Hayat dolu tradutor Espanhol
1,733 parallel translation
Neden ben de yirmilerimde onun gibi hayat dolu değildim?
¿ Por qué no era así de fresca a mis 20?
Çok harika ve zor bir genç adamı evlat edindim... Hayat dolu biri... Bütün o karakterler ölüydü.
Adopté a este hombrecito fantástico y difícil... y él está bastante vivo... y esos personajes están muertos, y tengo que hacerlo.
Bence hayat dolu dolu yaşanmazsa çok sıkıcı olur.
Creo que la vida, cuando no se vive plenamente... es... mucho más triste.
Ama bakın... gayet de hayat dolu.
Mírenlo... lleno de vida.
O deli değil. Hayat dolu birisi.
No es un lunático, solo un poco exuberante.
Hayat dolu mu?
¿ Exuberante?
Bazıları onları zararlı buluyordu. Bense onları çok güzel, etkileyici vahşi ve hayat dolu buluyordum.
muchas personas los consideraban dañinos, pero para mí eran tan bellos fascinantes, salvajes e imprescindibles.
Bu kadar hayat dolu bir kız.
Una joven llena de vida.
Yaratılmışların en güzel, en hayat dolu ve zarif olanına duyduğum aşk.
Mi amor por la más bella y refinada de las criaturas.
Ama o, erken doğumdan dolayı küçük ve zayıftı. Sen ise Cadi, öyle hayat dolu ve ataktın ki...
Pero era tan pequeña, tan enfermiza desde que nació y cuando fue más grandecita y tú, Cadi, siempre tan llena de vida y coraje.
Mesela güney Fransa'da bir villa alıp hayat dolu bir çingeneyle aşk yaşayabilirsin.
Podrías... comprar una villa en el sur de Francia... y tener un romance con un deslumbrante gitano.
Hayat dolu... Ve çok seksi.
Él es vibrante ¡ y sexy!
Burası hayat dolu.
Este lugar me fascina.
Karın mutlu ve hayat dolu gözükecektir.
Tu esposa se ve feliz, y llena de vida.
Mutlu ve hayat dolu musun?
Feliz y llena de vida. - ¿ Estas feliz y llena de vida?
Ama biz onun uzun süreli kibirle dolu ve çok bilmiş hayatının ne kadar uygun bir şekilde sona erdiğini kanıtlaya cağız.
No te preocupes.
O, üzgün, çünkü seçtiği hayat iflaslar ve ve aşksız evlilikler dizisi ile dolu.
Vive amargado porque eligió una vida carente de moral y una sucesión de matrimonios sin amor.
Düşünceleri şuydu : Ancak yaklaşan ölümümüzün sürekli farkında olursak hayatımızı dolu dolu yaşarız.
La idea es que solo estando concientes de nuestra inminente muerte podemos apreciar plenamente la vida.
Ancak yaklaşan ölümümüzün sürekli farkında olursak hayatımızı dolu dolu yaşarız.
Solo estando concientes de nuestra inminente muerte podemos apreciar plenamente la vida.
Hayatımın en dolu anları, aşk maceraları yaşadığım zamanlardı.
Algunos de los mejores momentos de mi vida fueron entre amoríos.
Sonsuz mutlulukla dolu bir hayat için
Para vivir una vida de felicidad eterna...
Bir varmış bir yokmuş bir zamanlar şiddet dolu bir hayat süren ve kimseden korkmayan bir köpek varmış.
Sí... Había una vez un perro con una vida de terror no le temía a nadie pero aunque tenía unos dientes muy filosos y su panza siempre llena su corazón estaba vacío.
Yani hayat zorluklarla dolu, bence.
¿ Sabes? La vida está llena de detalles duros, creo.
Hatalarla dolu bir hayat mı yaşadın?
¿ Has llevado una vida injusta?
Ama gerçek işte bu Hayatım seninle dolu
Pero también es cierto... que eres todo mi mundo.
Uzun ve başarı dolu bir hayat dilerim ona, aynen Chicago'daki başarıları gibi ve senin de farklı şeyler hissetmediğinden eminim.
Le deseo lo mejor, mientras se quede en Chicago. Y estoy seguro de que piensas lo mismo.
Hayatını dolu dolu yaşa!
