English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zamanımızın

Zamanımızın tradutor Espanhol

5,480 parallel translation
Zamanımızın gerisinde kalmış bir yasadır. "Kullanım Koşulları"
Esta es una ley anticuada, por ejemplo, penaliza un tipo de acuerdo de Condiciones del Servicio.
Başımızdaki Ilaria belası hiçbir yere gitmeyecek ve ne kadar zamanımızın kaldığını bilmiyorum.
Este problema con Ilaria no va a desaparecer y no tengo idea de la cantidad de tiempo que nos queda.
Kalan zamanımızın keyfini çıkarmak için geldim.
He llegado a disfrutar nuestro tiempo juntos.
Ama gidip ikinci bir daire kiralayıp zamanımızın % 51'ini orada geçirebiliriz.
Pero podemos alquilar un segundo apartamento y podemos pasar el 51 por cien de nuestro tiempo allí.
Zamanımızın % 51'ini o semtte geçirmek istemiyorum.
No quiero pasarme el 51 por ciento de nuestro tiempo en su distrito.
Biliyorum bu tip durumlarda her zaman hocalara saldırgan gözüyle bakarsınız ama aslında beni taciz eden Beth Stevenson. Tamam mı?
Sé que siempre se asume que el profesor es el agresor en estas situaciones, pero Beth Stevenson me acosaba a mí. ¿ Vale?
Sanırım ikimizin de onu şımartmayı bırakmamızın zamanı gelmiş.
Creo que es tiempo de que dejemos de consentirlo.
Şimdi kafamızı kullanmanın zamanı, tamam mı?
Bien, necesitamos empezar a usar el cerebro, ¿ sí?
Adadan çok... Gökyüzünde inanılmaz güzel yıldızlardan başka bir şeyin olmadığı ve duyduğun tek sesin çekirge sesleri olduğu ve nefes aldığında gelmiş geçmiş en güzel barbekünün kokusunu aldığın bütün sevdiğin insanların orada olduğu ve bizim her zaman yaptığımız şeyleri yaptığımız bir yer.
Es más bien un lugar donde... ves nada más que el cielo más bonito lleno de estrellas, y el único sonido que oyes es el de los grillos, y cuando tomas aliento, hueles la más deliciosa barbacoa,
Bu basit şeyler büyük zamanınımızı alıyor.
Solo cosas básicas que damos por hecho en estos días.
Belki şu an gülüyor olabilirsiniz ama, ama sizi solladığımız zaman ellerimizi sallayarak diyeceğiz ki, Görüşürüz kapitalistler! Şimdi siz yakalayın eğer yakalayabilirseniz!
Quizás pueden reírse ahora, pero cuando los alcancemos, vamos a agitamos nuestras manos y diremos, " ¡ Capitalistas!
Fakat çoğu zaman ilk kesimi yaptığımız.. ... alanın doğruluğunu tam olarak bilemiyoruz.
Pero a menudo, no tenemos idea si el sitio de la incisión es incluso remotamente correcto.
Kurucu atalarımızın zamanında internet olsaydı, anayasaya posta teşkilatı yerine internet servis sağlayıcıları koyarlardı.
Si la internet hubiera existido entonces en vez de "oficinas de correo" en la constitución, habrían escrito "ISPs".
Zamanınızı ayırdığınız için minnettarım.
Gracias por su tiempo.
Bu işe başladığımız zaman, sistemin tadına bakıp tüküreceksin sanıyordum şişeleme fabrikası açacağını anlamamıştım.
Cuando empezamos, pensé que se obtendría una muestra del sistema de Y escupirla, no abrir una planta embotelladora.
Dışişleri Bakanlığı sınır bölgesinde yaptıklarımızı hiçbir zaman onaylamadı.
Al Departamento de Estado nunca le gustó lo que hacemos en la frontera.
Bütün bu amaçlarımızı doğru Başkan yardımcısını seçtiğimiz zaman yapmış olacağız.
Podemos conseguir ambos objetivos con la elección correcta de vicepresidente.
Seni eve bıraktığımız zaman belki bana onun kupalarını gösterirsin?
¿ Quizás puedas mostrarme sus trofeos cuando te lleve a casa?
Sally Langston'u etkileyebilecek gerçek bir Tanrı adamı mısınız... yoksa zamanımı boşa mı harcıyorsunuz?
