English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zamanıdır

Zamanıdır tradutor Espanhol

2,581 parallel translation
Beş ayrı parmakken, bir yumruk olmamızın zamanıdır şimdi.
Vamos a pasar de ser cinco dedos a ser un puño.
Rahatlama ve dinlenme zamanıdır.
Es tiempo de relajarse y evadirse.
Hadi, demokrasi zamanıdır.
Hora de la democracia, todos.
Paranı bir profesyonele bırakmanın zamanıdır.
Es tiempo que permitas a un profesional manejar tus finanzas.
Saygın insanların odadan çıkma zamanıdır, Peder.
Hora de que toda la gente decente se marche de la habitación, Padre.
- Evet. - Gitme zamanıdır!
¡ Es tiempo de irnos!
- Gitme zamanıdır!
- ¡ Es tiempo de irnos!
Yani, parmağımı şıklatsam, işte bu medeniyetimizin zamanıdır dememe yetecek bir süre olmazdı.
Si trueno los dedos, sería incluso demasiado rápido para decir que es tiempo de nuestra civilización.
Tam şimdi Siberya'da yemek zamanıdır.
Justo ahora debería estar hora de comer en Siberia.
Pekâlâ, okula arabayla gitmek isteyenler, şimdi tam zamanıdır. Gidelim.
Está bien, todos los que quieren que los lleve, ahora es el momento.
Hippopotamus der ki "Succubus'tan kurtulmanın zamanıdır."
El señor Hipopótamo dice, "momento de deshacerse de la súcubo."
Şükran Günü--hindileri çözmenin aileleri ziyaret etmenin şenliklerde rol almanın zamanıdır.
Acción de Gracias. Es un tiempo para descongelar pavos... Visitar familiares...
... ve stres zamanıdır.
Y estrés.
Tüm saraylara, eskilerinin yerine, onun aile nişanı ve amblemleri konacak. Bundan böyle de, kendisine, her zaman İngiltere Kraliçesi'ne layık şekilde davranılmalıdır.
Sus placas y emblemas serán colocados en todos los palacios reemplazando a los anteriores, y a partir de ahora será, en todas las formas, tratada como la Reina de Inglaterra.
"Çoğu zaman iyi bir acı kötü bir başarıdır." "Hem insan bunların hangisi daha rahatsız edici iyi bilir."
"Generalmente sufre el bueno y prospera el malo y uno apenas sabe qué es lo más molesto."
Jimmy Page her zaman alakalıdır.
Jimmy Page siempre es relevante.
Evet, ölümsüzlükten daha kısa her şey benim için zaman kaybıdır.
Si, cualquier cosa que no sea la inmortalidad es una completa pérdida de tiempo.
Zaman her şeyin ilacıdır.
El tiempo cura todas las heridas.
Sandy B. her zaman başarılıdır.
Saben que lo de Sandy B. siempre es bueno.
Uzun zaman önce nasılsa, her şey aynıdır.
Y lo que fue, sigue siendo.
Herkes her zaman Bayan Maroney ile göz teması kurmalıdır.
"Todo el mundo debe mirar a los ojos a la Srta. Maroney en todo momento".
Çünkü o zaman herkes onu Tina diye çağıracak ve benim tanıdığım her Tina da tam peşin hükümlü kaltaklardır.
Porque entonces todos la llamarán Tina. Y todas las Tina que conozco son unas perras criticonas.
Konu seni beklenmedik biryere götürüyorsa, Derinliği bulduğunda, çoğunlukla, bu acıdır, o zaman hikayeni bulmuşsundur.
Cuando un tema te lleva a un lugar inesperado, cuando encuentras la profundidad, a menudo, el dolor, bueno, entonces has encontrado tu historia.
Eğer paylaştığım D.N.A. sende de varsa o zaman belki bir şansım vardır.
Si comparto tu ADN, tal vez tenga una oportunidad.
... hücum etmekten her zaman kaçınılmalıdır. Eğer içeri girmek tek seçeneğiniz ise pusu kurabileceğiniz en iyi yeri bulmalı ve düşmanınızın size gelmesini beklemelisiniz.
Si entrar es tu única opción, eliges el mejor lugar para montar una emboscada.
Bilimin en güzel yanı da her zaman zanlıyı aydınlatmasıdır!
Lo grandioso respecto a la ciencia es que siempre arroja luz sobre el sujeto.
Bunu savaş sanatları ile dışarı çıktığını olmamalıdır adam, lp Man seni bu kadar, dövüş sanatları çocuklar tiksinmek durumunda neden Jing Wu Athletic destek yapmak Dernek, o zaman?
No deberías haberte ido con el tipo de las artes marciales, lp Man. Si detestas tanto a los tipos de las artes marciales. ¿ Porque ayudas a la Asociación Jing Wu, entonces?
Anneler her zaman haklıdır.
Las mamás tenían razón.
