relámpago apasionado, y su nombre : Madre de los Desterrados.
Daha çok aldığım yakıtı kontrol etmek istemekle...
Es un cambio para intentar tomar el control del combustible que...
Şey... Ocakta çalıştığım için.
Estaba cerca del fuego.
Dünyanın zenginlerinden aldığımız para ve teknolojimizle gizlice çalışmaya devam ederiz.
Nos quedamos el dinero de los más ricos del mundo, y con nuestra tecnología continuamos el trabajo en secreto.
- Bir cüceyle çıktığını mı?
¿ Lo del enano, Blanca Nieves?
Doğum gününde yaptığımız şey işte.
Eso del día aquel, el de tu cumpleaños.
Farkımız şu ; ben ne yaptığımı biliyorum. Annenin ise kendisini nasıl kötü bir duruma soktuğundan haberi yok.
La diferencia es que sé lo que estoy haciendo y tu mamá no tiene idea del lío en el que se ha metido.
Aksanından anladığım kadarıyla güneyinden.
Del sur del país por tu acento.
Bana bütün iyi niyetleriyle Isodyne'da yaptığımız çalışmaların doğasını hatırlattılar ve hıyanet, hapis, idam gibi kelimelerden bahsettiler.
Convenientemente me recordaron la naturaleza altamente clasificada del trabajo que hacemos en Isodyne y entonces soltaron palabras como traición, cárcel... y ahorcamiento.
Arena Kulübü'nün üyelerini, birden fazla cinayeti içeren bir komploda ve aşırı tehlikeli bir madde üzerinde deney yapılmasında rol oynadığını söyleyen güvenilir bir kaynağımız var.
Tenemos información creíble que involucra a miembros del club Arena en una conspiración que involucra numerosos asesinatos y un trabajo experimental con una sustancia altamente peligrosa.
Sadece Araplar'ın petrolden hoşlandığını sanırdım.
Pensaba que solamente los árabes estaban en lo del petróleo.
Carter'ı bu koyduğumun çölüne kadar takip edip durdurmaya çalıştığım için mi?
Después he seguido Carter hasta el final culo del desierto y trató de detenerla?
Rodeodan aldığım para direkt sana geliyor.
Tres. Todo lo que obtengo del rodeo va directo a ti.
Şimdiye kadar kumarhanedeki Paskalya brunch'ını kaçırmışlığım olmadı ve bugün de öyle olmayacak.
Escucha, nunca me he perdido el almuerzo de Pascua del casino, y hoy no va a ser la primera vez.
Gün sonunda işten eve geldiğimde onu boşladığımı söylerdi.
Cuando volvía del trabajo al final del día, ella me decía que la había abandonado.
Tek bildiğim, hattın öteki ucunda birden sorumluluğunu aldığım çatlak birinin olduğu!
¡ Solo sé que hay una voz del otro lado de la línea que está loca y, de pronto, es mi responsabilidad!
Ama o zamana kadar, bunun da hükümetin bize anlattığı bir efsane olduğuna inanacağım.
Mientras tanto, asumiré que es otra mentira del gobierno.
- Vernon'la çalıştığım için beni ihbar etmen.
Que me de irse a del lado de Vernon
Aldığım emirler derhal Kayzer'in muhafız birliğinin komutasına geçmemi gerektiriyor.
Mis órdenes son asumir el mando inmediato Del guardaespaldas del Káiser.
Bir keresinde iş yerinde aldığım terfiler yüzünden ne kadar stresli olduğumdan şikayetçiydim ve Dill'in dinlediğini farketmemiştim. Sonra beni bir haftasonu Bahamalara götürdü.
Una vez estaba quejándome del estrés de mi trabajo... con tantas cosas de publicidad que tenía encima... y no sabía si Dill me estaba escuchando... y me invitó a pasar un fin de semana en las Bahamas.
Olmaz, çok düşük derecelendirme yaptığım için uygulamadan attılar beni. Biliyorsun.
Me sacaron del servicio por mala reputación.
Ark'tayken aldığımız son habere göre dünyalılar tarafından saldırı altındaydınız.
Según el último informe que recibimos del Arca, estabais bajo ataque de los terrícolas.
Ark'taki insanlar birleşmeden önce ne üzerinde çalıştığımızı bilmeyi hak ediyorlar.
La gente del Arca merece saber en qué estamos trabajando antes de traerlo a bordo.
