English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ A ] / Ama orada

Ama orada tradutor Francês

5,654 parallel translation
Ama orada onunla beraber bir süreliğine beni etkileyen bir sarışın vardı.
Mais il y avait, genre, une blonde avec lui qui m'a troublée une seconde.
Çok erken gittin ama orada Aziz Peter'le tokuşturduğunu biliyoruz.
Parti trop tôt, mais nous savons que tu es aux côtés de St Pierre maintenant.
Otis ve ben ağılıyoruz tamam ama orada puro olmayacak, anlaştık mı?
Ouais, regarde, Otis et moi on peut inviter mais il n'y aura pas de cigares, d'accord?
Ama orada dikiliyordu.
Il était là.
Hadi ama orada çarmıha gerileceksin işte.
Enfin, t'es en train de te faire crucifier!
Ama orada yüzlerce boş kap vardır.
Il doit y avoir plus de cent plateaux vides.
- Ama orada olacaklarını nereden bileceğiz?
- Mais comment on sait qu'ils seront là?
Ama orada değildi.
Mais il n'est pas là.
Artık bu işin sonu ne olacaksa her şeyi sıfırlama tuşuna basmak ne kadar sürecekse bilmem ama orada güvende olursunuz.
C'est jouable, ça prendra du temps de revenir à zéro, mais on sera en sécurité là-bas.
Ama orada tek başına olacak.
mais il devra se débrouiller seul.
Tamam belki o kadar da eğlenceli değil ama orada oturup dinleyebilirsiniz aynı bizim yaptığımız gibi.
Ok, peut être que ce n'est pas si drôle mais tu peux écouter quand même, comme on a fait avec toi.
- Orada değildi. Bir sürü adamı, kiraladığı askerleri vardı. Ama o orada değildi.
Elle va bien, il l'a pas touchée.
Ama sonra düşündüm ki, orada başka insanların da anneleri bu durumdayken konumumu kendi çıkarlarım için kullanabilir miyim?
Mais ensuite je réfléchis... Comment puis-je utiliser ma position pour révéler ce genre d'info, quand il y a tant d'autres mères qui ont des filles qui ne peuvent pas?
- Biliyorum ama... Yine de orada ben de olabilirdim.
Je le sais bien mais... quand même, j'aurais dû être là aussi.
Evet, ama Zoe'nin kolunu biraz daha görmek istiyorum, çünkü bizim... Orada biraz eğreti duruyor.
Oui, j'aimerais voir un peu mieux le bras de Zoé par contre, car on ne le voit...
Brass, Prescott Polisiyle temas kurdu. Ama odaya gittiklerinde Orada buldukları sadece kızları Heather'dı.
Brass a contacté la police de Prescott, mais quand ils sont arrivés, la seule présente était Heather, la fille.
Orada çok kan kaybetti, ama hayati fonksiyonları düzenli.
À perdu beaucoup de sang sur le terrain, mais les signes vitaux sont stables.
Ama yetenek orada duruyor.
Mais le talent est là.
Eğlenceli sesler çıkardım ama eğlenceli değildi çünkü biricik Sue'm orada yoktu.
Je te le raconte comme amusant, mais ça l'était pas, parce-que ma petite Sue n'était pas là.
Bundan birkaç hafta önce, En ufak bir ihtimal bile olduğunu düşünmezdim, ama şimdi biliyorum... sadece mümkün olduğunu değil, ayrıca yardımın olmadan orada hayatımın geri kalanını geçireceğimi de.
Il y a deux semaines, je ne pensais même pas ça possible, maintenant je sais que ça l'est, et sans votre aide j'y passerai sûrement le reste de ma vie.
Biliyorum orada telefonun çekmiyor ama ben şey...
Je sais que tu n'as pas de réseau là-bas, mais j'ai juste...
Ama Chloe hala orada.
Mais Chloé est toujours là-bas.
Artık oraya gidebilir, orada asılırken izlenebilir ama o, kızın katili değil.
Elle a pu être là, elle a pu regarder, mais elle n'est pas l'assassin.
Sanki eski bir rüya gibi ama hâlâ orada.
C'est comme un vieux rêve, mais... c'est comme ça.
Kimsenin orada yaşamadığını söylüyorlar ama bir çocuğun sesini duyabilirsiniz.
On dit que personne ne vit là-bas, mais on peut y entendre une voix d'enfant.
Bak, seni evinde görmedim ama tahmin ediyorum ki orada da böylesindir.
Voyez, je ne vous vois pas chez vous, mais je peux supposer que vous êtes comme ici.
