English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ H ] / Hayat

Hayat tradutor Espanhol

221,076 parallel translation
Hayat madalyonu.
"El Medallón de la Vida".
Hayatım mahvoldu!
¡ Mi vida está arruinada!
Maze, hayatım, bir mum yakıp bir kadeh şarap doldurabilir misin acaba?
Maze, cariño, ¿ te importaría bajar a la bodega y buscar a Mamá?
Bak, açıklaması zor biliyorum ama bana inanmalısın. Burada bir çok insanın hayatı tehlikede.
Mira, es muy difícil de explicar, pero créeme cuando digo que hay muchas, muchas vidas en juego aquí.
Hayatımızı düzene sokuyoruz.
- Todo nos empieza a salir bien.
Eğer bunu kabul edecek kadar akıllıysan hayatının fırsatını öneriyorum.
Sugiero que este es tu momento si eres lo suficientemente inteligente para aprovecharlo.
Bu süre içinde hayatınızda değişiklik yaptınız mı?
¿ Hubo algún cambio en su vida en ese momento?
Sana maaşını, kadın ve çocukların hayatıyla ödeyen bir adamın sağ kolusun.
Eres el principal asesor de un hombre que paga tu sueldo con la vida de mujeres y niños.
Ama konuşmasını bitirdiğinde..... hayatımda ilk defa, bunlardan hangisinin.. ... daha güçlü olduğunu gerçekten anladım.
Pero cuando acabó de hablar, por primera vez, comprendí verdaderamente cuáles eran más poderosas.
Hayatımızda bir parça huzur ve sakinlik iyi olurdu.
No nos vendría mal un poco de paz y tranquilidad en nuestras vidas.
Belki de sağlıklı ve güzel bir hayat yaşayınca yas bu şekilde tutuluyordur.
Quiero decir, tal vez esta es la pinta que tiene el duelo cuando has vivido una vida completa y sana.
Annem kısa süre önce öldüğü için endişeleniyor. Özel hayatım yüzünden çektiğim acının işimi yapmama engel olabileceğini düşünüyor.
Está preocupado por mí porque mi madre falleció hace poco, y está preocupado porque no pueda superar mi dolor personal para hacer el trabajo.
Çok korkutucu bir durum. Bu yüzden mutlu ve iyi aile hayatı olan bir doktora ihtiyacım yok.
Esto da un miedo que te cagas, por eso yo no necesito un médico con una vida feliz y perfecta.
Pierce bunu hayatı boyunca yaşayacak.
Mira, Pierce va a pasar por esto el resto de su vida.
Bu uçaktaki herkesin hayatını tehlikeye atmadan alçalmamız mümkün değil.
No hay manera de descender sin poner en riesgo las vidas de todas las personas de este avión.
Siz birinin hayatını kurtarın diye 257 kişiyi tehlikeye mi atayım?
¿ Y poner en peligro las vidas de 257 personas para que usted pueda salvar a una? Por supuesto que no.
Hayatını kurtarabilir. Çabuk ol!
Le podría salvar la vida. ¡ Vamos!
Hayatını kurtardığın için çok teşekkür ederim.
Gracias por mantenerlo con vida.
Hayatımı yaşamak istiyorum çünkü hala buradayım.
Quiero vivir mi vida porque aún estoy aquí.
Hala bir hayatım var. Senin de var.
Aún tengo una y tú también.
Uçakta hayat kurtaran kahraman doktorlar.
¿ Doctores héroes salvando vidas en un avión?
Evlilikleri senin hayat yolunun bir parçası değil.
Su matrimonio no está en tu carril.
Hayatınız gözlerinizin önünden geçti mi?
¿ Sus vidas pasaron delante de sus ojos?
Hayatım gayet iyiydi.
Mi vida estaba muy bien.
Hayat yalnızken de çok güzel olabilir Mary.
Mary, la vida puede ser muy buena si estás solo.
Beni sevdi. Hayatım boyunca ne olursa olsun.
Me ha amado toda mi vida, a pesar de todo.
Hayat kendi kendine düzene girmiş gibi görünür.
Parece que tu vida se ha puesto en orden.
Hayatı değerler stabil.
Las constantes vitales son estables.
Bebeğimizin hayatını kurtardınız.
Ha salvado a nuestro bebé.
Hayatıma devam ettim.
Luego seguí con mi vida.
Tam bir hayat kurtaransın.
Eres una salvavidas.
Hayat bizi imkansız bir şey yapmamız için zorladığında vücudumuzda bir patlama gerçekleşir.
Cuando la vida te obliga a hacer algo imposible... se experimenta una explosión dentro del cuerpo.
Protokollere ve kurallara o kadar sıkı bağlanmış ki bir hastanın, bir çocuğun hayatını kurtarmak için emirlerin görmezden gelinebileceğini anlamıyor.
Se aferra a esos procedimientos y protocolos y no puede ver cuándo dejarlo para salvar la vida de un paciente... ¡ una niña!
Bütün hayatım hastanelerde geçti.
Me he pasado la vida en hospitales.
Bütün hayatım. Artık hastanede olmayan şeyleri görmem gerektiğini düşünüyorum.
Mi vida entera y... creo que necesito ver todo lo que no está dentro de un hospital.
Monitörlerden, kanlardan, steril önlüklerden uzaklaşmalıyım. Başkalarının hayatını kurtarmayı bırakmalıyım.
Alejada de los monitores y de la sangre y... y de las batas estériles, alejada de salvar la vida de otras personas.
Kendi hayatımı istiyorum.
Quiero la mía propia.
Kendi hayatımı yaşama zamanı geldi.
Es hora de que viva mi vida.
Hayatımı değiştirdiniz Dr. Webber.
Usted me cambió la vida, Dr. Webber.
Baktım ve aniden tüm doğa hayat bulmuşa döndü.
Miré y... de repente fue como si toda la naturaleza hubiera cobrado vida.
Tüm hayatım boyunca seni tanıdım.
Sigues creyendo que se trata de ti y de mí.
- Hayır, bilemeyiz, Ne yani, evinde yalnız başında mı hayatını riske atacaksın?
- No, no lo sabemos, así que, ¿ quiere arriesgar su vida solo para sentarse dentro de su casa sola?
Onlara bu cevabı vermek için, hayatımı riske atabilirim.
Estoy dispuesto a arriesgar mi vida, para darles esa respuesta.
- İş hayatı, ota sıcak bakmaz.
- Si fumas, no te quieren en el trabajo.
Bir plan yaparız, hayatımıza devam ederiz. "
Pongámonos de acuerdo en un plan y ya ".
- Hayat bundan fazlası.
- Así no es la vida.
İşe yarar. Çünkü siyahların hayatı önemlidir.
Funcionará, los afroamericanos importan.
Babam kurtuldu ama hayatını kurtarmak her şeyi değiştirdi.
Papá sobrevivió, pero salvar su vida lo cambió todo.
Şimdi de aşk hayatım için mi endişelenmeye başladın?
Porque en serio necesito preocuparme de mi vida amorosa en este momento.
Kadının çocuğu iyiydi, Stan o çocuğun hayatını kurtardı.
Y la bebé de la mujer estaba bien y el niño, Stan le salvó la vida.
O benim hayatımı kurtardı.
Necesito su ayuda.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]