Onları istemiyorum tradutor Francês
666 parallel translation
Hayır, onları istemiyorum.
Non, ce n'est pas celui que je veux.
- Oh, onları istemiyorum, baba.
- Je n'en ai pas besoin.
Onları istemiyorum, buna dayanamıyorum!
Je ne veux pas les avoir. Je ne le supporte plus.
Onları istemiyorum.
Je n'en veux pas.
- Onları istemiyorum.
- Je n'en veux pas.
Kaldır şu oyuncakları. Onları bir daha görmek istemiyorum!
Je ne veux plus voir ces jouets!
Onları bekletmek istemiyorum.
Ce sont des gens importants.
Sen dans ederken onların izlemesini istemiyorum.
ils m'attendent. Je ne veux pas qu'iIs te voient danser.
- Onları görmek istemiyorum.
Je ne veux pas les voir!
Ah, yasal harcamaları kastediyorsun, evet. Senden hizmetlerimin karşılığını istemiyorum. Onların fiyatını dostluğumuz karşılar.
J'ai défendu Leslie à titre amical.
Onları böyle bir yolculuğa çıkarmak istemiyorum.
Je ne veux pas les embarquer dans un voyage de ce genre.
Size yardımı dokunabilecek tüm bildiklerimi anlattım. Arkadaşlarımın bu işle bir ilgisi yok. Onları bulaştırmak istemiyorum.
Mes amis n'ont rien à voir là-dedans.
Hayatları küçücük, ama düşleri uçsuz bucaksız. Onları sadece eğlendirmek istemiyorum.
Leur vie est toute petite, mais ils ont de grands rêves.
Onların kalbinden söküp atmak zorunda kalsam da bunu istemiyorum!
Je ferai tout pour l'empêcher.
Öyle olmak istemiyorum ama çocuklar söz konusu olunca onlar için en doğrusunu yapmak istiyorum. Ve belki bazen...
Je ne voudrais pas l'être, mais à cause des enfants, je le suis quelquefois.
Onların seni burada yakalamasını istemiyorum.
Je ne veux pas qu'ils te rattrapent ici.
Ben onların beni hiç bir yerde yakalamasını istemiyorum.
Ni ailleurs.
Onların yalnız başlarına bir şey başlatmalarını istemiyorum.
Je ne leur demande pas de se lancer seuls.
Onları burada istemiyorum.
Je ne les veux pas ici.
Çünkü onları başına saracağım ve onun incinmesini istemiyorum.
Je ne veux pas qu'elle en souffre.
Aileyi rezil etmek istemiyorum ama onlar babamın...
Il me pèse de le dire, mais... - Vas-y. - Ils sont tous...
Korkuyorum, ağlayacağım. - Onların beni görmesini istemiyorum.
J'ai peur de pleurer, je ne veux pas qu'ils me voient.
Menzile girmeden önce onları korkutmak istemiyorum.
Je ne veux pas les effrayer avant qu'ils soient à portée de tir.
Onları terk etmek istemiyorum.
Je ne veux pas les quitter.
- Peki onların düşmanı...? - Öğrenmek istemiyorum.
- Alors comment tu peux...
Onları birlikte istemiyorum.
Je ne veux pas d'eux!
Bunu onların önünde konuşmak istemiyorum. Ama bütün bunu onlara parasız vermen çok mantıklı olacaktır.
Je ne veux pas parler de ça devant eux, mais ce serait bien de votre part de leur offrir le séjour.
Onların hiçbirini istemiyorum!
Ou des autres? Ils sont tous fauchés!
Onları görmek istemiyorum.
Je ne veux pas Ies voir.
Bak, ateş etmek istemiyorum ta ki onlar ateş edene kadar.
Ne tirez pas, quoi qu'il arrive, avant qu'ils avancent.
Şey... ben... ben onları istemiyorum.
- Je n'en veux pas.
- Onları burada istemiyorum.
- Je ne veux pas d'elles ici.
- Onları burada görmek istemiyorum!
- Je ne veux pas d'elles ici!
İngilizce! Onların duymasını istemiyorum.
Je ne veux pas qu'ils entendent.
Onları korkutmak istemiyorum.
- Je mens mal! Je ne voulais pas les effrayer!
İnsanların bulunduğu bir yerde yaşamak istiyorum. Senin o samimiyetsiz, kendini beğenmiş iyilik meleği izci arkadaşlarının hiçbirini istemiyorum. ... kahveleri de korkuları da onların olsun.
Je veux des gens qui savent vivre, pas ces... ringards... ces prêcheurs, ces boy-scouts avec leur... leur café chaud, c'est des pisse-froid!
- Ganimetleri de ben alacağım, onları da unutmanı istemiyorum.
Et je m'occupe du butin. Je ne veux pas que tu l'oublies aussi.
Ama ben istemiyorum. Çünkü yataktan çıkarsam üşüyeceğim ve onlar da annemin canını acıtacaklar.
Seulement, si je me lève, on lui fera du mal.
Onları tanımıyorum. Tanımak da istemiyorum.
Je ne veux rien savoir!
Benim sadece oğullarım var ve onları kaybetmek istemiyorum.
Et moi, je ne veux pas perdre mes fils.
Onların meseleleriyle daha fazla uğraşmak istemiyorum.
Je ne veux plus jamais m'occuper de leurs intérêts.
Onları bir daha görmek istemiyorum.
Je ne veux plus entendre parler d'eux.
Kimsenin onları o şekilde görmesini istemiyorum.
Je ne veux pas qu'on les voie comme ça! Personne!
Göçmen Bürosu yetkilileri yukarıdalar ve onları fazla bekletmek istemiyorum.
Les officiers de l'immigration... sont au salon, et je n'aime pas les faire attendre.
Onların hiçbirini istemiyorum.
Je n'en veux aucun, Walker.
Tekrar denemelerini istemiyorum, o yüzden önce ben onları bulmalıyım.
Ça ne doit pas recommencer. Je dois les trouver avant qu'ils ne me trouvent.
Sadece, onları öldürmek için getirmeni istemiyorum.
Sinon, vous allez les tuer en entrant.
Onları kaybetmek istemiyorum.
Je ne veux pas les perdre.
Onları burada istemiyorum, ama onları red edecek yetkim yok.
Je ne veux pas d'eux ici, mais je ne suis pas habilité à les refuser. Je suis habilité à agir.
Onları görmek istemiyorum.
Je veux pas les voir.
Bir gün çok meşhur olacağım ve ben o zaman insanların bu boktan küçük resimleri bulmalarını istemiyorum. ... onları çok küçükken yapmış olsam bile.
Un jour, je serai célèbre, et ce jour-là, je ne veux pas qu'on trouve ces peintures ridicules, même si j'étais enfant quand je les ai faites.
istemiyorum 1125
onları 229
onların 83
onlar 1179
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onlar iyi 36
onlara sor 23
onlar benim 87
onları 229
onların 83
onlar 1179
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onlar iyi 36
onlara sor 23
onlar benim 87
onlardan biri 72
onlar da ne 21
onlar da 64
onlara bak 32
onlar ne 56
onları tanımıyorum 26
onlar nerede 35
onlara dokunma 16
onları buraya getir 21
onları gördüm 114
onlar da ne 21
onlar da 64
onlara bak 32
onlar ne 56
onları tanımıyorum 26
onlar nerede 35
onlara dokunma 16
onları buraya getir 21
onları gördüm 114