Zamanlı tradutor Espanhol
2,113 parallel translation
Yarı zamanlı olarak Balmumu Müzesi'nde çalışıyorum.
Bueno, trabajo en el museo de cera, medio tiempo.
Yarı-zamanlı bir uyuşturucu satıcısı, Eric Lowe.
Un traficante de drogas, Eric Lowe.
Hatırlamıyorsun, değil mi? Kısa zamanlı hafıza kaybı uyku eksikliğinin bir yan etkisidir. Sana etki etmiş olmalı.
La pérdida de memoria a corto plazo se debe a la privasión del sueño.
Bu çıkarıma, tümdengelime, varsayıma ve baskıyla sorgulanmış uzun zamanlı bir tutukluya dayanan bir risk.
Estos son riesgos basados en razonamiento deductivo, inferencias, suposiciones... Y las únicas declaraciones que tuviste en 6 años fueron de detenidos interrogados bajo presión.
O yarı zamanlı bir usta ve umurunda bile değil. Merhaba çocuklar.
[Narrador ] Crum.... es un manitas a tiempo parcial y no da a - [ Bleeps ] [ voz aguda] Hola, muchachos.
Bu çok kibarca bir teklif. Ama şu anda tam zamanlı bir işte çalışıyorum.
Bueno, es una oferta muy gentil, pero... mi trabajo es de tiempo completo ahora.
Peter ve ben sizi Infeld-Daniels'ın tam zamanlı çalışanı olarak işe alıyoruz.
Peter y yo podemos ya contrataros como empleados a jornada completa de Infeld-Daniels.
Yalnızlığı eş zamanlı olarak hem azaltıyor hem de arttırıyor.
Soledad, simultáneamente aumenta y disminuye.
Muhtemelen yarı zamanlı bir iş bulman gerekecek ama okul masrafında oldukça yardımı dokunur.
Tendrias que conseguir un trabajo de tiempo parcial, pero hay que recorrer un largo camino.
Sanık haftada üç gün yarı zamanlı temizlik işinde çalışma cezasına çaptırıldı.
La acusada trabajaba como limpiadora a tiempo parcial tres días a la semana.
Yarı zamanlı işten kazandığımdan daha çok.
Mucho dinero comparado a mí sueldo por medio tiempo.
Sanırım siber suçlar merkezinde yarı zamanlı çalışıyor.
Creo que trabaja medio tiempo en el centro de monitoreo de la red.
Tam zamanlı bir meslek, tahmin edebiliyorum.
Un trabajo de tiempo completo, me imagino.
Bazen gençler bir zamanlığına giderler...
A veces los chicos se van por un tiempo...
Evet, okulu yürütürken yaptığım yarı zamanlı bir iş işte.
Sí, es un trabajo a tiempo parcial mientras estudio.
- Sana söylememiştim. Bay Stewart diye biri vardı, müdür. Eğitimde başarı gösterirsem beni yüksek öğretim programına alacaklarını, tam zamanlı yönetici maaşı alacağımı, hukuk programına ilerleyebileceğimi söyledi.
Lo que no dije es que el Sr. Stewart, el MD, dijo que si aprobaba el curso, me pondrá en el esquema HE y como gerente de tiempo completo, podría lograr una Licenciatura en Derecho.
Ne kadar düşünceli ve zamanlı bir davet oldu.
Qué considerado y oportuno ofrecimiento.
Bu işi tam zamanlı yapalım.
Trabajemos 24 horas.
Kısa zamanlı film yapımında ağlamak diye bir şey olamaz!
¡ No se llora cuando se hace una película de mucho dinero!
Bu uzatılmış gerçek zamanlı saha testinde ondan çok şey öğrenebilirdik.
Podríamos haber aprendido tanto de él con extensas pruebas de campo en tiempo real.
- Yarı zamanlı adli tabip olduğumu. Bu benim işim Jesse.
Que soy el forense de tiempo parcial.
Fotonik plazma işleyicisi dünyayı gerçekmiş gibi hissetmeleri için milyonlarca gerçek zamanlı ayarlama yapıyor.