Ne zaman modern bir roketin havalandığını görsek, ortaya böyle bir duman çıkar, ve bazen duman sarı renktedir ve bazen kırmızıdır.
Cuando vemos un cohete moderno despegar, hay humo, y a veces este es amarillo y a veces rojo.
Bir memur teçhizatını her zaman korumalı ve kullanıma hazır halde bulundurmalıdır.
El equipamiento de un oficial debe ser protegido, y tiene que ser tenido siempre en cuenta. - ¿ Está claro?
Onları ne zaman çalışır hale getirebiliriz? Kalkanlar zayıflıyor ve bazı silahlar devre dışı.
¿ Cuánto falta para que les tengamos de vuelta? Los escudos bajan y hemos perdido algunas armas.
Bir kaşif her zaman hazırlıklıdır.
Un explorador siempre debe estar preparado.
Ama solucan deliği zaman makinelerinin devreye girdiği yer de burasıdır.
Pero en ellos se basa el concepto de máquinas del tiempo de agujeros de gusano.
Bu parçacıklar gerçek zaman yolcularıdır.
Estas partículas son autenticas viajeras del tiempo.
Ancak zamanın derinliğini algılayabilmek çok zordur çünkü insan zamanından çok farklıdır.
Pero tratar de escudriñar tiempos muy remotos es muy difícil, por ser tan diferente al tiempo humano.
Evrenden anladığımız kadarıyla hiçbir zaman bildiğimiz gibi olmadığıdır.
Nuestra comprensión del Universo no volvería a ser la misma.
Bu teorinin çalışması için üç mekansal boyutların her zaman daha fazlası olması gerekiyor m - teorisindeki arkasındaki fikir ise bizim deneyimlerimize göre uzayın üç boyuttan fazla olmasıdır.
Con el fin de hacer que la teoría funcione, se necesitan más que las usuales tres dimensiones espaciales, por lo que una idea clave detrás de la m-teoría es que existen más que las tres dimensiones espaciales que experimentamos.
Zaten Ferman abinin en önemli özelliği her zaman haklı olmasıdır ki insanın sinirini bozan bir durumdur.
Lo más fastidioso que tiene es que siempre está en lo cierto.
Işığın eğik uzay-zaman tarafından saptırılması ve bükülmesi fikri çok çılgınca gelebilir, lakin aslında çok tanıdık birşey.
Así como curva el espacio, también curva la luz que lo atraviesa.
Gerçek şu ki bu dikkate değer bir şekilde, zamanı nanosaniye düzeyinde alır, ve kesinlikle buna bağlıdır, çünkü eğer nanosaniye düzeyinde zamanları alamaz ise, hangi uyduya daha yakın olduğunuzu söyleyemezsiniz.
Y el hecho de que funcione es llamativo, pero depende totalmente de tener tiempo a escala de nanosegundos, porque si no tiene tiempo a escala de nanosegundos, no puedes saber de qué satélite estás más cerca.
Uzay ve zaman sıkı sıkıya birbirine bağlıdır.
El tiempo y el espacio están estrechamente conectados.
Yerçekimi zamanı yavaşlatır, ve bu zaman yolculuğunun en önemli noktasıdır.
La gravedad ralentiza el tiempo, y ésta es la llave de un modo de viaje en el tiempo.
Zaman 4. boyut olarak, uzunluğa, genişliğe ve derinliğe sıkı sıkıya bağlıdır. - - Uzayın boyutları.
El tiempo es la cuarta dimensión, unida estrechamente con la longitud, el grososr y la profundidad... las dimensiones espaciales.
Bunun sebebi zaman makinesinin henüz icat edilmemiş olmasıdır.
Y es que ninguno ha construído una máquina del tiempo que funcione.
Düşündüğünüz zaman oldukça şaşırtıcıdır.
Creo que eso es sorprendente.
Jacob ve "man in black" i ilk tanıdığınız zaman, varsayımımız, belki onlar tanrı ve şeytandır yada, iyilik ve kötülüktür, ama gerçekten kimdi bu adamlar?
Cuando te presentan a Jacob y el hombre de negro por primera vez asumimos que a lo mejor son Dios y el diablo, a lo mejor son la bondad y la maldad. ¿ Quién son estos tíos exactamente?
- Tamam bu resmen bir zaman israfıdır. - Bekle.
- Vale, esto es oficialmente una pérdida de tiempo.
Ben oraya ne zaman hazır olmalıdır.
Deberia estar lista cuando llego allá..
- Sınır dışı edin bizi o zaman.
Entonces depórtennos.
İnsanlar her zaman söylüyorlar ama ben her seferinde, "Hayır insanlar her yerde aynıdırlar." diyorum.
La gente siempre lo dice, y yo les digo, "no, la gente es igual en todas partes."
- Bakacağımız adres orasıdır o zaman.
- Iremos a esa dirección.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]