English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bir yılan

Bir yılan tradutor Francês

2,639 parallel translation
Tüm köy, cesur ve güçlü Çuvava tarafından korunduğu için şanslılardı, çünkü o gün, acımasız bir yılan kolay bir av peşindeydi.
Le village lui-même était protégé par le brave et puissant Chihuahua... Coup de chance parce que, ce jour-là, un serpent vicieux cherchait une victime facile.
Dur bakalım doğru anlamış mıyım? Bana bir hava aracı getirdin ve de aramızdaki bir yılanı ortaya çıkardın.
Si je comprends bien, vous m'offrez ce superbe vaisseau et vous démasquez le serpent qui nous menace.
Şortuna bir yılan koyacaktık.
On allait mettre un serpent dans ton short.
Burası bir yılan tapınağı.
Le palais des serpents.
Benim burada da kocaman bir yılan var.
J'ai un serpent colossal juste ici.
Benim burada da kocaman bir yılan var.
J'ai un serpent gigantesque juste là.
Bir yılanı kıvırıp, kanını ve bağırsağını çıkartmışsın gibi gözüküyor.
Jus de Serpent. On dirait que t'as pressé un serpent façon serpillière pour faire sortir du sang et des boyaux.
Önce bir Yılan Suyu iç.
D'abord, prends un petit Jus de Serpent.
Sizin Kıtır'ı yazıyoruz sonra "YOSI" kısmında "Y" harfini "OSI" nin etrafını saran bir yılan şeklinde Old English fontuyla yapıyoruz.
Crisp, comme tu l'as dessiné. Puis, pour le Yosi, le "Y" ressemblera à un serpent, enroulé autour du "osi" en police Old English.
Bir yılan!
- Quoi?
Priss tam bir yılan.
Priss est une rate.
Ne yani, kızımın bir yılan olduğunu mu ima ediyorsunuz?
Qu'insinuez-vous, que ma fille est un serpent?
Bir yılan yuvası bulduğunda, hepsini öldürürsün, son yılana kadar.
Il n'y a qu'une solution : les exterminer!
Bu nedenle, o buraya geldiğinde uyku tulumundaki bir yılan kadar popüler oldu.
Pas même de ville. Inutile de dire qu'à son arrivée, les gens ne l'ont pas accueilli chaleureusement.
Zehirli bir yılan gibi karanlıkta mı saklanıyorsun?
Tu te tapis dans l'ombre, comme la vipère que tu es?
Bir yılan tarafından ısırıldım.
Il m'a mordue.
Burada ölüm sebebinin bir yılan ısırığı olduğundan şüphelenildiği yazıyor?
Il est dit qu'une morsure de serpent était la cause probable de la mort?
Hayır, o benim evcil hayvanım. O bir yılan.
Non, C'est un animal c'est un serpent
Benim de Suzy adında bir yılanım vardı.
J'en ai un appelé Suzy
Kadın yüzlü bir yılan.
Un serpent avec une tête de femme.
Kimileri onun, yalpalanan ağaçlar ve yıkılan dünyaya karşı bize dayanma kudreti veren, Tanrı'nın bir lütfu olduğunu söyler.
Certains disent que Dieu aide à accepter les arbres qui tremblent et la terre qui tombe.
Davamızdaki GPO yani davamızdaki UMHS satılan her şırınga için kendilerine komisyon veren Thompson Şırıngaları şirketine özel bir anlaşma teklif edecek.
Et puis il y a le groupement d'achat. Dans notre cas, l'Union des fournisseurs de matériel médical rédige un contrat exclusif avec Thompson Needles qui en retour leur reverse un pot-de-vin pour chaque seringue vendue.
# Gerçek bir milyoner gibi gülümsemeye devam ediyormuş... Anlaşılan orada bir kamera olduğunun farkında değil.
Il ne sait pas qu'il y a une caméra, c'est évident.
Anlaşılan bir ay önce Christian kendisini aldatırken yakalamış, ve evlilik anlaşmalarına göre eğer ondan boşanırsa hiç bir şey alamayacakmış.
Il y a un mois, il lui a découvert un amant, et d'après leur contrat de mariage, elle allait tout perdre en divorçant.
Bir keresinde yemedim, o sene de gerçekten çıngıraklı yılan soktu.
Et l'année où je n'y suis pas tombé, j'ai été mordu par un vrai serpent à sonnettes.
Peki hiç yılan öldürdünüz mü? Bir tane.
- Vous en avez tués?
Eğer kafana takılan bir şey varsa, bana anlatabilirsin.
Tu sais, si il y a quelque chose qui se passe, tu peux me parler.
Bir iki sene önce banliyö otobüsüne yapılan kimyasal saldırıyı hatırlıyor musun?
Vous vous rappelez l'attaque chimique... dans un bus il y a quelques années?
