Dıyorsun tradutor Francês
11,385 parallel translation
- Alex'i nereden tanıyorsun?
D'où connaissez-vous Alex?
Üç günde ikinci kez sapık gibi beni takip ediyorsun ve Mary Ann'in adını ağzına alıyorsun sanki pazarlık kozuymuş gibi ve sana yardım edeceğimi mi sanıyorsun?
Vous m'avez approché pour la seconde fois en trois jours et balancer le nom de Mary Ann comme une monnaie d'échange, et vous pensez que je vais vous aider?
- Çete savaşını durdurmaya çalışıyorsun, unuttun mu?
Vous essayez d'empêcher une guerre de gang, non?
Sonra bir bakmışsın, 2 yaşındaki pedikürlü oğlun için pembe bir prenses kalesi taşıyorsun ve ailendeki tek taş fırın erkeği şansına da veda ediyorsun böylece.
Avant que tu le sache, tu vas aller chercher un château de princesse rose pour ta fille pédicurée de 2 ans, en disant adieu à ta dernière chance d'avoir un homme sanguin dans la famille.
Sen de Manny'yi incitmemeye çalışıyorsun.
Et tu... tu essayes d'épargner Manny.
Ve sen bu insanların içine girmeyi planlıyorsun?
Et tu prévois d'aller vivre avec ces gens?
Hayır, yanılıyorsun. Ben sadece bağımsızlık bildirgesini görmek istemiştim.
Ce n'est pas vrai, je voulais voir la déclaration d'indépendance.
Oren'le yemek yemekten ya da Noel kartı vermekten keyif alıyorsun. Ortamı germenin asıl sebebiyse paylaşmış olduğunuz küçük bir DNA parçasının evlilik dışı kaçamakları senin sorumluluğun haline getirmesi.
Vous aimez manger avec Oren et lui envoyer vos voeux, mais vous êtes vexée qu'un peu d'ADN partagé fasse de sa gymnastique extraconjugale votre responsabilité.
Minnettarım ama benim onu tanıdığım gibi tanımıyorsun. O kadar kolay izin vermez...
Vous ne la connaissez pas aussi bien que moi.
Bak tatlım, sana şirket kartını neden verdiklerini sanıyorsun?
Écoute, cupcake, pourquoi penses-tu qu'ils t'ont donné une carte d'entreprise?
Neden yalan söyleyip müşterin varmış gibi davranmıyorsun?
Pourquoi tu peux pas mentir et faire semblant d'avoir un client?
O senin kocan ve onu tanıyorsun, cinayet işleyebilecek biri mi?
C'est ton mari, et tu le connais, mais est-il capable d'un meurtre?
- Göz mü kırpıyorsun gaz mı çıkarıyorsun?
C'est un clin d'oeil ou un pet?
- Adı nereden geliyor sanıyorsun?
D'où est-ce que le nom viendrait sinon?
Tanıdıkça çok daha hassas bir mizacı olduğunu anlıyorsun.
Il a un tempérament délicat comme vous le verrez.
Bunları olabildiğince sakin anlatıyorsun. Buna bakarak yaşam ve ölümün senin için bir anlamı olmadığını anlıyorum.
Vous parlez de ça avec tant de calme, d'indifférence, comme si la vie et la mort n'avait aucun sens pour vous.
İki haftadır geç saatlere kadar çalışıyorsun. - Evet patron.
Tu as travaillé tard pendant deux semaines d'affilée.
Dışarı mı çıkıyorsun?
Vous sortez?
Sen Robert Durst'ü o insanlardan daha iyi tanıyorsun.
DURST : Vous en savez plus sur Robert Durst que n'importe qui d'autre.
- Bunun beni oyun dışı bırakacağını mı sanıyorsun?
Oh. Tu crois que ça va m'empêcher de danser?
Biliyorum şaka yapıyorsun ama biraz daha erkeksi olmaya çalışsan fena olmaz.
Je sais que tu blagues, mais une petite coupe d'entretien ne te ferait pas de mal.
Kontrolü eline alıp dışarı çıkıyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun.
Tu as juste à te contrôler et sortir de là et agir comme si de rien n'était.
- Büyükannenle ve beni ne kadar tanıdığınla içimi parçalamaya çalışıyorsun.
T'essaies de m'apitoyer, avec ta grand-mère et notre amitié.
Tahmin ettiğin üzere terörist olunca nakil listelerinde öncelik alamıyorsun.
Comme vous pouvez l'imaginer, être un terroriste ne vous place pas au haut de la liste d'attente pour les greffes.
Dün gece ben yatarken burada değildin. Son birkaç haftadır kendi başına çok dışarı çıkıyorsun.
