English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zamanda

Zamanda tradutor Espanhol

35,073 parallel translation
Zamanda geri gittin ve geri geldiğinde bazı şeylerin farklı olduğunu mu gördün?
Fuiste atrás en el tiempo y luego regresaste ¿ y notaste que las cosas eran diferentes?
Sadece rezil olmuş bir devlet çalışanı şehir tarafından tekrar işe alınmıyor aynı zamanda terfi ettiriliyor. Başkan Queen'in bundan haberi bile yok.
No solo un oficial público caído en desgracia fue recontratado por la ciudad en una posición aun más alta, sino que el alcalde Queen ni siquiera estaba al tanto de ello.
Bence, onun seni öldürmeyeceği gerçeğine güvenmeli, aynı zamanda bazı şeyleri senden daha berrak gördüğüne ve aynı zamanda bunun senin hatan olmadığı inanmalısın.
Creo que necesitas confiar en el hecho de que no te va a matar y que tal vez pueda ver las cosas con más claridad que tú y que sepa que esto no fue tu culpa.
Aynı zamanda kız kardeşi.
Y también su hermana.
Yanlış bir zamanda mı geldim.
Hola. ¿ Es... es un mal momento?
Kısa zamanda sizlerle iletişime geçerim.
Me pondré en contacto con todos pronto.
Vatandaşlarımız güvende olmalı.. ama aynı zamanda ev ve iş sahibi de olmalılar.
Nuestros ciudadanos merecen sentirse seguros, pero también necesitarán hogares y empleos.
Justin Claybourne, Claybourne İlaç Firmasının sahibi. Yakın zamanda dikloseral denilen şu ilacın patentini almışlar. İlaç da verem salgınıyla savaş için.
Justin Claybourne es el dueño de Claybourne Pharmaceuticals y recientemente adquirió los derechos de esta droga, dicloseral, la cual combate a esta particular cepa de tuberculosis.
Claybourne İlaç Firması ve tesisleri yakın zamanda aktifleşti.
Claybourne Pharmaceuticals y su planta acaba de ser puesta en línea.
Bu kitapları Kral Süleyman'ın mezarını araştırmak için Kullanıyordu, aynı zamanda bir sonar teknisyeni yetenekleri ile birlikte...
Usó estos libros para investigar junto con sus... conocimientos de ingeniero en sonares para descubrir la tumba del Rey Salomón.
Kendisi aynı zamanda Lars ile New York'tan Türkiye'ye giden uçakta imiş
Iba en el mismo vuelo que Lars de Turquía a Nueva York.
Sadece zamanda geri gidip tekrardan en baştan sana aşık olmak için isterim.
- Sólo para volver a enamorarme de ti.
İşin sadece oyları saymak değil, aynı zamanda parti üyelerini de bir arada tutmalıydın.
Tu trabajo no es contar votos, debes mantener a los miembros juntos.
Pekâlâ, birisi yakın zamanda bunu yeniden dikmiş.
- Lo haré. Bien, alguien ha cosido esto recientemente.
Kaçırdığın kişiyi saklamak için harika bir yerdir ama aynı zamanda ona yardım edecek biriyle buluşmuş da olabilir.
Es un excelente lugar para retener a una víctima de secuestro, pero también podrían estar reuniéndose con alguien que iba a ayudarlo.
Ama aynı zamanda beni kurtardı.
Pero también me sirvió de mucho.
Hayır da biz aynı zamanda bir İnkarcı'nın 40 bin dolarla yürüyüp gitmesini karşılayabilecek bir kurum değiliz.
No, tampoco somos una organización que pueda dejar que una Negadora se vaya con $ 40,000.
Steve, başka bir insanda yara açmanın geçmişte, şimdi veya gelecekte olsun, büyük bir mücadele olduğunu ama aynı zamanda bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük getirisi olan tecrübe olduğunu söylerdi.
Steve cree que ayudar a sanar las heridas de otro ser humano, ya sea del presente, pasado o futuro, es un gran reto, pero también la experiencia más gratificante que uno puede vivir en esta vida.
Tam da olması gereken yerde olan bir arkadaş Ve de tam doğru zamanda, bu tip bir iş için zırhlandırılmış Kore barbekü taco kamyonu ile?
¿ Y llegó en el momento y lugar correctos con un camión de tacos blindado?
Geçmiş zamanda konuşmazsanız, sevinirim.
Le agradecería que no usara el tiempo pasado.
Yakın zamanda bankanızla sorun yaşadınız mı?
¿ Ha tenido problemas con su banco recientemente?
Aynı zamanda obsesiftir.
Ella es obsesionada también.
Aynı zamanda yanlarındaki kadına da ateş ediyorlarmış.
