English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zamanımızda

Zamanımızda tradutor Espanhol

906 parallel translation
Bizim zamanımızda oyuncaklar çok daha basitti.
Los nuestros eran más sencillos.
Bizim zamanımızda farklıydı. Parası iyi, adil bir işti.
Se pagaba bien y nos trataban con dignidad.
Bizim zamanımızda, bir genç kur yapmak için sokağın ortasında dikilmezdi.
En mis tiempos, un chico no cortejaría por la calle principal.
Hiç düşündün mü, üç yıldan fazla bir süredir en keyifli zamanımızda bile, hiç söylemediğimiz bir kelime var.
¿ Te das cuenta de que en tres años... hay algo que no hemos dicho ni por diversión?
En iyi zamanımızda bizi elden çıkarıyorlar!
- En la flor de la vida, y ¡ hala! A pastar. Qué abuso.
Diğer harcamaları askıya alalım. Evet ama yönetim kurulu başkanı olarak Fulton'un keşfini bizim zamanımızda yaptığına dikkat çekmek istiyorum.
Como presidente, quiero señalar que la descubrió trabajando aquí.
Biz günahkarlar için şimdi ve ölüm zamanımızda dua et. Amin.
Santa María, madre de Dios, ruega por nosotros pecadores... ahora y en la hora de nuestra muerte.
Zamanımızda daha kötüydü.
Nosotras fuimos quienes lo pasamos peor.
Zamanımızda, efendim, dediğiniz anlamda gazlamaya gerek yok.
A nuestra edad, Sr., no deseamos nada estupendo, como Ud. dice.
Bizim zamanımızda kadınlar et ve kemiktendi.
En mi época, las mujeres eran de carne y hueso.
- Zamanımızda barış.
- Estemos en paz.
Bu sıkıntılı zamanımızda bize yardım eder misin?
¿ Nos ayudarás en estos momentos de necesidad?
"... minik hücrelerden meydana gelir. " " Zamanımızda bazı bilim adamları... "... bunun organure değil, yapay bir yapı taşı olan...
Algunos científicos actuales opinan que no se trata de organura, sino de amalga gámbica, una estructura artificial...
Yeri ve zamanı ayarladığımızda haber vereceğim.
Una vez averigüe la hora y el lugar, te enviaré un mensaje y te lo diré.
Zaman çok kötü, iyi adamlarımızı yanımızda görmek isteriz.
Los tiempos son difíciles, necesitamos de buenos hombres
Dr.Bohmer, bizim operasyonlarımızda zaman konusunda çok hassas olmalıyız.
Dr. Bohmer, las respectivas operaciones deben sincronizarse con gran precisión.
Roma'ya ilk geldiğim günü hatırlıyorum da çok zaman önceydi. Düşman hattını sonunda yardığımızda kızlar mutlu ve gülüyordu. Körpecik, cıvıl cıvıl.
Recuerdo cuando llegamos a Roma... hace meses... cuando por fin rompimos la línea... todas las chicas se reían, felices... frescas, llenas de color... preciosas...
Fark yaşlarımızda mı yoksa değişen zaman mı?
¿ Cuál es la diferencia ahora con el paso del tiempo?
Bütün zamanımızı odamızda geçireceğiz.
Viviremos encerrados en el cuarto.
- Ne zaman. - Buradan uzaklaştığımızda.
Cuando estemos lejos.
Las Palmas'a vardığımızda sizin kaptan orada değilse işte o zaman sizinle gerçekten ilgileneceğim.
Al llegar a Las Palmas, si ese capitán no está, verá lo que es alborotar.
Bu akşamki programımızda cinayet, her zaman olduğu gibi tamamen hazırlıksızdı.
El asesinato de esta noche fue, como es habitual totalmente improvisado.
"Çoğu zaman yeni biriyle tanıştığımızda, "... bazı fiziksel özellikler dikkatimizi çeker.
" A menudo, cuando conocemos a alguien por primera vez... nos llama la atención algún rasgo físico.
Ne zaman bir yere seyahat etsek etrafımızda genç, güzel insanlardan oluşan küçük bir topluluk olurdu.
Teníamos un pequeño grupo de bellos jóvenes alrededor de nosotros, siempre que viajábamos.
Şey, aramızda kalsın ama hiçbir zaman şöyle esaslı bir satış konuşması yapmadım.
Pues, entre usted y yo,... nunca he hecho una verdadera gran venta.
Eminim, bunca zaman onu yanımızda bu yüzden sürükledin!
¡ Nos hizo cargar con él. para utilizarlo en sus planes!
O zaman içeri bakmamızda bir sorun yoktur umarım.
¿ Sería, por lo tanto, poco razonable pedirle que nos deje echar un vistazo dentro? .
Tıpkı savaşlar gibi krallar da bizden uzakmış gibi görünüp her zaman yakınımızda olmuşlardır.
Los reyes siempre están muy lejos. Pequeños a la distancia, como las guerras.
Eğer benimle aynı fikirde değilseniz o zaman bırakın bu insanlarla gideyim, ve size yeni bir lider atamanızda yardımcı olayım.
