English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ H ] / Her şeyin

Her şeyin tradutor Francês

11,992 parallel translation
Her şeyin başı bir diyalog kurabilmek ve ortak değerleri besleyebilmek.
Tout est question de dialogue et de remplir le bassin de sens commun.
Irisa'nın sana olan sevgisi her şeyin üzerinde. O iyi bir evlat.
Irisa met son amour pour toi avant toutes autres choses
Her şeyin gerçekleştiği yer.
C'est là que tout arrive.
Sonunda her şeyin doğrusunu elde edeceğiz.
On fera tout bien comme il faut.
- Her şeyin bir açıklaması yoktur.
Tout n'a pas forcément d'explication.
Dedikleri gibi her şeyin başladığı yerde buluşalım hadi.
Rencontrons-nous... Là où tout à commencé, comme ils disent.
Bir zamanlar insan türü için her şeyin hayati değeri vardı.
Il fut un temps, tout ce qui importait à l'espèce humaine était la survie.
Kadın her şeyin içinde olmak istiyor.
Cette femme veut être partout.
Dedikleri gibi her şeyin başladığı yerde buluşalım hadi.
Rencontrons-nous où tout a commencé, comme on dit.
Supergirl'ün basın sözcüsü olabilir. Sırf para kazanmak için her şeyin üzerine S damgası basabilir.
Elle pourrait être l'attachée de presse de Supergirl, apposant ce S sur tout pour gagner de l'argent.
Gerçekten her şeyin bittiğini mi sandın?
Pensais-tu vraiment que c'était fini?
Jerry, kriminal laboratuvarının zaten her şeyin fotoğrafını biliyorsun, değil mi?
Jerry, tu es au courant que la scientifique va prendre des photos de tout ça, non?
Amcam ve teyzem her şeyin kilidini değiştirmek zorunda kalmıştı.
Mon oncle et ma tante ont du changer les serrures. Il va mieux?
Geri döndüğünde her şeyin icabına bakılmış olacak.
À ton retour, tout sera réglé.
Her şeyin sorunsuz bir şekilde ilerlediğini duyuyorum.
Tout se passe bien.
Ve her şeyin bir karşılığı vardır.
Et tout à un prix.
Program başarısız olduktan sonra her şeyin üstünü örttüler.
Ils ont tout caché quand le programme s'est arrêté.
Ona yaptığım her şeyin ailemiz için iyi bir şey olduğunu söyledi.
Je lui ai dit... que j'avais fait tout ça pour le bien de la famille.
Epik bir parti olmasını istemişti, giysi dışında her şeyin olduğu bir parti.
Une fête épique, où tout part en vrille surtout les vêtements!
Her şeyin yolunda gideceğini umuyoruz ama kendi güvenliğin için tutuklama sırasında orada olmamanı istiyoruz.
Maintenant, on espère que tout va bien se passer, mais on vous veut hors de l'arrestation pour votre propre sécurité.
Sen ve Agatha her şeyin sonunun geldiğini söylüyorsunuz.
C'est toi et Agatha qui dites que tout va de travers.
- Evinde olduğu anlamına gelir. Yani bilirsin, her şeyin adil bir oyunu vardır.
Ça signifie que c'est arrivé chez toi, donc tu sais, c'est bon.
Teori, her şeyin kafada bittiğiydi. Yani bir sürücünün aklını eğitiyoruz.
En théorie, tout est une question de mental, donc on se concentre sur le mental des pilotes.
Her şeyin mükemmel olmasını istiyorum.
Je veux que tout soit parfait.
Her şeyin ucu para.
Ca revient toujours à l'argent.
Ama her şeyin sırası var.
Mais commençons par le commencement.
Her şeyin seninle ilgili olması gerekmiyor.
Tout ne se ramène pas à toi.
Sabit disklerini ve kasasındaki her şeyin kopyasını aldık.
Nous avons ses disques durs. Des scans de tout son coffre.
Hâlâ ameliyatta. Ameliyat hemşiresi her şeyin yolunda olduğunu söylüyor.
Code bleu, salle 3.
Herkes ikincide her şeyin değişeceğini söylemişti.
Tous disent que deux, ça change la donne.
- Her şeyin boşaltıldığını sanıyordum.
Je pensais que tout avait été enlevé.
Sana Jane Doe hakkında bildiğimiz her şeyin olduğu dosyayı verdim.
Je vous ai donné le fichier, tout ce que nous savons à propos de Jane Doe.
Burası her şeyin başladığı yer.
C'est là où tout a commencé.
Her şeyin açığa çıkmasını istiyor musun?
Tu es sûre que tu veux que tout ça soit exposé à tous?
Evet, kaydettim. Hey. Ducky ile dükkandan alınan her şeyin üzerinde geçtik.
Duck et moi avons tout fouillé dans le magasin.
- Her şeyin sonu olabilir Michaela.
Ça pourrait être la fin, Michaela.
Benim için her şeyin yolunda gitmesi gerek.
Tout est censé supposer marcher pour moi.
İster ikimiz haklı olalım, ister sadece ben haklı olayım önemli olan her şeyin kendiliğinden çözülüyor olması. Artık eve gidebiliriz bence.
Eh bien, si nous étions tous les deux à droite ou à juste moi, le point est choses elles-mêmes élaboré, donc je pense que nous pouvons rentrer à la maison.
Her şeyin tarihi geçtiğine göre şu inek artık tek besin kaynağımız olacak bu yüzden onu mutlu etmeliyiz.
Avec tout qui se périme, cette vache sera notre principale source de nourriture, alors... On doit la rendre heureuse.
O zaman bile her şeyin kontrolünü almak istiyordu.
Déterminée à tout contrôler déjà à l'époque.
Her şeyin tıkır, tıkır mükemmel bir şekilde çalışmasını sağlar.
Elle fait au mieux, et en ordre.
Her şeyin- -
Je voulais que ça se passe...
Eğer gerçekten yaşıyorsa, her şeyin anahtarı o demektir.
S'il est vraiment en vie, il est la clé de tout.
Hayatındaki her şeyin paramparça olması ve birleştirmek için uğraşmak ne demektir bilirim.
Je dis juste que, je sais ce que c'est quand tu as l'impression que tout s'écroule et que tu as besoin de quelque chose pour tout remettre en ordre.
Böbrek yetmezliği başlarsa bugün yaptığımız her şeyin boşa gideceğinin farkında mısın?
S'il fait de l'insuffisance rénale, on l'aura opéré pour rien aujourd'hui.
Her şeyin var. " dedim.
Tu as tout ce qu'il te faut.
- Her şeyin sonu olabilir Michaela.
- Je ne joue pas à ça. Ça pourrait être la fin, Michaela.
Her şeyin çaresine bakacağım.
Je m'occuperai de tout.
- Federal Gümrük Servisi tarafindan gelmis emir her seyin yani.
Qui au Kremlin? Le Service des Douanes, évidemment.
Aldığınız her şeyin laboratuvara gönderilmesi gerek.
Eh bien, nous aurons besoin que tout ce que vous avez pris soit envoyé au labo.
Her iyi şeyin bir sonu olmalı.
Toutes les bonnes choses ont une fin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]