Dediğimde tradutor Francês
1,498 parallel translation
Ben koşun dediğimde. Kollarınızı kıvırcaksınız.
Quand je dis d'y aller, pliez vos bras!
Daire oluşturun. Üç dediğimde.
A trois, formez un cercle.
'Şimdi'dediğimde giriyoruz.
À mon signal.
Artık "iyiyim" dediğimde bana inanman gerekiyor.
Crois-moi sur parole.
Hızlı gidin dediğimde bunu yapmanızı beklerdim!
Quand je vous dis d'accélérer, faites-le!
Ben "borular kalksın" dediğimde... aletini dışarı çıkaracak ve sonra...
Quand je dis, "les vents", tu sors ton instrument et...
Bazen insanlar bana nerede çalıştığımı sorduklarına onlara patlayıcı sektöründe çalışıyorum dediğimde şaşırıyorum.
Je trouve parfois amusant, quand on me demande quelle est ma profession, de répondre : "Les explosifs." Les gens réagissent...
Sana "gül" dediğimde, güleceksin.
Quand je dis "smile", tu souris.
Bir daha acelem var dediğimde, hava geçirmez odadan... -... daha çabuk geç.
La prochaine fois que je suis pressé, ouvrez le sas plus vite!
Evet ama babam dediğimde... "Jimmy baban değildi." "Baban benim." dedi.
Quand je lui ai dit ça, il a dit : " Jimmy n'était pas ton père.
Susan- - Dediğimde ciddiyim. Umarım ailemi rahat bırakırsın.
Susan, quand je te dis que j'espère que tu laisseras ma famille tranquille, je suis sérieux.
Senin için ölebilirim dediğimde, bunu öylesine söylememiştim. Gerçekten.
Quand je disais que je mourrais pour toi, ce n'est pas qu'une expression.
Tanıştığımızda, "Uzayda benimle seyahat et" dediğimde, "Hayır" demiştin.
Quand on s'est rencontrés, je t'ai proposé de voyager dans l'espace, tu as dis non.
Aklında olsun, ben büyük ve güzel dediğimde, kastettiğim şey zenginliktir. Bekle.
Quand je dis les "grands", je veux dire les riches.
Bir şey dediğimde ya gülerse ya da abartıp onu kızdırırsam?
- Oui. - Et s'il se fout de moi, ou si je vais trop loin et qu'il le prend mal?
Hayır dediğimde ise... " Şaka mı yapıyor?
Et lui : " Et ça le fait rire?
Peter, Stewie ile zaman geçir dediğimde, aklımdan geçen bu değildi.
Peter, quand je dis "créer des liens avec Stewie," ça n'est pas ce que j'avais à l'esprit.
O zaman ben sana hayır dediğimde sen nasıl oluyor da beni dinlemiyorsun?
Alors pourquoi tu ne m'écoutes pas quand je te dis "non"?
Sana umut var dediğimde bana inanmalısın.
Vous devez me croire lorsque je dis qu'il y a de l'espoir!
Ben seni zorlamıyorum. Çıkalım dediğimde reddedebilirsin.
Tu peux toujours me dire non.
Para için her şeyi yaparım dediğimde, açıkçası bunu kastetmemiştim.
Je ne comptais pas vraiment te revaloir ça.
Tamam, üç dediğimde. Bir, iki, üç.
Alors à trois, un, deux, trois.
Joey dediğimde "Yeah!" diyorsunuz.
Quand je dis "Joey," vous dites "Hourra"!
Joey dediğimde "Yeah!" diyorsunuz. Joey!
Quand je dis "Joey," vous dites "Hourra"!
Geçen akşam hakkında düşünüyordum. Bilirsin, iyi bir kadın rafta fazla durmaz dediğimde.
Tu sais quand j'ai dit qu'une vraie fille ne restait jamais seule bien longtemps...
İki yatak odalı süit istiyorum dediğimde, iki yatak odalı süiti kastetmiştim... normal süit ya da bir yatak odalı değil.
Quand je dis que je veux une chambre avec deux lits, je veux dire que je veux une chambre avec deux lits... Pas une chambre à trois lits, ni une chambre simple, mais une vraie chambre avec deux lits.
Kımılda dediğimde, kımıldayacaksın.