Vivas tu vida a pleno!
Bize gelince, biz de mutlu bir şekilde azap dolu hayatımıza devam edelim.
Con suerte eso la salvará y podremos continuar con nuestras vidas tortuosas.
"Acıyla dolu bir hayat, kimin 10 ya da 15 saniyeye daha ihtiyacı var?"
Con toda una vida llena de dolor, ¿ quién necesita 10, 15 segundos más? "
Acıyla dolu bir hayat.
Toda una vida de dolor.
- Sen derdin, hayatın mucizelerle dolu olduğunu.
- ¿ Cómo es posible? - Siempre dijiste lo previsible que es la vida.
Acı dolu bir hayat ve yalnızlık mı?
¿ Una vida de sufrimiento y soledad?
"Hayatın acılarla dolu olmalı."
Debes aceptar lo amargo con lo pésimo.
Hayatım aslında, heyecan verici, umut dolu.
Lleno de promesas.
100'den fazla resim ve dijital baskı ile dolu, beyaz, orta sınıf bir ailenin hayatını anlatıyor.
Completo con más de cien fotografías e imágenes impresas digitalmente que captan la vida de una familia blanca de clase media alta.
Ama hayat değişimlerle dolu.
Pero la vida se trata de cambios.
Austen çok dolu bir hayat yaşadı.
Austen vivió una vida plena.
Günah dolu ve yozlaşmış bir hayat süren sizler hazırladınız bu sonu.
Ustedes lo han provocado llevando una vida de pecado y libertinaje.
Hayat sürprizlerle dolu.
La vida está llena de sorpresas.
Kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Şimdi burada olmamım sebebi o ki, bunu söyleyerek hayatımı riske sokuyorum, Arkad ölmeden önce, Dünyaya saldırı hazırlıkları için naquadahla dolu birkaç kargo gemisi gönderdi.
Y por eso estoy aquí ahora, arriesgando mi vida para contarles que antes de que Arkad muriera envió varias naves de carga llenas de naquadah preparando un ataque a la Tierra.
Ne, orospu dolu o zaman? Hayatım, gözüm senden başka kimseyi görmez, biliyorsun.
Cariño, sabes que sólo tengo ojos para ti.
Sahip olduğum tek şey, hayatımda yapmadığım şeylerle dolu sahte bir özgeçmiş.
Todo lo que tengo es un currículum falso. Lleno de cosas que nunca he echo.
Ben o olurdu şüphe Onu insanlara danıştı yukarı çekmeden önce suç dolu bir hayat.
Dudo que haya consultado a su gente antes de tomar una vida de crimen.
İnsanların hayat hikâyelerini anlatıyorum. Anılarla dolu. - Hayatta kalma mücadeleleriyle ilgili.
Estoy contando la historia de la vida de alguien llena de experiencias, de su lucha por la supervivencia.
Sıradan dakikalarla dolu sıradan hayatı
Llenos de momentos normales
Evet Orson sonunda acı ve sırlarla dolu hayatından kurtulmuştu.
Sí, Orson podía, finalmente, ambicionar una vida libre de secretos y dolor.
Bu yüzden o andan itibaren hayatı dolu dolu yaşamaya karar verdi.
Así que decidí que desde ese momento..... continuaría viviendo al máximo.
Ve sende düşünüyorsun neden bu kadar zeki iken hayatın duygusal ve finansal zorluklarla dolu diye.
Y te preguntas por qué tu vida es una serie interminable de obstáculos intelectuales y financieros y emotivos insuperables.
Hayat gerçekten bolca süprizle dolu değil mi?
La vida es una verdadera cornucopia de sorpresas, ¿ no?
Sonucu ne olursa olsun, hayatımın kalanını, dolu dolu yaşamaya kararlıyım.
Cualquiera que sea el resultado, Tengo el deber y estoy decidida a vivir cada uno de los días que me queden.
Hayatının güvensizliklerle dolu olması nasıl bir duygu?
Como se esta, yendo por la vida siempre desconfiado?
dolu 82
dolunay 27
dolunay var 16
dolu mu 28
doluyuz 22
dolu değil 28
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
dolunay 27
dolunay var 16
dolu mu 28
doluyuz 22
dolu değil 28
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29