Piense antes de contestar. ¿ Es usted un hombre de Dios que puede influenciar sobre Sally Langston o es una pérdida de mi tiempo?
Sayın Başkan, kılıcımızı yere indirmenin zamanı değil.
Señor presidente, no es momento para guardar nuestra espada.
Sorularınıza cevap vermemiz için zaman ihtiyacımız var.
- Gracias. Necesitaremos tiempo antes de responder.
Yani herhangi bir anlamlı tartışma okyanuslarımızın durumu hakkında Her zaman başlamak zorunda frank tartışmalar Kara kökenli hayvan tarım ile ilgili Değil ne olduğunu Bizim koruma gruplan
Cualquier discusión sobre el sobre el estado de los océanos debe comenzar con discusiones francas sobre la tierra basada en agricultura animal, que no es en el vértice de los grupos de conservación
Kaybımızın yasını tuttuk, şimdi yola devam etme zamanı.
Hemos llorado nuestra pérdida, pero es hora de seguir adelante.
- Ama, Usta Splinter, Sizin yardımınızı kullanabileceğimiz bir zaman var ise o da şimdi.
Pero, Maestro Splinter si hay una ocasión en la que necesitáramos su ayuda es esta.
- Umarım vurulmaktan başka bir planın vardır Jones! Bu işi bitirmenin zamanı geldi. - Pekala, planımız şöyle. Ben portalın kutuplarını ters çevireceğim ve o şeyin dışarı çıkmasına engel olacağım.
Revertiré la polaridad del portal para evitar que esa cosa entre.
Bilesin diye söylüyorum, istediğimizi aldığımız zaman bir bıçak alacağım Genelkurmay Başkanı kocanın bağırsaklarını deşeceğim.
Solo para que lo sepas, una vez que tengamos lo que queremos, voy a tomar un cuchillo, y voy a destazar a tu esposo Jefe del Gabinete.
Ansızın bir çağrı aldığım zaman, yeni şef bizi haftalardır kiralamamıştı.
El nuevo jefe no nos había contratado desde hacía semanas, cuando repentinamente recibí una llamada.
Sakıncası yoksa, size ulaşabilmem için lütfen adınızı, rütbenizi ve adresinizi bırakma nezaketinde bulunursanız, sizi zamanında cevaplayacağımı umuyorum.
Si fuera tan amable, por favor deje su nombre, rango y una dirección donde pueda localizarle, y le devolveré esta correspondencia de forma oportuna.
En büyük hayranınızla birkaç fotoğraf çektirmek için zamanınız var mı?
¿ Tenéis tiempo para unas fotos con vuestro mayor fan?
Eminim, bebek gayet iyidir, ama ikimizin arasının iyi olması için iletişimimize biraz daha zaman harcamamız lazım.
Escucha, seguro que el bebé va a estar genial, pero me gustaría que tú y yo nos llevemos bien, y eso significa que debemos esforzamos un poco más en nuestra comunicación.
En son ne zaman çalışan sınıfı anlayan bir başbakanımız olmuştu?
¿ Cuándo tuvimos un primer ministro que entendiera a los trabajadores? Nunca.
Hale'in en yakın Klan üyeleri onun bedeninin yanında, sessizce yas tutuyorlar ve biz de Sessizlik Günü'ne başlıyoruz zamanı dolan sevgili Siren'imize saygılarımızı sunmak için.
Mientras los miembros más cercanos del clan de Hale se sientan junto a su cuerpo con duelo silencioso... comenzamos el Día del Silencio, en el que veneramos a nuestro amado y difunto sireno.
Tekrar düşünme zamanı geldi ne yaptığını ne yaptığımızı.
Es hora de pensar esto de nuevo, lo que has estado haciendo, lo que todos hemos estado haciendo.
Kieran'ın kötüye giden durumuna baktığımız zaman diğerleri önergenize karşı çıkmıyor.
Sabe, en vista de la situación deteriorada de Kieran los demás han accedido a su propuesta.
Yani her zaman onun bu şüpheleri taşıdığını ve bundan asla sana söz etmediğine inanmamızı mı bekliyorsun?
¿ Así que espera que nos creamos que él tenía esa sospecha todo este tiempo y que nunca se lo mencionó?
