Aynı anda tradutor Francês
4,543 parallel translation
Booth, kurban aynı anda farklı yönlerden darbe almıştı.
Booth, la victime a été frappée dans les deux directions en même temps.
Beş şüphelinin hepsini aynı yerde, aynı anda bir yere toplayıp dövmelerini kontrol edeceğiz.
Rassembler les 5 suspects ensemble au même endroit, à la même heure, et ensuite, chercher le tatouage.
Pekala, aynı anda beninle ve muslukçuyla olman benim için sorun değil.
Alors quand c'est moi et le plombier, c'est bon.
Aynı anda, Miyazaki ve ekibi gökyüzünü seyretmek için çatıya çıkar.
Pendant ce temps, Miyazaki et son équipe vont sur le toit pour regarder le ciel.
"The Tale of The Princess Kaguya" ve "Rüzgar Yükseliyor" aynı anda piyasaya çıkacaktır.
Que le conte de la princesse Kaguya et Le Vent se Lève sortirons simultanément.
Yani bu anlamda aynı anda filmlerini piyasaya sürmek, onlar için büyük bir motivasyon kaynağıdır.
Donc en ce sens, proposer leurs films au même moment... est une grande motivation pour eux.
Diğer herkesle aynı anda annem basın toplantısını düzenlediğinde.
Comme tout le monde, quand ma mère l'a annoncé.
Aynı anda hem içeri, hem dışarı doğru patlıyor gibiyim.
Et ça implose et explose en même temps.
Evet, ikisiyle de aynı anda birlikteydim.
Alors, oui, je sortais avec les deux en même temps.
Hayatınızda aynı anda iki kadın oldu mu?
- Vous êtes déjà sorti avec 2 femmes? - De quoi parlez-vous?
Aynı anda 40 yerde nasıl olacağız?
Comment on va faire pour être à 40 endroits à la fois?
Hele de ikisinin aynı anda öleceğini asla.
Et certainement pas les deux en même temps.
Aynı anda bir unicorn ile Kocaayak görmek gibi.
C'est comme voir une licorne et Bigfoot en même temps.
- Aynı anda anca beş tane alabildim.
Euh, je ne pouvais en acheter que 5 ensemble.
Sonra, atışın yapıldığı aynı anda restoranda olan görevi dışında sivil bir polis memuru onu indirdi.
Puis, il a été abattu par un agent en pause qui était présent au moment de la fusillade.
Gavin aynı anda lokantada bir polis olabileceğini nereden bildi?
Comment Gavin savait qu'il y aurait un policier à ce moment au restaurant?
Aynı anda üç yerde birden bulunuyor bile.
Elle est déjà dans 3 endroits à la fois. C'est ce qui m'inquiète.
Aynı anda birden fazla yerde bulunmamı sağlıyor.
Ça me permet d'être à plusieurs endroits en même temps.
Hetty, Deeks, sabah 8'de aynı anda... hem bir burrito hem de pop-tart yedi.
Hetty, il a mangé un burrito et une Pop-Tart en même temps à 8 heures ce matin.
Sonra onu da kaybettim... ama neredeyse aynı anda,
Puis je l'ai perdu lui aussi. Sauf qu'à peu près au même moment,
Bu köşk, müzenin başlıca merkezi ve insanların sakin güzelliği yakalamaları için sadece bir kaç kişiyi aynı anda içeri alıyorlar.
C'est la pièce maitresse du musée, les gens entrent petit à petit pour en maximiser la beauté.
Olamaz. Asla aynı anda giremeyecekler.
Ils pourront jamais entrer en même temps.
Sık sık, aynı anda.
Souvent en même temps.
Aynı anda hem skor tutup hem nasıl sunuculuk yapacağım?
Comment annoncer le score et commenter en même temps?
Aynı anda nasıl mankafalık ve ahmaklık yapabiliyorsan öyle, manahmak!
De la même façon que t'es un idiot et un imbécile en même temps, imbécile.
Bu "hindibalı nohutlu yemeğe aynı anda katılmayacak malzemeli yemek" mi?
Est-ce que c'est le "pissenlit pois-chiche et autre trucs qui ne vont pas ensemble dans un même plat"?
Dört hanım aynı anda aynı kişi tarafından ekildi.