T'étais pas là hier soir, tu sors souvent seul ces derniers temps.
Neden gidip bu işi gerçek avcılara bırakmıyorsun? Ajanlar!
Dégage d'ici, et laisse les vrais chasseurs faire le boulot.
Bırakmıyorsun, değil mi?
Tu n'es pas en train d'abandonner?
Bu yüzden mi sarsıntı bombası yapıyorsun?
C'est pour ça que vous avez besoin d'une bombe à onde de choc?
Zaten kalabalık olan dış görünüşünün altında hangi acı sırrı saklıyorsun?
Quel secret douloureux caches-tu sous cet extérieur déjà surpeuplé?
Böylece kendimi dışlanmış hissetmem. - Yine yapıyorsun.
Très bien.
- Öyle yapmıyorsun.
Je ne voudrais pas que la Reine d'Angleterre
Bir şeyleri düzeltmeye mi çalışıyorsun bilmiyorum ama bir çocuğu...
J'ignore si vous essayez d'arranger quelque chose, mais un enfant...
- Hatırlayamıyorsun.
- Tu te souviens pas. D'accord.
- Yine de evin dışında dolanıyorsun.
Pourtant tu te baladais dehors autour de la maison.
- Beni uzun süredir tanıyorsun.
Tu me connais depuis maintenant une douzaine d'années.
Buradayız çünkü adı çıkmış bir çılgının bilimsel teorilerinin doğru olduğuna inanıyorsun.
Nous sommes tous là parce que vous croyez que les théories scientifiques d'un cinglé notoire vont maintenant se produire?
Hepimiz buradayız çünkü adı çıkmış bir çılgının bilimsel teorilerinin doğru olduğuna inanıyorsun.
Nous sommes tous ici parce que vous croyez que les théories scientifiques d'un cinglé notoire sont sur le point d'arriver?
Şey, öyle ya da böyle bir çaresine bakıyorsun.
D'une façon ou d'une autre, on s'en sort.
Aslında, kendi şirketin yoksa yok sayılıyorsun.
On est personne si on a pas d'entreprise.
Tamam, eski sevgilini unutmaya çalışıyorsun.
D'accord, alors tu rebondis.
Neyse, ne yapıyorsun diye soracaktım. Dün gece randevun nasıldı? Veya ona ne dememi istiyorsan.
Je voulais savoir comment tu vas, et pour ton rencard d'hier soir.
Gerçekten Nash in annesi geri kalan eşyalarını toplamaya geldiğinde fikrini değiştirecek mi sanıyorsun?
Tu crois vraiment pouvoir faire changer d'avis la mère de Nash quand ils viendront chercher ses affaires?
- Sense kalkmış ona ölü hayvanlarla yaptıklarını anlatıyorsun.
- que tu fais à partir d'animaux morts.
Vikingleri parçalayıp savaşçı meyve suyu yapıyorsun demek. Güzel.
Vous broyez des Vikings afin d'en faire du jus.
Ligde hayatın zor oluğunu mu sanıyorsun? 20 adamı kafasının arkasından vurduğunu gördüm.
Je l'ai vu buter 20 mecs d'une balle dans la nuque.
Ama ekipten birini dışlayarak belki de bu riski artırıyorsun.
Mais tu augmentes peut-être ce risque en mettant sur la touche un membre de l'équipe.
Aptal bir mektup için niye böyle yaygara koparıyorsun?
Pourquoi tant de tamasha à propos d'une simple lettre?
Neden elmas küpeleri mi almıyorsun?
Pourquoi ne prenez-vous pas mes boucles d'oreilles? Elles en valent 60.
Ondan uzak kalmaya dayanamıyorsun, değil mi?
Vous en pouvais pas supporter d'être loin d'elle, n'est ce pas?
Kızımız sonunda kendini sabotajdan başka bir şeye adıyor ve sen onun mekanını onun kadar iyi araklıyorsun.
Notre fille s'est enfin dédiée à quelque chose d'autre que l'auto-sabotage, et tu lui voles sa location en même temps que son enthousiasme.
Genelde Alameda'nın doğusunda, nehrin orada çalışıyorsun değil mi?
Vous bossez à l'est d'Amaleda, vers la rivière?
diyorsun 241
diyorsunuz 82
diyorsun ki 51
diyorsunuz ki 20
diyorum 468
diyor 1008
diyorum sana 34
diyorum ki 259
diyorlar 355
diyor ki 279
diyorsunuz 82
diyorsun ki 51
diyorsunuz ki 20
diyorum 468
diyor 1008
diyorum sana 34
diyorum ki 259
diyorlar 355
diyor ki 279