Zamanına tradutor Espanhol
13,642 parallel translation
Hikaye çok ama çok sürükleyici bir yere gidiyor, şu an için zamanına fazlasıyla uygun bir yere.
La historia va en alguna parte realmente, realmente fascinante, Y algo que es muy oportuno en estos momentos.
Hadi bakalım hikaye zamanına biraz ara verelim, ne dersiniz?
Bien, ¿ qué tal si hacemos una pausa en la hora de cuentos?
Senaryonun bir sayfasını bir dakikalık ekran zamanına eşit bulacaksınız Ya da yaklaşık 80 metre selüloid, Ya yönetmenlerin film stoğunu boşa çıkarmaması mı olurdu?
Hallará que una página de guion equivale a un minuto en pantalla o aproximadamente 80 metros de celuloide o así sería si los directores no desperdiciaran la película...
Bu asiler takımına katılmaktansa o zaman ölseydin daha iyi olurdu.
Habrías estado mejor muerta que con esta banda de rebeldes.
Peki o zaman, Karanlık Olan artık gücünü geri aldığına göre benim için bir şey yapacaksın.
Bien, entonces, Oscuro... ahora que has recuperado tu poder... vas a hacer algo por mí.
Ne var ki gel zaman git zaman dünya tarafından hayal kırıklığına uğratıldı.
Pero gradualmente perdía su fe en la humanidad.
Pozisyona getirdiği saygıyla davranılmalı ve bir savunma yapması için zaman verilmeli. Onu temize çıkaracağına emin olduğum bir savunma.
Debe ser tratada con todo el respeto que corresponde a su posición, y debe dársele tiempo para preparar una defensa, una de la que estoy seguro la exonerará.
Sheldon biriyle buluşman için doğru zaman geldiğinde aniden olacağına inanıyorum.
Escucha, Sheldon, creo que cuando sea el momento correcto para ti de conocer a alguien, solo sucederá.
Diğer saldırı bu kadar yakınken Dr. Gray'i başka yere götürmek zaman kaybına neden olacaktır.
Mover al Dr. Gray a otro lugar habría tomado un tiempo valioso si otro ataque es inminente. ¿ Podemos?
O zaman bu raporun ortaya çıkmasına ihtiyacım var.
Necesito que este informe salga entonces.
O zaman o saatte etkinlik merkezinde kim varsa Merkez Bankasına fidye virüsünü yükleyen de o.
Así que alguien que estaba en el centro de actividades en el momento subido el ransomware a la Reserva Federal.
Ne zaman bir araya gelsek iş liderlik kavgasına dönüşüyordu.
Solo eso, sabes, cada vez que nos poniamos a nuestras cosas. Es como un perro alfa de parque..
Paul Lagravanese'nin metresinin karşısına çıktığımız zaman kibarca Troy Abate'nin yerini bilip bilmediğini mi soracağız?
Una vez que estemos frente a la amante de Paul Lagravanese, ¿ se supone que le preguntemos educadamente si sabe dónde está Troy Abate?
Bu babama komple ters bir hareket yani. Her zaman bizim yanımızda olma olayına yani.
Eso va en contra de toda su política acerca de cómo, ya sabes, él siempre va a estar ahí para nosotros.
İyi insanların başına her zaman iyi şeyler gelir.
A la gente buena le pasan cosas buenas a todas horas.
O zaman farkına var.
Entonces notarlo.
- Ve çöp fırını bacasından düşmek her zaman fırına ulaşacaksın demek değildir.
Y va por el incinerador no significa necesariamente que usted termina en el incinerador.
Onkoloji çok yoğun oluyor ama sana zaman ayıracağına eminim.
Oncología está hasta los topes pero él encontraría tiempo para ti.
Rahim boyunun zamanından önce kısalıp açılması anlamına geliyor. Normalde dokuz aylık hamilelikten sonra olması gerekiyor. Beş aylıkken olunca büyük sorun yaratıyor.
Significa que tu cérvix se está acortando y abriendo prematuramente, que es una actividad esperada en el noveno mes de embarazo, pero en el quinto, es un problema.
Zaman zaman kızlarına göz kulak oldu.
Cuidaba de sus mozas de vez en cuando.
Kendine çamaşırcı bul o zaman! Tanrı aşkına!
¡ Encuentra una lavandera, por Dios!
Rıhtımın aşağısına kadar uygun zamanı bekleyerek sonra ara sokağı döndüğünde görüş mesafesinden çıktığında şansını denedin.
Hacia los muelles, esperando tu momento, después giró hacia ese callejón. Fuera de la vista, y viste tu oportunidad.
Hata yaptığın zaman sonuçlarına da katlanırsın Levon.
Si cometes un error, pagas las consecuencias, Levon.
Gerçek bir yangına yürüdüğün zaman... Kaos gibiydi.
Cuando entras en un incendio real, es... es el caos.
Brian Finch'i ve kadın Mike'ın beni reddedişinin her şeklini düşünmek meditasyon yapmak demekse... O zaman bu işin canına okudum.
Si visualizar a Brian Finch e imaginar todas las formas en las que Mike femenina puede rechazarme es cómo se supone que medites... entonces lo hice perfecto.
Büro kurallarına kafayı her zaman bizden daha çok taktığın için mi?
¿ Porque siempre estuviste más preocupada de las políticas de oficina que de nosotros?
Kaosumuzu dünya çapına yayma zamanı gelmiştir!
¡ Es hora de llevar nuestro caos a todo el mundo!
Babam, bir uyuşturucu satıcısından rüşvet almayı reddettiği zaman kafasına bir kurşun sıkılmış halde bulundu.
Cuando mi padre rechazó entrar en nómina, un narcotraficante le disparó.