Quatre jeunes filles laissées tombé par la même personne au même moment.
Hayır sen herşeyi kontrol edebilirsin, tam olarak seni neden öldürmek istemem ve seninle neden sevişmek istememle aynı anda olduğu gibi.
Tu contrôles tout, et c'est pour cela que j'ai envie de te tuer et aussi d'avoir des relations sexuelles avec toi.
Aynı anda hangi uçaklar uçuş izni almış bunun izini sürebilirim.
Je pourrais chercher quels vols ont disparu au même moment.
Aynı anda her yerde bulunamaz.
Il ne peut pas être partout en même temps.
Ayrılıp, Ando Asahi ve kimliği belirsiz makineyi aynı anda yok edelim.
Séparons-nous pour éliminer en même temps Ando Asahi et la machine inconnue.
Nasıl tüm bu şeyler aynı anda patlak verebiliyor?
Comment toutes ces choses énormes peuvent-elles arriver toutes à la fois?
- Stanley iş hususunda iyi ama koyunu, annemi ve onu aynı anda düşününce...
Stanley est utile pour nos affaires, mais de l'imaginer avec la brebis, puis avec maman... Ouais.
Aynı anda 2 kişiyle yapmıyorum.
Je n'en fais pas deux à la fois.
Aynı anda birbirimize bağırarak bir şey yapamayız.
On ne peut pas tous crier en même temps.
İyimser biri bile aynı anda iki farklı yerde olamaz.
Même un optimiste ne peut pas être a deux endroits à la fois.
Aynı anda, seksi, ulaşılamaz kırmızıların hepsi birbirleriyle banyoda sevişiyor.
Et pendant ce temps, les rouges, sexy et inatteignables, s'envoient tous en l'air dans la salle de bain.
Jai'yi kampa götürdüğünü söyledi ki bu doğru ama aynı anda orada başka işler de yapıyordu.
Il disait faire du camping avec Jai, ce qui est vrai, mais il y faisait d'autres choses.
Aynı anda üç yük çamaşırı aynı anda yıkamak gibi.
C'est comme lancer trois machines à laver en même temps.
Aynı anda bir kadınla birlikte olmalısın - benim gibi.
Tu devrais essayer de sortir avec une femme à la fois... comme moi.
Aynı anda hem hapşırıp hem osurmaya benziyor.
C'est comme péter et éternuer en même temps.
Gözleri aynı anda hem mavi hem kahverengi.
Les yeux à la fois bruns et bleus.
Yani şimdi Star Wars ve Star Trek karakterleri aynı anda bulunabilecek mi?
Attends, donc les personnages de Star Wars et de Star Trek peuvent aller sur la même branche?
Her şey aynı anda oldu.
Tout est arrivé en même temps.
İkisini de aynı anda kaybetti.
Elle a perdu les deux en même temps.
Yani bu yüzden, ilk başlarda, Josie ile çıkarken aynı anda da Heather ile çıkabiliyordum belki de.
- Tu n'auras peut-être pas à en parler. - Du fait que durant mon premier mois avec Josie, je sortais aussi avec Heather?
Hep ne kadar yüzeysel olduğumu söylersin, ama asla aynı ofisten iki kişiyle aynı anda yatmam.
Tu parles toujours de ma superficialité. Mais je ne coucherais jamais avec deux amies du même bureau.
Süper, şimdi aynı anda hem seni hem onu mu kaybedeceğim?
Oh, génial. Je vais donc vous perdre tous les deux le même jour?
İkiniz de aynı anda konuştunuz bu yüzden annemin evet dediğini farz edeceğim.
Vous me parlez en même temps, alors je vais en déduire que c'est ma mère qui a dit oui.
Nick en iyi arkadaşım falan ama şu anda o şerefsizle aynı odada bile duramam.
Nick est mon meilleur pote, mais je peux pas être dans la même pièce que cet enfoiré!
Ancak... aynı zamanda ABD vatandaşı. şu anda yargı, ve aldı inanıyorum nerede olduğu hakkında bilgi başbakan bir şüphelinin bir cinayet davasında tayin oldum.
Cependant... c'est aussi un citoyen américain actuellement dans ta juridiction, et tu crois qu'il a des infos sur la localisation d'un suspect principal dans une affaire de meurtre dans laquelle tu as été assigné.