Anlaşılan, yeterli değildi ; çünkü orada yoktu ve hiç kimse nerede olduğunu bilmiyordu bu yüzden bir Erin Brockovich tutmak davanın bir kopyasını almak için Litchfield şehrindeki Clerk'in ofisine kadar gitmek zorunda kaldım.
Pas assez, il n'y était pas et personne ne sait où il est. Donc j'ai dû faire ma Erin Brockovich * et aller au bureau du greffier pour essayer d'avoir une copie du dossier.
Sonra bir bakmışsın, adam bir şişe Yılan Suyu almış. Ama neden bilmiyor.
Plus tard, ce type en achète une bouteille, sans savoir pourquoi!
"Bana bir şat Yılan Suyu ver. Duydum ki tadı çok güzelmiş."
" Filez-moi un Jus de Serpent.
Gözümü devirip aşağı baktım, dev bir su böceği görmeyi bekliyordum ya da su yılanı falan...
J'ai baissé les yeux, pensant que c'était une grosse punaise d'eau ou un mocassin aquatique ou...
Gitmeye başlamalısın ama bu olmaz çünkü anlaşılan böyle bir kilise yok.
Tu devrais y aller, mais pas à celle-ci, parce qu'elle n'existe pas.
Bana dans etmeyi öğretebileceğim bir kobra yılanı getirebilir misin?
Tu peux me rapporter un serpent? Je veux lui apprendre à danser!
Benim kâbusumda, bir süre önce yıkılan Cabrini-Green binalarının birinde hep o kötü adamı yakalamaya çalışıyorum.
Dans le mien, je poursuis un méchant au Cabrini-Green, l'immeuble anciennement démoli.
Yılanı öldürdünüz mü bir tek o kalıyor.
Tuez le serpent. Tuez le serpent et il sera tout seul.
Kışlada, kulaktan kulağa yayılan bir hikaye vardır.
Il y a une histoire qui circule au sein de notre corporation.
Elle açılan bir bölme olmalı.
Il doit y avoir une ouverture manuelle quelque part.
İki hafta önce açılan bir polis araştırması.
C'est une enquête de la police, d'il y a 2 semaines.
Yılan, ruh âlemiyle aralarındaki bir geçitti.
C'est un passage vers le monde des esprits.
Evet, sadece Los Angeles'ta yaklaşık 700 tane sahte ve abartılan hoca var. Hiçbiri hakkında iyi bir şey duymadım.
Oui, il y a environ 700 escrocs ne serait-ce qu'à L.A., et je n'en connais aucun.
Bir düzineden fazla zayiat var. Yıkılan binalar ve hurdaya dönmüş birkaç aracı da unutmamak lazım.
Il y a plus d'une douzaine de morts et de blessés... des structures détruites, quelques véhicules détruits.
Anlaşılan kıyıya uyuşturucu sevkiyatı söz konusu olunca arazileri epey stratejik bir yer haline gelmiş.
Il semble que leur terre est précieuse... comme voie de transport de drogues vers la côte.
Dust Devil benim öncülüğümde başlatılan aptal bir programdı ve bu programa ben son verdim.
Dust Devil était un programme stupide initié par mon prédécesseur. J'y ai mis un terme.
Ayrıca yaşamı temsil eden yılan, yeniden doğmak için derisini dökebilir, böylece ölümü üzerinden atarak yaşamın gücünü ve zamanın bir kölesi oluşunu temsil eder.
Et le serpent, qui représente la dynamique de la vie, peut muer pour renaître. Il représente le pouvoir de rejeter la mort et l'asservissement de la vie au temps.
Sonra yılda bir ya da iki kez yazılan kartlar, sıradan konuşmalar.
Et puis après, une carte ou deux dans l'année, des phrases banales.
- İmdat çağrısı aldık! Nehrin yukarısındaki balıkçı, sahilde çilli bir kadının partnerini yılan ısırdığını söyledi.
Un pêcheur en amont a vu une femme sur la rive qui dit que son compagnon a été mordu par un serpent.
Tamam, kanamayı durdurmak için yılanın yerine yeni bir... -... bağlayıcı unsur koymamız lazım.
On doit remplacer le serpent pour stopper l'hémorragie.
20. yüzyıl yılan terbiyecilerinden İncil yobazı bir Tennessee'li.
Un homme du XXe charmeur de serpent, prêcheur du Tennessee.
İki gün önce Memphis'te öldürülen bir adamdan çıkarılan mermi ile eşleşti.
Elle correspond à une balle extraite du corps d'un homme tué il y a deux jours à Memphis.
Üçüncü harekette, Deniz yılan balığı, kanpyo, ve yumurta ile geleneksel bir sona ulaşır.
Dans le troisième mouvement, l'anguille, le kanpyo et l'oeuf forment un final traditionnel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]