Sadece sen tradutor Espanhol
14,020 parallel translation
Peki ya sadece sen değilsen?
¿ Y si no eres solo tú?
Sadece sen varsın.
Solo tú.
Tavsiyeme değer veren, sadece sen varsın.
Eres el único que lo valora.
Toplantıda sadece sen, konuşmacı ve azınlıkçılar olmalı.
Sólo debe ser usted, el altavoz, y el portavoz de la minoría.
Sadece sen kendini kurtarabilirsin.
Sólo se puede.
Bak, dosyayı okuyan sadece sen değilsin tamam mı?
Mira, no eres el único que lee el expediente, ya lo sabes.
Bak, ben sadece sen olmanı istiyorum.
Mira, solo quiero que seas tú.
Sadece sen değiştirebilirsin, Kate.
Solo tú puedes, Kate.
Sadece sen yenebilirsin onu.
Tú eres el único que puede vencerlo.
Geleceğimizi görüyorum ; Sadece sen ve ben!
Veo nuestro futuro ; ¡ somos tu y yo!
Eğer dosyayı bulamazsan, sadece sen de değil...
Si no obtenemos el archivo, no sólo a ti. .
Oraya sadece sen giderdin.
Usted fue el único que se fue de allí.
Sadece sen buradayken kısa ziyaretler, ayak altında dolanmadığı sürece ve bazen de küçük kuşun yuvadan ayrılması gerekecek.
visitas más cortas sólo cuando estás aquí, sólo si no se interpone en el camino, y en algún momento, pajarito tiene que dejar el nido.
Anlaşılan sadece sen ve ben varız.
Bueno, parece que estamos solos tú y yo.
Sadece sen ve ben, ahbap.
Solo tú y yo, amigo.
Artık sadece sen ve ben varız.
Ahora somos solo tú y yo.
Aniden hiçbir özelliğin kalmıyor, sadece sen oluyorsun. Kes, tamam mı?
De repente, no eres nada especial, solo eres tú.
Sen sadece liseli bir yeni yetmesin.
Y tú eres una estudiante de Primer Año de la Secundaria.
Bir DoppelHunt Yani sen ifade ilgi sadece bir kapak oldu.
Así que expresan interés en un DoppelHunt era sólo una tapadera. Era una manera para mí para llegar al apartamento de Dorian y sobre su conexión Wi-Fi gratuita.
Sen ve ben sadece başarısız bir anlaşma ulaşmak sonra, Kimse gerçek sebebini sormak istiyorum Eğer uzağa gitmek çiftlik istedi.
Una vez que usted y yo simplemente no lograron llegar a un acuerdo, a nadie se le pregunte el motivo real que quería la granja desaparezca.
Sen sadece kelimeleri duyuyorsun.
Tú solo escuchas las palabras.
Sen harika zaman geçirdiğini göstermek için elinden geleni yap sadece.
¡ Tienes que hacerlo lo mejor que puedas para que parezca que te lo estás pasando genial!
Djinn sadece aracı, sen onu geride bıraktın.
El Djinn es un intermediario que se te ha quedado pequeño.
Sen sadece herkesten daha çok şey biliyorsun.
Solo resulta que sabes más que cualquiera.
Sen bilim kurumunun üyesisin ben ise sadece bir stajyerim.
- Guadalajara. No vi venir eso.
Sen.. sadece ne diyorsam onu yap eğer..
Si haces lo que te digo...
Ailemin çıkarlarını gözetiyordum sadece ama sen de benim ailemsin.
Estaba... solo estaba cuidando de la familia, Pero... eres mi familia, también.
Sadece cama vuran sen vardın. - Sohbet odanız açık.
Solo tú golpeando en la ventana.
Sen sadece Audrey'nin en iyi dostu değildin.
No sólo eras el mejor amigo de Audrey.
Sadece "Sen hiçbir şeyin suçlusu değilsin, benim." yazıyordu.
Simplemente dijo : "Usted no es culpable de nada. Soy."
Annen yüzünden sen sadece % 50'sin.
Debido a tu madre, sólo eres 50 %.
Sen sadece isten gelince kanepeye oturup bira içtin.
Lo único que hacías era llegar a casa del trabajo, sentarte en el sofá, y beber cerveza. ¿ Eso es criar niños?
Sadece bu defa, içinde sen olacaksın.
Lo único, es que esta vez, tú formarás parte de él.
Sen sadece iletişim cihazını açık tut.
Mantén tu canal de comunicación abierto.
Sen sadece Gölge Vinç'i uçmak için hazırla.
Prepara al Shadow Caster para volar.
Sen kısa süreliğine benim dikkatimi dağıttın sadece.
Sí que le importaba. Me distrajiste fugazmente.
- Sen sadece arkadaş değilsin, dostum, topluluksun.
No eres solo compañía, amigo eres la corporación entera.
Ama sen sadece güzel bir kız değilsin.
Pero no eres más que cualquier chica bonita.
Sen sadece kontrol etmezsin.
Nunca te interesas.
Sen sadece ruhsuz bir avukatsın!
Estás a algún abogado sin alma.
Hayır, hayır, sen sadece TED konferansında olacak birine benzemiyorsun.
No, no, sólo... no parece ser el tipo de persona TED Talk.
Sen sadece ağzında sakız geveleyerek umutlarını geri vermemi istiyorsun.
No es verdad. Me estás soltando un rollo y esperando que te deje irte de rositas.
- Sen sadece bizi almak için hazır ol.
- Nos prepararemos para salir.
Sadece onlar kötü ve sen iyi ya da sen kötü ve onlar iyi olduğu için değil.
No es... porque sean malos y tú bueno o tú malo y ellos buenos.
Bazen insanlar sadece bir şeyler yaşarlar ve sen bunun bir parçası olamazsın.
A veces la gente está pasando por algo y no puedes ser parte de ello.
Sadece, sen.. sen mükemmel bir..
Solo que, eres... eres tan maravilloso...
"Hai Lai," sen sadece buzdağının küçük bir kısmını görüyorsun.
"Hai Lai", solo estás viendo la punta del iceberg.
Sen sadece vazgeçersen başarısız olursun, seni iyi tanırım.
Sólo falla si renunciar, y lo sabes.
Ve sen sadece... Sen sadece onları tutuyorsun.
Y los estás deteniendo.
Sen sadece utanıyorsun.
Solo estás cohibido.
Sen sadece nötr evrenin içindeki başka bir minik, geçici zerresin.
Eres otra pequeña mancha, en un universo indiferente.
sadece sen ve ben 157
sadece sen varsın 16
sadece senin 16
sadece seni 36
sadece senin için 20
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
sadece sen varsın 16
sadece senin 16
sadece seni 36
sadece senin için 20
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81