O zaman bu kayıt gösterisi saçmalığını bırakın çünkü hedefinizde Chin Ho, var... ve söylediğim herhangi bir şeyi sizin gündeminize uygun şekilde....... saptıracaksınız, bu yüzden neden vaktimi harcadığımı ben bile bilmiyorum.
Bueno, pues deje constancia de que esto es una chorrada, porque tienen a Chin en el punto de mira, y van a tergiversar todo lo que yo diga para concluir lo que les convenga, así que ni siquiera sé por qué estoy perdiendo el tiempo.
O zaman adamımızın fotoğraflarını şehirdeki bütün motosiklet satıcılarına gösterelim.
Mostremos su foto en todas las tiendas de rodados de la ciudad.
Ve eminim ki hiçbir zaman... kıçınızın endişelenecek bir şeyi olmayacak. Bunu gerçekten yapacak mısın?
Y estoy segura de que enseguida verás que tu trasero no tiene nada por lo que preocuparse. ¿ En serio vas a pasar por esto?
* Zaman sınırınız gün batımı. *
Hay como límite de tiempo hasta que el sol se ponga.
- Zamanımız yok. Kan kaybından ölürsen dünyayı kurtaramazsın.
No puedes salvar al mundo si estás moribundo.
Keşke eve dönüşünüzü kutlamak için zamanımız olsaydı ama numara bir saat önce geldi. Karşınızda Kelly Lin.
Ojalá tuviéramos tiempo para una bienvenida, pero acabamos de recibir uno hace una hora.
Loisa mı? Bu kız adı değil miydi? Farley Amcamın her zaman dediği gibi ;
Es un nombre de chica, ¿ no? Como mi tío Farley siempre solía decir,
Sanırım odadaki en bariz şeyden bahsetmenin zamanı geldi. Yani... Peki gerçek anlamda, lafın gelişi değil, bir ton kokainle ne yapacağız?
Significando... ¿ Qué haremos, literalmente, no figuradamente, con una tonelada de cocaína?
O zaman sana babamın mezalığında tanıştığım kızdan bahsedene kadar bekle kendisi kız kardeşim olduğunu iddia ediyor.
¿ Te conté de una chica que conocí... en la tumba de papá y que es mi hermana?
Bu öğleden sonrayı karınız için kapatmışız. Zamanı yanlış mı ayarlamışım yoksa?
Tu mujer tiene cita para una sesión esta tarde, ¿ apunté mal la hora?
O adı bana bin dolara satmaya karar vermiştiniz. O zaman şunu sorayım. Dürüst bir adam mısınız, yalancının teki mi?
Usted accedió a vender el nombre por mil dólares, así que le pregunto esto : ¿ usted es un hombre honrado o es un maldito mentiroso?
Eğer kendi Diwali ışığımız evden uzaklaşıp başkalarını aydınlatıyorsa o zaman bir sorunumuz var demektir!
Cuando tu propia bengala huye de casa, y brilla para otros ¡ Entonces tenemos un problema!
Bu ışıl ışıl, güzeller güzeli yalnız annenin hayat mücadelesi ve çabasını çocuklarını yetiştirmek için her şeyini ortaya koyduğunu gördüğümde... İşte o zaman onun, bu olağanüstü erdeminin yanında....... aynı zamanda olağanüstü bir karaktere de sahip olduğunu anladım.
Ver a esa brillante... preciosa, madre soltera... pasando dificultades, luchando... dándolo todo para mantener a sus hijos... fue entonces cuando supe que no sólo... era una mujer con una gracia inusual... sino también con un carácter inusual.
Zamanın başından beri, yaşadığımız yer Ay'ın gölgesi ve Dünya'nın karanlığıydı.
Desde el principio de los tiempos, hemos vivido a la sombra de la luna y en la sangre de la tierra.
Kızımı yatılı okula göndermeden önce onunla geçirdiğim zamanın toplamı otuz yada otuz beş gün civarı ederdi.
En total, el tiempo que pasé con mi hija antes de que se fuera fue de 30 o 35 días.
bizi meşgul eden soruların cevaplarını bulmak konusunda... başarısız mıyız... veya hiçbir zaman cevaplanamazlar mı?
¿ Simplemente hemos fallado en encontrar las respuestas a las preguntas que nos preocupan... o no pueden ser respondidas?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]