English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Izin verirsen

Izin verirsen tradutor Francês

1,979 parallel translation
Aslında buluşmayacaktım, izin verirsen girip...
Écoutez, je suppose que vous ne me permettrez pas de courir là-haut
Eğer onun sana gelmesine izin verirsen, kaçma şansını riske atmış olursun.
Si vous la laissez venir à vous, vous risquez vos chances de vous évader.
Sana gelmesine izin verirsen, kaçma şansını tehlikeye sokarsın.
Si vous la laissez venir à vous, vous risquez de ne pas pouvoir vous échapper.
Ne çalmanı söylemelerine izin verirsen, saygınlığını kaybedersin.
Si tu acceptes ça, ils perdront tout respect pour toi.
Eğer izin verirsen - -
- Puis-je parler?
Bunu incelememe izin verirsen mesajları kimin yolladığını bulabilirim.
Vous m'avez apporté la carte S.I.M. Laissez-moi trouver qui envoie les messages.
Christine, eğer izin verirsen sana, büyük bir zevkle Bayan Shaun San Dena'yı tanıştırmama izin ver..
Christine, permettez-moi de vous présenter Shaun San Dena.
Ve çok güzel, yap onu, eğer söylememe izin verirsen.
Et vous le faites très bien, si je puis dire.
Eve gidip işimizi yapmamıza izin verirsen teşekkür edeceğim.
Rentre chez toi. Laisse-nous faire notre travail.
Savaşmamız gerek dedim. Orta sınıf hayatına devam edip, haksızlığa izin verirsen suça, Bu resmen şiddet! Bu da, barış devrimini imkânsızlaştırıp şiddet devrimini zorunlu kılar.
" Je dis que nous devons combattre, si tu continues ta vie bourgeoise et tu laisses faire les injustices, c'est une violence qui rend impossible la révolution pacifique et rend inévitable la révolution violente,
Ama sen onların bu şekilde haksız yere üzerimize gelmelerine izin verirsen herkesi kendimle birlikte sürükleyeceğim, sahaya çıkarmaya adam bulamayacaksınız.
Mais si vous les laissez faire. On plonge tous.
Bak, dostum, o çocuğu öldürmelerine izin verirsen, bir işe yaramaz, aksine mahalleye bela getirir. Bunu biliyorsun, B.
Écoute, s'ils butent ce gosse, ça fera qu'augmenter la tension dans le quartier.
On dakika daha uyumama izin verirsen çantanı tüm gün ben taşırım.
Je porterai votre sac toute la journée pour 10 minutes de plus.
Eğer Rahl'ın kutuyu almasına izin verirsen o zaman annenin fedakârlıklarının hiçbir anlamı olmayacak.
Si tu laisses Rahl avoir la boîte, le sacrifice de ta mère n'aura servi à rien.
Yavaşlatıp onlara izin verirsen, sana hatırlamanda yardımcı olabilirler.
Ils peuvent t'aider à te souvenir. Il suffit de ralentir et de les voir.
- Tabii, izin verirsen.
- Bien sûr, si tu acceptes.
Eğer izin verirsen de seni karşılıksız sevecekler.
Et je t'assure qu'ils t'aimeront si tu les laisses approcher.
Şimdi izin verirsen girmem gereken önemli bir ameliyat var.
Maintenant, si tu veux bien m'excuser, je dois subir une lourde opération.
Şimdi izin verirsen çimleri biçmek için sıra Carlos olmakta.
Si tu veux bien m'excuser, Carlos doit aller tondre la pelouse.
Eğer sana yardım etmeme izin verirsen senden nefret edeceğim.
Si vous me laissez vous aider, je vous en voudrai.
Şimdi izin verirsen üstümü başımı toparlamam lazım.
Si ça ne te dérange pas, je dois ranger et me rhabiller correctement.
Bitirmeme izin verirsen ben de söylerim.
Si tu me laisses finir, c'est moi qui te le dirai.
Şimdi izin verirsen giyineceğim ve kahvaltı yapacağım.
Si tu permets, je vais m'habiller et prendre mon petit-déj'.
Bir laf etmeme izin verirsen eğer, sana zaten avukatlarımı aradığımı söyleyecektim.
Laissez-moi parler, s'il vous plaît. J'ai déjà parlé à mes avocats.
