Pazartesi mi tradutor Espanhol
497 parallel translation
- Pazartesi mi?
- ¿ El lunes?
Pazartesi mi?
¿ El lunes?
- Pazartesi mi?
- Pasado mañana.
Bugün pazartesi mi?
Ah. ¿ Hoy es lunes?
Kaçışı pazartesi yapıyoruz. - Pazartesi mi?
Lo haremos el próximo lunes.
- Pazartesi mi? - Evet.
- ¿ Hasta el lunes?
Bugün hangi gün, pazartesi mi?
¿ Qué día es hoy, lunes?
Pazartesi mi?
¿ Lunes?
Pazartesi mi?
¡ El lunes!
Pazartesi başlıyorsun. Pazartesi mi?
Comienza a trabajar el lunes.
- Pazartesiyi bulabilir. - Pazartesi mi?
- Probablemente será el lunes.
Pazartesi sabahı eşimle birlikle dönmeyi umuyorum.
Estaré de vuelta el Lunes por la mañana con mi mujer, espero.
Annem pazartesi geri dönse bile bu bizim için bir şey değiştirmeyecek, değil mi?
Aunque mi madre vuelva el Lunes no habrá diferencia entre nosotros, ¿ no?
Küçük Fritzie işte bu, güvercin onun, Pazartesi Evi oluyor.
Aquí soy Fritz. El pequeño Fritzie. Éste es mi hogar de los lunes.
- Pazartesi Evi mi?
- ¿ Hogar de los lunes?
- Pazartesi dediniz değil mi?
- ¿ El lunes, dice usted?
Salı, Perşembe ve Cumartesi balık. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma yumurta.
Mi talento está desaprovechado con la magra dieta de su tía.
Eğer komite de onaylarsa haftaya pazartesi saat 3 diyelim mi?
Si el comité accede... ¿ podría ser el lunes próximo a las 3 : 00?
Pazartesi kuzenim Aparna'nın nikahına benimle geleceksin.
Vendrás conmigo a la boda de mi prima Aparna el lunes.
Pazartesi gecesi diye sen söylemedin mi?
Me prometiste que saldríamos.
Yarın, pazartesi, değil mi?
Mañana es lunes, ¿ no?
Pazartesi günü... müvekkilim polis tarafından alınarak... silahlı soygun zanlısı olarak sorguya çekildi.
El lunes, la policía detuvo e interrogó a mi cliente... bajo sospecha de robo a mano armada.
Pazartesi sizsiz olmayacağız, değil mi?
Debemos contar con usted el lunes, ¿ no es cierto?
Su anda hepsi bu ama pazartesi günü evi 5000 dolara Briggs'e satıyorum.
Esto es todo lo que tengo, por ahora... pero el lunes le venderé mi casa a Briggs por 5.000 dólares.
Biraz bencilce görünebilir ama işe yaramazsa, Pazartesi sabahı masamda olmayı istiyorum.
Quizá parezca egoísta, pero si esto no funciona, me gustaría estar en mi mesa el lunes.
Sen de üzülme, Pazartesi gelip bana danış.
Y tu no estés triste, pasa el lunes por mi consulta.
Peki sen pazartesi ne anlatacaksın Véronique? Ben mi?
Y tú, ¿ de qué hablas el lunes?
Pazartesi günü bölgemde olacağım, Dieppe'te.
El lunes estaré en mi distrito, en Dieppe.
Pazartesi. Öyle değil mi Yvonne?
¿ El lunes, eh, Sra. Yvonne?
Bu benim son şansım. Pazartesi çok geç olacak. Evet mi?
Es mi última oportunidad, el lunes sería demasiado tarde.
O pazartesi, aralığın 21'i hiç şüphesiz Françoise'nın karım olması gerektiğini anladım.
Ese día, lunes 21 de diciembre, me vino la idea, repentina, definitiva, de que Françoise sería mi mujer.
Pazartesi ofisime gelin de, çalışmalarınız için size 100 gine vereyim.
Pasen el lunes por mi oficina y donaré 100 guineas para su causa.
Kasaba Pazartesi'ye dek bizsiz idare eder mi?
¿ Podréis pasar sin nosotros hasta el lunes?
Pazartesi arabayı getirecektiniz değil mi?
Tiene turno para el lunes próximo, ¿ no?
Sekreterim pazartesi günü seni arar.
Mi secretaria te llamará el lunes.
Elbiselerimi yıkayabilir misiniz Pazartesi, salı?
¿ Puede lavar mi ropa el lunes, el martes?
Okul kapandıktan sonraki ilk pazartesi sabah saat 5'te benim evime geleceksiniz.
Os quiero ver en mi casa... el primer lunes después de que acabe el colegio, a las 5 : 00.
Pazartesi günü Mopar'ımı dükkânın önüne çeksem... çamurluğuma kaynak yapabilir misin?
¿ Crees que si llevo mi carro al taller el lunes, puedas soldar la parte del parachoques?
Hadi, pazartesi görüşürüz dostum.
Lo veo el Lunes, mi amigo.
Geçen birkaç hafta boyunca, üst kademe için hazırlandım... Eğer, bu hafta sonunda, bütün çalışmamı tamamlarsam... Pazartesi sabahı, üst kademeye gireceğim.
Llevo dos semanas preparándome para el escalón superior... y si termino mi trabajo este fin de semana... voy a alcanzarlo el lunes por la mañana.
Ben genellikle çamaşırımı Pazartesi gecesi yıkarım, bu nedenle yarına kadar sana temiz bir çorap veremem.
Usualmente lavo mi ropa los lunes por la noche, así que no podré tener un par limpio para usted hasta mañana.
Pazartesi günü işsizliğimin onuncu haftası olacak.
El lunes será mi décimo aniversario de desempleado.
Kısrağım onurlu bir şekilde evde oturuyor ve bugün Pazartesi olduğundan teyzem dedi ki, her pazartesi Tanrı Shiva'ya dua edersem tüm dünyanın hayran olduğu bir koca bulabilirmişim.
Mi yegua es decente y está en casa hoy ya que es lunes La tía me ha dicho que si le pido al señor Shiva cada lunes Conseguiré un esposo que va ha dejar al mundo asombrado.
Tamamdır. Pazartesi başlayalım diyelim mi?
Muy bien. ¿ Empezamos el lunes?
Pazartesi sabahı okula geri dönecek.
Volverá a la escuela el lunes por la mañana, tiene mi palabra.
Bizim fikrimizin çocuk kaçırmak olmadığını onu pazartesi sabahı okula geri götürmeyi planladığımızı söylersek bize gülersiniz, değil mi?
Si les dijéramos que ese secuestro... no fue idea nuestra. Que pensábamos devolverle a la escuela el lunes.... se reirían.
Pazartesi balayındaymışım.
Estaré en mi luna de miel el lunes.
Pazartesi günü ofisime rapor vermelisiniz, Bay Esslin.
Preséntese en mi oficina el lunes, señor Esslin.
Pazartesi onun ofisine değil, benimkine rapor ver.
Preséntese en mi oficina el lunes.
- Haftaya Pazartesi mi?
- ¿ El próximo lunes?
Pazartesi günü uçağım kaçtaydı Smit?
¿ A que hora sale mi vuelo el lunes, Smit?