Savaş mı tradutor Espanhol
8,989 parallel translation
Uluslararası bir yardım kuruluşu için çalışma fırsatı çıkınca da değerlendirdim. Suriye'deki savaş yüzünden yetim kalmış çocuklara yardım ediyordum.
Y entonces me vino la oportunidad de unirme... a una agencia internacional... que trabajaba con niños huérfanos por la guerra allí.
İkinizin ne düşündüğünü biliyorum ama kendisi bir savaş kahramanı olan en iyi arkadaşımı avlamayacağız.
Miren, sé lo que están pensando, pero no vamos a cazar a mi mejor amigo, que además resulta ser un maldito héroe de guerra, por cierto.
- Ve ben suçla savaşırım.
Y combato el crimen.
Bu sıkıntınızın aynısını savaş sırasında yaşamıştım.
He experimentado lo mismo en el campo de guerra.
Gençken, Corbin'i savaş hatıralarını anlatması için çok zorlardım.
Entiendo lo que quieres decir. Cuando yo era joven solía importunar a Corbin sobre su periodo en combate.
Sen, Abigail, bu görev için yüzyıllar önce seçildin... bizim kazanamayacağımız bir savaşı kazanman için diğerlerinin arasından seçildin.
Tú, Abigail, fuiste elegida hace siglos... tú, entre todos... para ganar una guerra que nosotros no pudimos.
Aynı kandanız Bart'a karşı aynı karışık duyguları besliyoruz ve annemle olan gençlik savaşımda desteğe ihtiyacım olacağını biliyorsun.
Tenemos la misma sangre, el mismo odio hacia Bart, y sabes que necesitaré apoyo en mi guerra de adolescente con mamá.
Ama, senin kutsal savaşında yardım edecek kadar iyiler de, sadece benim için iyi değiller, öyle mi?
Pero sí son lo bastante buenos para ayudarte con tu guerra santa, pero no lo bastante buenos para mí.
- Savaşı kazandığımız zaman gardını indirirsin, öncesinde değil.
Puedes bajar la guardia cuando hayamos ganado la guerra, - no un momento antes.
Başarsalar da başaramasalar da böyle kişisel bir savaş başlattığımı kimse bilmemeli.
Si tienen éxito o fallan, nadie puede saber que yo he puesto en marcha tal campaña personal.
Aranızdaki savaş kişisel, Elizabeth ve bunu kazanmana yardım edeceğim.
La guerra entre vosotras es personal, Isabel, y te ayudaré a ganarla.
Savaşıp galibi ben olacağım.
Voy a pelear y voy a ganar.
Bu savaş bir hata, hırs mıydı?
Esta guerra, ¿ fue un error? ¿ Fue la codicia?
Mantıklı adamdır ve bu dağı ayağa kaldırıp, 3. Dünya Savaşını başlatmanızdan ziyade adamlarımın halletmesini öneririm.
Es razonable, y estoy sugiriendo que dejen que mis muchachos manejen esto en lugar de incendiar toda la montaña y empezar la tercera guerra mundial.
Savaş başladığında doktorun odasına git seni bulacağım.
Cuando la pelea comience, ve al lugar del médico...
Bana bir silahlı takım, çelik yelek,.. ... savaş zırhı gönderdi.
Me envió un traje de pistolero, un chaleco de combate... una armadura de guerra.
Micah VIPER75 in ona bir silahlı takım verdiğini söylemişti. çelik yelek ve savaş zırhı heklendiğinde kaybettiklerinin yerine
Micah dijo que VIPER75 le dio un traje de pistolero... un chaleco de combate y una armadura de guerra... para reemplazar lo que perdió cuando le hackearon.
Benim adaşım Küba'nın özgürlük savaşında bir komutandı.
Mi tocayo era un comandante en la guerra cubana.
Kırmızı paltoluların savaşı kazanacağını mı düşünüyorsun Chekura?
¿ Crees que los Casacas Rojas van a ganar la guerra, Han tomado el sur, pueden ganar la guerra. Chekura?
Eğer İngilizler Yeni İngiltere'yi koparırlarsa savaşın sonu yaklaşacak mı?
Si los británicos dejan aislada a Nueva Inglaterra, ¿ la guerra acabará pronto?
Bu çarpışma savaşın gidişatını değiştirebilir hayatım.
Esa batalla podría determinar el devenir de la guerra, querida.
İlginçtir, hatırladığım kadarıyla Muhafazakar Parti diyordu ki ; "Sürücüler arasındaki savaşı bitireceğiz"
Es gracioso, porque recuerdo al Partido Tory decir que iban a "terminar la guerra a los automovilistas".
Sizi favori lazer savaşı mekânımıza götürecektik ama şimdi resmi olarak davetimizi geri aldık.