Şimdi izin verirsen, 17 numaraları kokteylin sahibinin yatı ve kocaman ayakları var.
Désolée, mais touillette n ° 17 a un yacht et des pieds énormes.
Şimdi izin verirsen, artık bahçe işlerime dönmeliyim.
Maintenant, je retourne à mon jardinage.
Şimdi izin verirsen doldurmam gereken bir Şükran Günü hindisi var.
Tu seras débordé, entre ton travail et tes devoirs de père.
Şimdi gitmeme izin verirsen, olanları kimseye anlatmam.
Si vous me laissez partir, je dirai à personne ce qui s'est passé.
Tüm suçlamalarını geri çekmeye ve hastaneye açtığı davadan vazgeçmeye hazır. Tabii eğer Vincent'ın Oniki Meşe'ye gitmesine izin verirsen.
Elle est prête à laisser tomber les accusations criminelles... et à renoncer à toute poursuite civile contre l'hôpital... si tu consens à transférer Vincent à Twelve Oaks maintenant.
Birinin seni değiştirmesine veya seni özür diletmesine izin verirsen,... o zaman kendini satmışsındır.
Si on laisse quelqu'un nous changer ou nous forcer à nous excuser, on se trahit.
Ama izin verirsen... onları yemek isterdim, memelerini...
Si je t'avais laissée là-bas, ils t'auraient coupé les seins et te les auraient fait bouffer. Ou les oreilles, faute de seins.
Kıçını tekmelememe izin verirsen arkadaşın olabilirim.
Je serai ton ami si tu me laisses te tabasser.
Şimdi eğer izin verirsen bu çatıdan çıkmanın bir yolunu bulmalıyım.
Si tu veux bien m'excuser, je dois trouver un moyen de descendre de ce toit.
Eğer gitmesine izin verirsen Roy'un icabına bakacağını mı söyledi?
Il vous a dit que si vous le laissiez partir, il s'occuperait de Roy?
Ama eğer herkesin o jakuzinin içine girmesine izin verirsen, bir süre sonra jakuzi anlamını kaybeder.
Mais si tu laisses n'importe qui rentrer dans la baignoire, ça perd tout son sens.
Sadece gelip seni görmeme izin verirsen söylerim.
Sauf si vous me laissez venir vous voir.
Bana izin verirsen elimden geleni yaparım.
Je vais voir ce que je peux faire.
Şimdi, eğer izin verirsen balo için alacağım kıyafetler var.
Parce que je l'aime plus que tu ne le pourras jamais. Si tu permets, je vais acheter nos robes pour le bal.
Değneği kullanmama izin verirsen böyle olur.
Voilà ce qui arrive quand tu me laisses la baguette.
Gitmesine izin verirsen yemin ederim koşmayacağım!
Vous les laissez partir et je jure de rester!
İzin verirsen delikanlı, sana küçük bir tavsiye vereceğim.
Si vous le permettez, j'aimerais vous donner un petit conseil.
İzin verirsen bir şey paylaşayım. İki yıldır bu grubu yönetiyorum ve henüz ölüm konusunun nasıl açılacağını bilen bir aileyle tanışmadım.
Maintenant, laissez-moi vous dire, je m'occupe de ce groupe depuis deux ans maintenant, et je n'ai jamais entendu un parent qui ait résolu ce problème.
İzin verirsen, 75 bin dolara "çok iyi" demeyeceğim ben.
Michael, je ne considère pas 75000 $ comme étant génial.
Cevap verirsen, yaşamana izin veririm.
Réponds correctement, je te laisse vivre.
İzin verirsen bileğine takayım.
Tiens. Laisse-moi le mettre à ton poignet.
- Taşınmama izin verirsen... - Ne?
Pardon.
İzin verirsen.
Si tu veux de moi.
İzin verirsen sana bir öğüt vermek istiyorum Lizzie.
Et... il est très persévérant. Bien, laisse-moi te donner un conseil.
İzin verirsen, Julianne'nın bahşettiği şey projenin biraz kişisel gelişimle de alakalı olması gerektiği.
Si je puis me permettre, peut-être Julianne veut-elle dire qu'on recherche des projets sous un angle autoassistance.
İzin verirsen!
Ouais, permettez-moi...
Belki korkutabilir veya rahatsız edebilir. Bunu bile ancak sen izin verirsen yapabilir.
Et seulement si elle le laisse faire.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]