También dispararon a la mujer con la que llegaron.
"Turow İlkokulu'nda yakın zamanda gerçekleşen araç hırsızlığını üzerine evsizler barınağından kurtulmak için en kısa sürede adım atılmalıdır."
"A la luz de los recientes robos de electrodomésticos en el colegio Turow, hay que ponerse en marcha para acabar con el refugio de los sin hogar YA".
Sadece manyağın teki değil, aynı zamanda çok tehlikeli biri.
Él... no solo está loco. Es peligroso.
Ne yani, aynı zamanda da matematik dahisi mi o?
¿ Qué, también es un genio de las matemáticas?
Maaşı daha fazla. Umarım yakın zamanda üniversiteye gidecek beş tane çocuğum var.
Tengo cinco hijos que se irán a la universidad pronto, eso espero.
O zamanda, alışılmadık birinin etrafta takıldığını hatırlama şansınız var mı?
¿ Hay alguna posibilidad de que recuerde a alguien inusual caminando por ahí en ese momento?
Kobra ekibine en kısa zamanda takviye gerekiyor!
¡ Cobra necesita refuerzos lo antes posible!
- Aynı zamanda gizemli de.
Sí, y misterioso también.
Fakat o benim kızım. Aynı zamanda senin ve burada yaşıyor.
- Pero ella es mi hija, y es tuya, y vive aquí.
Aynı zamanda kirli halıları olan kirli mekanın sanırım.
También es suelo sucio con una alfombra sucia y...
Yakın zamanda eline toplu para geçmiş mi, geçmişse ne zaman geçmiş bakarız.
Ver si hizo algún depósito grande de efectivo y, si es así, cuándo.
İyi. Yakın zamanda eve gidebilir mi?
Guay, podrá volver a casa pronto.?
Fakat bu durum İncille çelişmiyor mu? Orada yazılana göre Aden bahçesinin bulunduğu yer Fırat nehri ve aynı zamanda...
Pero ¿ no contradice eso la sección de la Biblia que dice que el Jardín del Edén se encontraba en algún lugar cerca del Éufrates y el...?
Bu damlarda aynı zamanda çalışırlarmış.
En los techos era también donde trabajaban.
Çatalhöyük insanları dünyanın ilk şehir yerleşimcilerinden. Ben aynı zamanda ilk inanlar da olup olmadıklarını öğrenmek istiyorum.
Los habitantes de Chatalhöyük fueron de los primeros en el mundo en vivir en ciudades, pero quiero saber si estuvieron también entre los primeros creyentes.
Evet, Ganj sadece bir nehir değil, aynı zamanda bir Tanrıça.
Sí, el Ganges no es sólo un río, también es una diosa.
aynı zamanda Jules ile de poz verebilirsin.
Y puedes posar con Jules.
Aynı zamanda limitlerinin dışında.
Ella está también fuera de los límites.
Sadece ilişkilerinin heyecanı değil aynı zamanda kaçamak yaptıklarındandı.
Y no era sólo la emoción del amorío o, porque ambas querían una vía de escape.
... eğer en yakın zamanda bir şeyler yapmazsak... sonra çok geç olacaktır.
Si no hacemos algo pronto, será difícil salvarlo.
Önerdiğiniz şey... açıkçası sadece anlamsız... ama aynı zamanda saçma.
Lo que está sugiriendo, francamente, no sólo no tiene sentido, es ridículo.
ARQ varken, kaybedilen her çarpışmadan sonra Bloc zamanda geriye gidip tekrar savaşabilir... Doğrusunu yapana, biz galip gelene kadar.
Si el Bloque pierde una batalla con el ARQ, podrán regresar el tiempo atrás y volver a pelear hasta que les salga bien, y ganemos.
Şimdilik deneme aşamasında, yakın zamanda hepsi buraya geçmiş olacak.
Todo es interno por ahora, pero estamos trabajando en poner esto aquí.
Yanlış bir zamanda mı geldim?
¿ Me dieron la hora equivocada?
Şey. dinlesene pazartesi evrakları gönder ben de mümkün olduğunda en kısa zamanda avukatlarıma inceleteyim.
Uh, hey, escucha. Enviame el papeleo el Lunes y haré que mis abogados lo vean ASAP ( Tan pronto como sea posible )
Aynı zamanda bu babamında adı tabi.
Excepto que es el nombre de Papá, también, lo cual apesta.
Aynı zamanda da tanıdığım en görgüsüz adam.
Y es el hombre más impulsivo que conozco.
- Aynı zamanda ona aşık mıydın?
¿ También estabas enamorado de él?
Ve aynı zamanda da çok kelepirdir.
Es uno de los secretos mejor guardados de Miami y a muy buen precio.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]