Aşırı ilgiden hoşlanmıyor ama kendisi orada.
Elle n'aime pas attirer l'attention. Mais elle est là.
Hiçbir çocuğun gelmemesinden korktuğunu biliyorum. Ama gelecekler ve ben de orada olacağım. Partinizde Will varsa eğlence de vardır.
Je sais que tu t'inquiètes qu'aucun enfant ne viennent, mais ils viendront, et je serais là, et Will à ta fête, c'est une super fête.
Hayır. Gerçekten orada olmayı çok istiyorum. Ama Sam, beni galaya davet etti.
Non, je voudrais vraiment être là, mec, mais Sam m'a invité à un gala, et elle aussi compte vraiment pour moi, et je lui ai dit que j'irais.
Ama ufaklığın bugün bana gerçekten ihtiyacı var. Ve benim de orada olmam lazım.
Mais ce petit bonhomme a vraiment besoin de moi aujourd'hui, et il faut que je sois là pour lui.
Ama yıldızlı adam beni orada görünce şaşırdı ve silahına davrandı.
Mais le mec avec l'étoile, surpris de me voir là... dégaine.
- Duluth'ta. Şu an orada olmalıydım ama bir yandan da bu var.
Je devrais y être, là, mais il y a ce bordel.
Ama sonsuza dek orada yaşayamam.
Je ne veux juste pas y vivre pour toujours.
Olayı abartmak istemiyorum çünkü iyi niyetli olduğunu biliyorum. Ama nerede yanlış, orada sen.
Je veux pas exagérer ça parce que je sais que tu veux faire bien, mais tu es tout ce qui tourne mal.
Ama sonradan anladım ki onu orada sadece sözde yardımcı olarak tutuyorsun.
Puis j'ai compris que vous le gardiez juste comme homme de paille.
Bu, utanıyor ama beni orada görmek istiyor demek.
Ce qui veut dire qu'il est embarrassé, mais qu'il veut que je vienne.
Tamam Louis ama seni orada havada kapacak bir dünya şirket var. Buradaki hukuk fakülteleri için de geçerli.
Louis, il y a une douzaine de compagnies qui t'embaucheraient dans la seconde là bas.
Ama onu öldürdüğünde orada sadece sen, ben ve Tori vardık.
Mais toi, moi et Tori sommes les seuls à avoir été là quand il l'a tué.
Orada olduğunu biliyorum. Ama bir ayak izi onun katil olduğunu kanıtlamaz.
Je sais qu'elle était là... mais une empreinte ne prouve rien de plus et surement pas que c'est elle la meurtrière.
Eskiden bana takıntılıydı ama şimdi beni bakıyor ve sanki hiç orada değilmişim gibi.
C'est un après-midi grand, Ed.
Ama onlar ve ben arasında seçim yapman gerektiğinde orada olmak istemiyorum.
- Tu l'espères. Mais je ne veux pas être là quand tu seras forcé de choisir entre eux et moi.
Fort William'dan kaçışım sırasında orada olduğunu ve çavuşu gerçekte kimin öldürdüğünü gördüğünü iddia ediyormuş ama ona güvenebileceğimden pek emin değilim.
Il prétend qu'il était là pendant mon évasion de Fort William, et qu'il a vu qui a vraiment tué le sergent. Mais je ne suis pas sûr de pouvoir lui faire confiance.
Yürüyüp biraz konuşabiliyor ama kendisi orada değil.
Il peut bouger physiquement et même parler un peu, mais il n'est pas ici.
Ve orada sona ermeliydi ama sen devam ettirdin!
Ça aurait dû s'arrêter là.
Ama gerçekten ne yapıyorsun orada?
Mais franchement, tu fais quoi là-bas?
- Evet, İsveç'le ilgili salakça bir şey düşünüyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyor. - Hala orada mısın?
Tu es encore là?
Afedersiniz ama Bayan Mercer, bakıcı kamerasının orada olduğunu dahi bilmiyordu.
Excusez moi, Madame Mercer ne savait même pas que la caméra était là.
İnsanlara soru sormasına, Ama hiçbiriniz orada bulunmanız gerekmiyor.
Je laisserai les gens poser des questions, mais vous n'avez pas besoin de venir.
Orada ama dokunma!
- Par là, mais ne touchez pas!
Tony ve teknik hizmetlerden Christopher ile orada ama dikkatli bir şekilde ilerle.
Il est, heu... Il est là avec Tony et Christopher des services techniques, mais fais attention.
Ama doğruyu söylemek gerekirse, o seferde de orada değildi.
Mais pour lui rendre justice, elle n'était pas là les deux fois.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]