Je dis : "Avance", tu avances.
Dur dediğimde, duracaksın.
Je dis : "Stop", tu t'arrêtes.
- Zıpla dediğimde, sen ne diyeceksin?
- Je dis : "Saute", tu dis quoi?
Karın senden ayrılırken banka hesabını temizler dediğimde olduğum kadar eminim.
Autant que quand j'ai dit qu'elle viderait votre compte en partant.
Ben araştırdım dediğimde, interneti kastetmiştim.
Quand je parlais de recherches, je voulais dire sur internet.
Beşinci sınıfta güzellik yarışması kampına gidiyorum dediğimde aslında bando kampına gidip tuba çalmayı öğrenmiştim.
Parce que en 5ième, quand je disais que je partais dans un camp de concours de beauté, J'aillait à camp de musique apprendre à jouer du tuba.
Nathan, dinle beni... sana tekrar bir aile olmamızı istiyorum dediğimde beni yanlış anladın.
Nathan, écoute-moi ; tu ne m'as pas compris quand j'ai dit que je voulais qu'on soit à nouveau une famille.
Nathan, dinle beni... sana tekrar bir aile olmamızı istiyorum dediğimde beni yanlış anladın.
Nathan, écoute-moi. Tu as mal compris ce que j'entendais par se retrouver en famille.
Perry, sana, "tohumsuz üzümler" kulübüne hoş geldin dediğimde bunu içtenlikle söylediğime inan, ama yine de... bir tane bariz ve açık arayan sorum olacak...
Perry, croyez-moi quand je vous dis que je suis fier de vous accueillir dans ce que j'appelle le "club des raisins sans pépins." Mais cependant... J'ai juste une question facile et qui, je l'espère n'attire pas les bobards...
Dur dediğimde duracaksın.
Quand je dis d'arrêter... vous arrêtez.
Sana beladan uzak dur dediğimde, bu striptiz klübünde küçük yaşla yakalanırken benim üyeliğimi kullanmaman da dahildi, hem de politik kampanyama hazırlanırken.
Tu sais, lorsque je te demandais de rester loin des problèmes, j'avais à l'esprit que cela incluait, euh, d'être arrêté, mineur, dans un club de strip-tease en utilisant ma carte de membre alors que je suis lancé dans une campagne électorale.
Dediğimde ciddiyim, seni seviyorum.
Je le pense vraiment. Je t'aime.
Ben başla dediğimde çek tamam mı?
Enclenchez le quand je le dirais, compris?
Ben "Bu çok güzel olmuş" dediğimde, senin "en azından sana bunu verebilirim" deyip, neden ağlamaya başladığını hep merakediyordum.
Je me demandais pourquoi quand j'ai dit que c'était si bon, tu m'as dit "c'est le minimum que je puisse faire", et tu t'es mise à pleurer.
Bir keresinde, ona benimle dalga geçiyorlar dediğimde, bana
Une fois, je lui ai dit qu'on me brutalisait, et il m'a répondu
Ve bir dahaki sefere, Novak'ı bağlayın dediğimde, bağlandığından emin olun.
Et la prochaine fois que je dis Novak devrait être à l'écart, Ca signifie Novak doit être à l'écart.
Biliyor musun, Brenda, oğlum canlı mı ölü mü bilmek istiyorum dediğimde bu tam olarak doğru değildi.
Savoir s'il est vivant ne suffit pas.
- Ne demek yani? - Pekâlâ, üç dediğimde.
- Quoi, en même temps?
Neden "üç" dediğimde elini uzatıyorsun? Tüm sıkıntı da bu.
Pourquoi t'essaies d'ouvrir quand je dis 3?
"Üç" dediğimde "dört" ü bekleme.
- Quand je dis 3, pense même pas à 4.
Üç dediğimde değişelim.
On échange à 3.
Camilla, sana Meksikalı dediğimde, o lafı kalbimden söylemedim, eski bir yaranın titremesiydi o.
Et, Camilla, quand je t'ai traitée de métèque, ce n'était pas moi qui parlais, mais une vieille blessure frémissante.
Üç dediğimde dinamitin fitilini yakmanı...
A 3, allume la dynamite...
Üç dediğimde.
A trois.
Üç dediğimde, ahbap.
A trois, mec.