Oraya mı tradutor Espanhol
10,552 parallel translation
Ee şimdi ne yapacaksın, bir zindan yapıp beni oraya mı kilitleyeceksin?
Entonces ¿ ahora qué vas a hacer, construir un Calabozo y encerrarme en él?
Yeleği oraya mı götürecektin?
¿ Ibas a recoger allí el chaleco?
Burada mı kalmalıyım yoksa oraya mı gitmeliyim?
Me quedo aquí, o debería ir más allá?
Katilin yukarıda olduğunu düşündüğünü söyledin ve oraya mı gitmek istiyorsun?
Acabas de decir que el asesino está arriba, ¿ y es ahí adonde quieres ir?
Oraya mı gitsem acaba?
Quizá deba ir.
Oraya mı giriyoruz?
¿ Qué vamos a...? ¿ Entramos aquí?
Fotoğrafçı arkadaşımızı oraya getirmeni istiyorum.
Quiero que lleves a nuestra amiga fotógrafa allí.
Oraya gitmek zorundayım.
Debo ir allí. Todo está bien.
Galiba oraya gidip onları ayırmalıyım.
Creo que debería separarlas.
Önce oraya bakacağım.
Pensé en revisar allá primero.
Tamam mı? Ama onu arada bir oraya bırakıyordum.
Pero sí que lo dejaba allí una vez de cuando en cuando.
Oraya gidip katil elini kaldırsın mı diyeceksin?
¿ Ir a pedirle al asesino que levante la mano?
Oraya nasıl çıkacağım peki?
Pero, ¿ cómo llegare allí?
Oraya gittim ve yakaladım onu, ani ölüme gittim.
Salí allí a buscarlo, caminé hacia la muerte segura.
- Onu oraya tıkmak için her şeyi yaparım.
Haré todo lo que sea necesario para ponerlo allí.
- Tutulduğu kasabaya.. ... ulaşmak tahmin ettiğimizden uzun sürdü. Oraya vardığımızdaysa...
- Llevó un poco más de lo esperado llegar a la ciudad donde estaba retenida, y cuando llegamos...
Oraya dönmemi istiyorsan onlara gösterecek bir şey vermen lazım.
Si quieres que regrese, debes darme algo para mostrarles.
Umarım oraya vaktinde varırız.
Ojalá lleguemos a tiempo.
- Oraya 12.00'den önce varır mıyız?
¿ Podremos llegar antes de mediodía?
Onu oraya sakın ne yaptığını anlamadığımı sanma diye koydum.
La dejo ahí. No creas que no veo lo que tramas.
O halde, sanırım oraya gideceğim.
Supongo que iré allí.
Oraya gitmemiz lazım.
Creo que debería ir para allá.
O öldükten sonra kendimde oraya tekrar gidecek gücü bulamadım.
Después que murió... No pude volver a visitar ese lugar.
Ağrı kesicilerimi almamıştım ve belki de Tony beni Dog Star'ın orada buldu ve oraya götürdü.
Tomé muchos calmantes. Quizá Tony me vio afuera del Dog Star y me llevó.
- Bende hâlâ anahtar vardı geçen sene oraya girdiğim zamandan kalma ben de Rosa'yı görmeden önce duş alıp güzelce bir vücudumu yağlayayım demiştim.
- Bueno, seguía teniendo la llave de cuando me quedé allí el año pasado, y quería darme una ducha y ungir mi cuerpo con aceites esenciales antes de ver a Rosa.
- Ya da ben oraya gelirim ben sokarım sizin için!
Sí, ¡ o bajo yo ahí y lo hago por vosotros!
Birinin oraya gidip parayı kimin aldığına bakması lazım.
Alguien debe estar ahí para identificar a quién lo recoge.
Ne isterseniz yaparım, yeter ki beni oraya götürmeyin.
Haré todo lo que usted diga, pero no me lleve.
Oraya vardığımızda öküzler birlikte dayak yedik.
¡ Los golpes que nos dieron allí con tripa de cabrío...!
Oraya girmenin bir yolunu bulamadığımız sürece, bunu net olarak bilemeyiz.
Bueno, hasta que averigüemos cómo podemos entrar, no hay manera de saberlo con seguridad.
Oraya gidip herkesi öldürelim. Ve onu geri alalım.
Bajamos por ahí, matamos a todo el mundo y la traemos de vuelta.
3. aşamada dahil olacaktım ama asla oraya ulaşamadık.
Iba a participar en la fase tres pero nunca llegamos tan lejos.
Oraya gelmesek bile bir şekilde kendin kaçardın. Buraya gelirdin ve başımızın etini yerdin diye düşündük.
Bueno, pensamos que si no lo hacíamos, y te las arreglabas para escapar por tu cuenta, volverías y nunca sabríamos el final de la historia.
Oraya çıkacağım. "
Estaré en lo alto.
Evet öyle istiyorum, çünkü adımın oraya nasıl çıktığı umrumda değil.
Claro que sí, maldición, porque no me importa cómo llegó allí.
Oraya geri dönmemiz lazım.
Debemos volver ahí adentro.
Oraya gidip onlara yardım etmemiz lazım.
Debemos ir ahí y ayudar.
En son "Hayır, oraya değil" dediğin benim kafam karışıkmış gibi rol yaptığım.
La última vez que digas, "No, ahí no", y finja que solo estaba confundido.
Koalisyon, bunun Taliban'ın geri dönüşü olduğuna ikna olmuştu ve İngiliz birlikleri, bölgesel hükümeti korumaya yardım etmek ve düzeni sağlamak için oraya gönderildi.
La coalición estaban convencido que este fue el regreso de los talibanes, y las tropas británicas fueron enviados para restaurar el orden para ayudar a proteger el gobierno regional.
Oraya bayılırım. West...
- Me encanta ese lugar.
Sanırım demek istediğim lütfen Drew'la cennette yedi dakika geçirmek için oraya girme.
Supongo que lo que quiero decir es... que no te metas al armario por siete minutos con Drew.
Saat 22 : 00 oraya gidip Maggie'yi öldürmek için çok geç.
10 : 00 p.m. es muy tarde para que... él estuviera ahí para matar a Maggie.
Sanırım Wallis da oraya gitmiş.
Supongo que Wallis también fue allí.
Kıdemli Öğrenci'yim, futbol takımının kaptanıyım ve hayır cevabı almak için... -... oraya gitmemiştim.
Soy cadete senior, capitán del equipo de fútbol y no he llegado aquí... aceptando un no por respuesta.
- Tanrım... oraya inmek.
Solo voy a tener que... Dios... iré allí abajo.
Adamlarımız muhtemelen oraya yerleşmiştir.
Probablemente sea donde estén nuestros hombres.
Bir tarafım birbirlerine kızgın olsalar da oraya gidip işi çözeceklerini düşünüyor.
Una parte de mí cree que aunque estén enfadados, llegarán y harán la presentación como dos profesionales.
Oraya vardığımızda, bize ne tür bir yılan bulmamız gerektiğini söyleyebilirsiniz.
Cuando lleguemos ahí, pueden decirnos qué clase de serpiente tenemos que conseguir.
- Sanırım sanırım onu oradan almış ve kafamızı karıştırsın diye kanı ve motel çarşaflarını oraya bıraktın.
Supongo que te arrancaste esa costra, y dejaste la sangre en las sábanas del motel para confundirnos.
Bilmeni isterim ki oraya seninle çıkacağım.
Quiero que sepas, que estaré ahí afuera contigo.
Oraya benim yerime çıkma ihtimalin var mı?
¿ Hay alguna posibilidad de que puedas salir ahí en mi lugar?