El procesador fotónico de plasma hace miles de miles de millones de ajustes en tiempo real para hacer que el mundo se sienta auténtico.
Dijital renk düzenlemesi zamanla fotokimyasal zamanlı renk ayarlamalarının yerini aldı.
La corrección digital del color comenzó a remplazar a los tradicionales... métodos fotoquímicos de coloración.
Ama zamanlı kilit var.
Pero hay un tiempo de bloqueo.
Tam zamanlı bir antrenör arıyorsanız,
Si buscas un entrenador de tiempo completo,
Birisi hattı keserken öteki de eş zamanlı olarak ek hattın bağlantısını kurar.
Se corta la línea principal con una línea alternativa simultánea.
Fakültenin posta servisinde yarım zamanlı çalışıyormuş.
Trabajaba medio tiempo en la sala de correo de la facultad.
Tam zamanlı bir iş bulacağım, altı tane çocuğa bakıyorum.
Tengo mucho trabajo y seis chicos que criar.
Yarı zamanlı eleman için kriterleriniz ne?
¿ Cuál es su criterio para el nuevo trabajador a tiempo parcial?
Tam zamanlı olarak suç dünyasına girdi.
Se dedicó al crimen a jornada completa.
Biz de yarı zamanlı eleman arıyorduk.
Nosotros estamos buscando alguien a tiempo parcial.
Koca bir alanı eş zamanlı olarak geçti.
Cruzó todo el lugar en el momento perfecto.
Ve bununla, eş zamanlı olmasını kastetmiyordu.
No quiso decir que al mismo tiempo.
Ama görev için asıl anahtar aynı zamanda ve eş zamanlı bir saldırı.
Pero la clave de esta misión es coordinar un ataque simultáneo.
Tam zamanlı bir işin varken derslere de katılabilirsin.
Puedes tomar clases mientras mantienes un trabajo a tiempo completo.
Narkotikle eş zamanlı olarak çalışacağız.
Estoy armando un grupo de trabajo con la ATF.
Tutuklamalar olabildiğince eş zamanlıya yakın olmalı.
Los arrestos deben hacerse lo más simultáneamente posible.
Gerçek zamanlı grup oyunu.
Un juego de participación en grupo.
Bütün aile için tam zamanlı bir iş.
Es un trabajo de tiempo completo para toda la familia.
Aslında hahamım ben ama yarı zamanlı papaz da oluyorum.
- En realidad, soy un rabino pero hago la capellanía media jornada.
Evet, ama uzun zamanlı çalışmalara alışkınım.
Sí, pero estoy acostumbrada a trabajar muchas horas.
SBU ya da başka bir şirkette yarım zamanlı öğrenci ayrıca.
Estudiante a tiempo parcial en SBU o un abandono.
Tam zamanlı avukat işi yani.
Estás a tope en "modo abogado".
Ama bu gerçek zamanlı bir çağrı.
pero esta llamada está aún viva
Hayal kırıklığına uğrayacağı için üzgünüm, fakat hiç borcu kalmadan okulu bitiremez, yarı-zamanlı - işte çalışmak zorunda kalabilir.
Lamento que vaya a a estar decepcionada, pero puede salir de la escuela sin ninguna deuda, puede tener un trabajo a media jornada.
- Her biri yarı zamanlı ufaklık için. - Yarı...
Tengo tres móviles de ligón, uno por cada nena.
Lucas'a yarı zamanlı babalık yapmak, her gün yanında olamayıp tüm o uyanış, yatış, banyo vakitlerini kaçırmak istemiyorum.
No lo sé. No quiero ser un padre a tiempo parcial para Lucas... no estar ahí todos los días, perderme su despertar, acostarlo, su baño, yo...
Aynı anda dünya çapında küçük kümeleşmeler. Eş zamanlılık yasası.
Pequeñas reuniones por todo el mundo al mismo tiempo, es la ley de la simultaneidad.
Şu an bu gerçekten kötü bir zamanl...
Es un mal momento.
Gerçek zamanlı hesaplama hatası.
Un error de renderización a tiempo real.
Yarı zamanlı dental hijyenist.
Ella es higienista dental a tiempo parcial, ¿ no?
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43