Kadınlara ne iş yaptığımızı nasıl açıklarız?
¿ Cómo le explicamos lo del trabajo a las mujeres?
- Aynı sorun erkeklere ne iş yaptığımızı nasıl açıklarız?
El mismo problema ¿ Cómo le explicamos del trabajo a los hombres?
Pasifik'in ortasındaki az buz kaya parçasıydı. Ta ki birkaç hafta önceye dek. H'yi patlattığımız zamana dek.
Un par de rocas en medio del Pacífico, hasta hace algunas semanas cuando lanzamos a nuestra amiga la H.
Kapının eşiğinden o pastayı çıkardığımı görmen benim suçum değil.
No es mi culpa que me haya visto llevarme el pastel del umbral, Srta. McGraw.
Bana attığın büyük adımın bir parçası değildi bu.
Eso no era parte del gran rollo que me vendiste.
Geçen haftaki uygulamadan Slammin'Salmon'a sıra numarası almadığını mı söylüyorsun?
¿ No usaste la app la semana pasada para conseguir tu número en la cola del Slammin Salmon?
Bizimle anlaşmak istemesinin nedenini de anlıyorum, çünkü yaklaştığımızın farkında. Cehennemin dibine bile gitse ona kelepçeyi takana dek durmayacağız.
Y puedo ver por qué querría hacer un trato, porque sabe que venimos, y lo seguiremos hasta el fin del maldito mundo hasta que le pongan los grilletes.
Tabii seni güç bir durumda bıraktığımın farkındayım.
luego de ese incidente del contrato... entiendo que te puse en una posición difícil. Lo entiendo.
Belki o zaman gün boyu çok iyi olmadığım zamanlarda bir dert ortağım olurdu.
Porque entonces quizás tendría un oído empático cada vez que no estoy de lo mejor las 24 horas del día.
Ben keskin nişancı değilim ama atış alanı tasarlamada biraz uzmanlığım var Irak polisinden aldığım eğitimle.
No soy un tirador en lo absoluto, pero tengo algo de experiencia en el diseño del rango, por el entrenamiento con la policía iraquí.
Ön ödemeli telefon saçmalığından vazgeçersek, gerçek adımı kullanırım şu anda alabileceğim üç adam var.
Si dejamos esa mierda del teléfono pre-pagado, uso mi nombre real, Tengo tres tipos que lo pueden conseguir ahora mismo.
Şimdiyse, her zaman bel bağladığım o Tanrı olmadan ayakta duruyorum.
Y ahora me encuentro sin ese Dios del cual siempre he dependido.
Başsavcılığımız, bu suç alanını takip ve soruşturmada çok önemli kararlar almıştır.
La oficina del fiscal de EE. ha tomado una decisión meditada de procesar y enjuiciar precisamente a este nuevo tipo de criminales.
Cenetten atıldığımızdan beri.
Desde que fuimos desterrados del paraíso.
Sadece kaza ile ilgili ve cenazede burada bulunamadığım için... üzgün olduğumu söylemek istedim. Olmayı planlamıştım.
Bueno, sólo quería decir que siento mucho lo del accidente y que lamento no haber estado aquí para el funeral.
Gıda ve su kaynaklarımız zaten % 60'tan az bir düzeyde.
Las reservas de comida y agua están a menos del 60 por ciento.
Önder'in koalisyonundaki yerimizi aldığımızda Clarke güvende olur ama nasıl yapacağız?
Una vez que retomemos nuestro lugar en la coalición del Comandante. Clarke estará a salvo, ¿ entonces, cómo lo haremos?
Başkan'ın fikriydi. Tıpkı hazır olmadığımız Tayvan sempozyumu gibi.
Fue idea del presidente, igual que el simposio en Taiwan... para el que se supone que debemos prepararnos.
Tamam, ben kendi pazarlığımı yerine getirdim.
De acuerdo, he mantenido mi parte del trato...
gidelim 9268
gidelim mi 423
gidelim o zaman 67
gidelim kızlar 16
gidelim buradan 590
gidelim haydi 48
gidelim hadi 154
gidelim burdan 22
gidelim o halde 18
gidelim dostum 17
gidelim mi 423
gidelim o zaman 67
gidelim kızlar 16
gidelim buradan 590
gidelim haydi 48
gidelim hadi 154
gidelim burdan 22
gidelim o halde 18
gidelim dostum 17