Hayatta mı tradutor Espanhol
7,100 parallel translation
- Hayatta mı?
¿ Está vivo?
Hâlâ hayatta mıyım?
¿ Sigo vivo?
- Hâlâ hayatta mı peki?
- Bueno, ¿ sigue vivo?
Oğlum, sen hala hayatta mısın?
Hijo mío, ¿ todavía vives?
Çocuk hayatta mı?
¿ Todavía está vivo?
- Hayatta mı?
- ¿ Viva?
Hatta hayatta mı?
¿ Sigue vivo?
- Hayatta mıydı?
- ¿ Estaba vivo?
Ve hayatta mıymış? Vücut arıtma tesisine doğru sürüklendiği zaman.
Ajá, flotando hacia la planta de tratamiento.
Millet, herkes hayatta mı?
¿ Todo el mundo sigue vivo?
- Hayatta mı?
- ¿ Vivo?
Hayatta mı?
¿ Está viva?
Hâlâ hayatta mı?
¿ Sigue con vida?
- Hayatta mı?
- ¿ Está viva?
Bebeğimiz hayatta mı?
¿ Nuestra niña vive?
May hayatta mı?
¿ May está viva?
Sonra o da Benedict Arnold'ın isyancıları tarafından saldırıya uğradı. Chekura hayatta mı?
Después, fuimos atacados por los rebeldes de Benedict Arnold.
Chekura hayatta mı?
¿ Está Chekura vivo?
Çok fazla su altında kalmışım ama babam beni hayatta tuttu.
Estuve mucho rato debajo del agua, pero mi padre me mantuvo con vida.
bekar olarak son haftanı kayda almadan, durayım yani hayatta olmaz ciddiyim kapat şunu evet anlıyorum ama 3 yatak istemiştim ve sadece 3 yatak var.
Y tener tu última semana de soltería sin pruebas, ¡ de ninguna manera! En serio, apágala. Sí, lo entiendo, pero pedí tres camas, y hay sólo dos.
Ama bu kasabada, hayatta kalabilmek için uslu durmak zorundaydım.
Pero en este pueblo, tuve que pasar por buena para sobrevivir.
Sanırım Clive hala hayatta olabilir.
Creo que Clive podría aún estar vivo.
Hayatta kalmak için, komşularımızın ne yaptığını bilmemiz gerekiyor.
Para sobrevivir, debemos conocer cada paso que nuestros amistosos vecinos están dando.
Nihai yaklaşmadayız, hayatta kalanların tam sayısı lazım.
Estamos cerca. Necesitamos saber el número de sobrevivientes.
Gerçek hayatta kahramanlarımızla tanışma fırsatını sık sık elde edemiyoruz ama burada gördüğünüz genç kadınların hepsi hikâyelerini bizimle paylaşmak için ve onlara ilham veren kadınla tanışmak için bu gece bizlerle.
No es muy usual poder conocer a nuestros héroes en la vida real, pero estas jóvenes que veis aquí, están con nosotros esta noche, para compartir sus historias y las de las mujeres que las han inspirado.
Sırf hisler bakımından değil, günlük hayatta.
No solo emocionalmente, sino en la práctica.
Hayatta olmaz, kimseden yardım istemem artık.
De ninguna manera.
Hayatta kalacağımı söyledin!
¡ Dijiste que podía sobrevivir!
Çok kayıp verdik. Hâlâ hayatta kalanların biz olacağımızı kim düşünürdü?
Hemos perdido tanto... ¿ Quién diría que seríamos los sobrevivientes?
Hayatta bir insanı ayakta tutabilecek temel ihtiyaçların farkındayım.
Sé mucho acerca de los cimientos de la vida.
Beni hayatta tutabilmek için daha iyi bir fikrin var mı?
¿ Tenías una idea mejor para mantenerme viva?
Küçük casus halkamız yıkılmış olabilir ama Abe hâlâ hayatta ve senin için de aynısını yapacağımı çok iyi biliyorsun.
Nuestro pequeño espía diría que puede hacerse, pero Abe sigue vivo. Y tú sabes que haría lo mismo por ti.
Ellie'ninki hayatta en iyisiydi ve hiçbir damadım hayatına öğrenci olarak devam edemez.
Ellie está acostumbrada a lo mejor de la vida... y ningún yerno mío puede vivir como un estudiante.
Hayatta yaşadığımız onca dram, trajik sandığımız şeyler, koca bir hiçmiş.
Todos los traumas que pasamos en vida, lo que creemos que es trágico, no lo es.
Hayatta yaptığım en zor şeydi.
- Dios mío. Eso fue lo más difícil que hice en toda mi vida.
Hayatta inanmam! - Bu kişi bir insan mı peki?
detente!
- Hayatta kalmamı mı adapte olmamı mı?
- ¿ Por sobrevivir o adaptarme?
Yani, maymunlar ve yılanlar hayatta kalıyorsa, ben de kalırım.
Si los monos y las serpientes pueden sobrevivir, entonces yo también puedo.
Geniş cepli rahatça dolaşan. Hayatta ilk defa kale duvarlarından dışarı çıktığım zamandı ve hiç kimse nerede olduğumu bilmiyordu.
Esa era la primera vez en mi vida que estaba fuera de los muros del castillo y nadie sabía dónde estaba.
Kimse koruyamazdı. Ama hayatta kaldım.
Nadie podía.
Büyük tanrımız Hugo'nun, bizim hal-i mevcudiyetimizin her şeyini kontrol ettiğini biliyorum ama o hayatta kalsın diye kavga etmemiz gerektiğini sanmıyorum.
Mirad, sé que el gran Dios Hugo nos controla a todos en todos y cada uno de los aspectos de nuestra existencia, pero no creo que nunca haya tenido que luchar por mi supervivencia.
Kızım hayatta öyle değil mi?
¿ Mi hija está sana y salva o no?
Hayatta kalma okuluna mı?
- ¿ A la escuela de supervivencia?
Hayatta kalmayı başaramayacağımı düşünmeye başlamıştım.
Empecé a pensar que no saldría de allí con vida.
Hayatta yapacağım şeyler var.
Tengo deudas.
Hayatta ki herşey bundan mı ibaret?
¿ Es eso todo de lo que se trata?
Rico iyi görünüyor. Yeni bir dövme yaptırmış olabilir. Bak şimdi, Owen buraya geldiği zaman hala hayatta olursak bırak da onunla ben konuşayım.
Creo que tiene un tatuaje nuevo. por favor déjame hablar.
Defalarca ilaç kayıtlarımı inceledim. Hayatta kalmamın imkanı yok.
He revisado mis informes médicos una docena de veces.
Garsonluğun hayatta ne yapmak istediğime karar verirken yapacağım bir iş olması gerekiyordu.
Camarera estaba supone ser una cosa temporal hasta que me di cuenta de lo que quería a hacer con mi vida.
Yoksa, pederin hayatta kaldığı her saat için, bu kızın güzel gırtlağından bir santim daha doğrayacağım.
o, por cada hora que el reverendo siga vivo, voy a meter el cuchillo dos centímetros más en su bonito cuello.
"Hayatta ne yapacağımı bilmiyorum."
"No sé qué hacer con mi vida."