Vaya, íbamos a llevaros a nuestro laserdromo favorito, pero ahora quedáis oficialmente no invitados.
Bunun bizim savaşımız olduğunu kim söyledi?
¿ Quién dice que esto tiene que ser nuestra lucha?
Bayım savaş artık bitti. Kongreniz tarafından imzalanmış bir antlaşmamız var.
Señor, la guerra se terminó y tenemos un tratado firmado por su Congreso.
Amerikanlar savaş başlattığında bir silah kapıp İngilizlerle beraber savaştım.
Levanté las armas y luché con los ingleses cuando los americanos comenzaron la pelea.
Sonu nasıl bitecekse iyi bir savaş çıkarması için sadece ufak bir yardım.
Solo un poco de algo para ayudar a luchar de la buena pelea... dondequiera que termine esto.
- Savaş çıksa da savaşmayacağım.
Si se declara una guerra, no lucharé en ella.
Savaşı önlemek için doğru olan şeyi yaptım.
Hice lo que era correcto para prevenir la guerra.
Bu bizim savaşımız değil.
No es nuestra lucha... Ya no.
Bu bizim savaşımız değil.
Esta no es nuestra lucha.
Ama baksana 1781 yılının savaş alanındayım.
Pero aquí estoy, en un campo de batalla revolucionario en 1781.
Herkesin savaş alanında olması lazım.
Necesito a todos los hombres en el terreno.
Şeytanla savaşımızda bize yardım etti.
Nos guió, ayudando a combatir el mal.
Ona karşı yapacağımız her hangi bir hamlede, tutuklamada, davada, yada her hangi birşeyde, Amerikan halkına bu savaşın sebebinin... Olivia olduğunu açıklayacakmış.
Si tratamos de atraparle de cualquier manera, de detenerle, juzgarlo, cualquier cosa, les va a decir a los estadounidenses que fuiste a la guerra por Olivia.
Bir saatle uğraşıyordum ve sonra birden düşünmeye başladım. Saatin ne kadar zamandır çalıştığını falan yani. İç Savaş'ı ve ondan sonraki her şeyi görmüş sonuçta.
Solo estaba trabajando con un reloj, y comencé a pensar, sabes, por cuanto tiempo este reloj ha corrido su camino digo, la Guerra Civil y todo que vino después.
İki ay sonra Mısır İsrail'e saldırdı. ve Ortadoğu savaşı başladı.
Dos meses más tarde, Egipto atacó a Israel y una guerra en Medio Oriente comenzó.
Bizim Taliban sandığımız şey karmaşık bir iç savaşın ortasında bize karşı çıkan bir alerjik tepkimeydi?
lo que pensábamos que eran los talibanes era en realidad una reacción alergia a nosotros estando ahí en medio de una guerra civil complicado?
Bu bizim nihai savaşımız.
Esta es nuestra última batalla.
Savaşı tadın bakalım.
Ahora prueba la guerra.
Eğer yakında ortaya çıkmazlarsa topyekûn bir savaşımız olacak.
Si no aparecen pronto, vamos a tener nuestra propia guerra sin cuartel.
Peki, John. Elimden geleni yaparım fakat savaş çirkinleşebilir.
John, haré lo que pueda, pero la guerra se puede poner fea.
Yarın ise Amerika ve dünyanın geri kalanı için savaşımız başlayacak.
Mañana, la lucha por América... y el resto del mundo inicia.
İznini de aldım tabii, düşündüm ki... ¶ Savaş arabamızı süreriz. ¶
yo creo que es probable... ¶ Rodaremos la vieja carreta hacia delante ¶
Bu savaşı kazanacağım.
Ganaré esta batalla.
Keşke senin gibi 300 korucum olsaydı. Bu savaşı bir günde kazanırdım.
Si solo tuviera 300 rangers más como tú, ganaría esta guerra en un día.
Adamlarımın savaş kurallarına göre yargılanacağına söz verirsen, olur.
Si me asegura que mis hombres serán tratados bajo las reglas de la guerra.
Rusk'un Savaş Sekreteri'ne acil bir mesaj yollamamız lazım.
Tenemos que llevar un mensaje urgente al secretario de guerra Rusk.
Diren ve savaş! Kahraman dostlarımızın akıtılan kanının intikamını alma zamanı geldi!
¡ Ahora es el momento de vengar la sangre de nuestros héroes caídos!
Bonaparte dan daha fazla Savaştım ve daha fazla savaş kazandım.
He luchado y ganado más batallas que Bonaparte.
Savaş zamanı geldiğinde sizi çağırtacağım.
Cuando llegue el momento para la guerra enviaré a por ti.