Si nadie respalda mi opinión, dejadme ir con esta gente, y os ayudaré a elegir un nuevo jefe.
Natasha ve ben çevre yollar üzerinden Alfakent'i arkamızda bıraktığımızda Okyanus Zamanına göre saat 23.15'ti.
Eran las 23.15, hora Oceánica cuando Natasha y yo salimos de Alphaville por el bulevar periférico.
Ben ise her zaman aranızda olmayacağım. Birazcık yağı bana çok görme.
No me escatimes este aceite porque no siempre me tendrás.
Ancak ondan sonra, kazandığımızda gerçek güçlükler o zaman başlar.
Pero, solamente después, cuando hayamos vencido, comenzarán las verdaderas dificultades.
Yıllar önce, büyük mücadele zamanında Çİn İmparatoru'nun ordusundaydım ve düşmanlarını yenip tahtını tekrar güvene aldığımızda,
Dirigí los ejércitos del emperador de China en un momento de gran penuria. Cuando aplastamos a sus enemigos y su trono volvió a ser estable, me hizo este regalo.
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
"Considérate en casa Considérate uno de la familia " Nos has caído tan bien Que nos llevaremos a la perfección " Considérate aceptado Considérate parte del mobiliario
Ancak uyuşturucu işte fonksiyon göstermiyorsa, o zaman düşünce kalıplarımızda bir değişiklik olmuş olmalı.
Pero si el tranquilizante no funciona, lo que es claramente imposible entonces debe haber una alteración radical de nuestra forma de pensar.
O zaman onu yanımızda götüreceğiz.
Entonces tendremos que llevárnoslo.
- Bu, sizin zamanınızda hiç yapılmadı mı?
- ¿ No se decía en los tiempos del Señorito?
O zaman sizin yanınızda kalsın. Siz kazanırsanız ben de kazanırım.
Quédese con ellas, si ganas, yo gano.
Her zaman aynı hikaye, 300 yıldır dönüp dolaşıyor, eğer çok zekiysen, neden başından beri bizim tarafımızda değildin?
Siempre es la misma historia, ha continuado durante 300 años ; si eres tan inteligente, ¿ por qué no empezaste a nuestro lado desde el principio?
Bu adamlara baktığım zaman, bana kur yaptıklarında veya ilgi duyduklarında... Onlara bir fahişe gibi baktığımı ve onlar da serserilermiş gibi hissettim aramızda müşterek bir şeyler oluştu ve kendimi yalnız hissetmedim.
Cuando miraba a esos hombres y ellos... y ellos venían hacia mí y todo eso... sentía que los miraba como una prostituta y ellos eran vagabundos... y que teníamos realmente algo en común... y ya no me sentía sola.
Hayatımızda bir boşluk var. Her zaman birbirimizi yanlış anlıyoruz.
Hay un espacio vacío en nuestra existencia... que termina por no comprendernos.
Kötü zamanınızda Freddy'yi aldım ve şimdi beni atmaya çalışıyorsunuz!
los tuve a Freddy cuando os iba mal, y ahora querà © is echarme!
Sizin zamanınızda söylendiği gibi ona "kur yaptım" ve senin şu eski plakların eşliğinde yanak yanağa dans ettik.
Le hice la corte, como diría usted, y bailamos al ritmo de esas bandas suyas tan cursis.
Bir başımıza kaldığımızda Berlin'e döneceğimiz zamanın hayalini kuruyorduk.
Siempre estábamos solos soñando con el tiempo regressaríamos Berlín.
Ve ben sana evde olduğumu söyleşmiştim. Bütün bu zaman sarfında biz St. Louis'deydik. Ve dışarı çıktığımızda seni gördük.
Y te dije que estaba en casa cuando todo el tiempo, estuvimos en el centro de St.
Çoğumuz için mümkün mü, uygulanabilir mi? İşlerimizde ve meşgul hayatlarımızda istediğimiz zaman bir koltuğa oturabilir miyiz?
¿ Es posible o práctico, con el trabajo y la vida que llevamos... sentarse en una butaca cómoda cuando queramos?
Ve şimdi yanımızda, yağmurdan zamanında kaçarak içeri girmeyi başaran o meşhur üç temsilci var.
Yahora los tres embajadores... que fueron sensatos y salieron de la lluvia.
Yarışın başlamasına çok kısa bir zaman kaldı. Karşınızda, ben Grace Pander, her zaman olduğu gibi. Tüm zamanların en büyük yarışçısını karşılamaya hazırım.
Con el comienzo de la carrera a un latido de distancia... soy Grace Pander en locación, como siempre... para darle la bienvenida al mejor corredor de todos los tiempos... y un amigo mío muy querido.
Ama yaşarken hakkımızda söylenen şeyler tarihin söylediği şeyler değildir her zaman.
Pero lo que se dice de nosotros en vida no es siempre lo que dice la historia.
- Evet. - O zaman söyler misin bu mürekkep lekeli mağara adamının bizim toplantımızda ne işi vardı?
- Entonces dime por qué este básico Neanderthal fue invitado a la reunión.
Atları aldığımızda ya da alırsak, o zaman ne olacak?
Y si conseguimos los caballos, ¿ qué haremos?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]