Benim zamanımda, arkadaşının üzerine geldiğinde onu sokak arasına sürüklerlerdi.
En mis tiempos, si alguien se metía con tu compañero, conseguía ser arrastrado a un callejón.
Büyükannen ve ben her zaman yalanlarına ortak oluruz ama bunları önden bize söylemelisin.
Que sepas que la abuela y yo siempre vamos a mentir por ti, pero tienes que avisarnos.
Ama deneyimlerime göre ne zaman başına berbat bir şey gelse sorumluluk alıp onunla en iyi şekilde başa çıkıyorsun.
Pero según mi experiencia, cuando la cagas y te pillan, algo que me ha pasado mucho, normalmente lo mejor es asumir la culpa y apechugar con las consecuencias.
Sakın yanlış anlama seni görmek her zaman güzel fakat genelde bu başımızın belada olduğu anlamına geliyor.
No me malinterpretes. Siempre es un placer verte. Pero normalmente significan problemas.
Çoğunuzun bildiği gibi rehabilitasyondaydım bu yüzden alışveriş yapacak pek zamanım yoktu. ... bu yüzden düşündüm de, bu güzel gecenin hatırasına bir şarkı söyleyebilirim.
Creo que la mayoría de vosotros sabe que he estado en rehabilitación, y allí no hay mucho tiempo para ir de compras, sí. Y en cambio, he pensado que podría cantar una canción para conmemorar esta noche maravillosa.
Zaman makinasına mı bindik?
¿ Entramos en una máquina del tiempo?
Bu yüzden zaman makinasına bineceksen tek başına bin.
Así que entra en una máquina del tiempo por tu cuenta si quieres volver.
Zaman makinasına mı bindik?
¿ Entramos en la máquina del tiempo?
Bu yüzden şunun farkına vardım ki, hayatta hissettiğim tek zaman seninle olduğum zamanlardı.
Y me he dado cuenta de que La única vez que realmente siento como que estoy viviendo Es cuando estoy con usted.
Belli ki, her zaman katıldığından daha fazla toplantıya katıldığın anlamına geliyor.
Bueno. Bueno, obviamente, significa que usted está asistiendo a más reuniones lo que suele hacer.
Davalının tecavüz fantazilerinde bir rolünüz olduğunun ne zaman farkına vardınız?
¿ Y cuándo se enteró por primera vez de su papel... en las fantasías de violación del acusado?
Bu tür davalarda en olası durumlardan biri sigorta şirketlerinin toplanıp, Steven Avery gibi parasız hiçbir zaman parası olmamış birisinin kapısına dayanıp " Al sana bir milyon dolar.
Una de las cosas que pasan en este tipo de litigios con alguien como Steve Avery, que no tiene dinero ni lo tuvo nunca, es que las aseguradoras se unen y dicen... " Aquí tienes un millón de dólares.
- Callum yanılmadığına göre, ama o zaman niye...
A menos que Callum se equivocara pero por qué...
Ama illaki davanın daha başından bizi yokuşa sürmek istiyorlarsa ki Savcılık makamına karşı tavır almaları için jüriye talimat verilmek istenmesi bunu gösteriyor o zaman altı suçlamayı da mahkemeye taşımak niyetindeyiz.
Pero si hay que empezar este caso nadando contra la corriente, frente a alguna instrucción dada al jurado de que deberían adoptar una postura negativa del estado, entonces tenemos la intención de proceder con seis cargos.
Birinci olasılık, eğer kan lekesinde EDTA'nın varlığına rastlanırsa o zaman bu, o kanın bir tüpten geldiğinin göstergesidir söz gelimi mor başlıklı bir tüp.
La primera es encontrar EDTA en la mancha de sangre... SE DETECTA EDTA Y EDTA-FE... lo que indica que la sangre proviene de un tubo, por ejemplo, con tapa violeta.
Çünkü otoriteyi temsil eden birisi karşısına geçmiş "Senin yararına olmayan bir şey söylersen o zaman sana inanabiliriz" diyor.
"Si dices algo que no te ayuda, tal vez te creamos".
Bunca zaman sonra bedeninin dışına çıkarak buraya geliyorsun.
Después de todo este tiempo simplemente apareces aquí volando fuera de tu cuerpo.
O zaman neden bunu alıp evde sakallarına bakmıyorsun?
Entonces ¿ por qué no tomas esto, vas a tu casa y te miras la vagina?
Hani iğneler halıya düşer ve fark etmeden üstüne bastığın zaman ayağına saplanır ya.
- Y las agujas del pino caen en el tapete y te pinchan los pies cuando las pisas.
"Tanrı'ya yakardıkları zaman... " O da sizle mısırlılar arasına karanlık koydu.
Y cuando ellos clamaron al Señor Él puso oscuridad entre vosotros y los egipcios.
Halkı ardına almak zorundasın bu yüzden seni sevmeliler zamanını bekleyip Greene'in aleyhine çevirmelisin.
Tienes que ganarte al público... para que te amen, esperar tu momento... y ponerlos en contra de Greene.
Fakat anahtarı halkın seni en çok sevdiği zaman doğru anına zaman ayırdığından emin olmaktır.
Pero la clave es asegurarte de... hacerlo en el momento indicado, cuando el público te quiera más.
Arkadaşları güvenle saklandığı zaman Prenses Poppy diğer arkadaşlarını kurtarmak için yola çıkmış Bergen Kasabası'na kendi kendine varabileceğine inanıyormuş.
Con sus amigos ocultos y a salvo la princesa Poppy se dispuso a rescatar a sus otros amigos confiaba en que llegaría a Pueblo Berteno sin ayuda.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43